Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin İl Temsilcisi Erkan Demir, yenilenen Türkiye Diri Fay Haritası’na göre birçok yerleşim biriminin fay hatları veya zonları üzerinde, yakınında veya etki alanında yer aldığını belirterek, en kısa sürede TBMM’den bir "Fay Yasası" çıkarılması gerektiğini kaydetti.
Geçen yıl 23 Ekim’de meydana gelen Van Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yapan Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Demir, deprem kuşağında bulunan Türkiye’de, afetlerin önlenmesi için yapılması gereken konular hakkında bilgi verdi. Van’da 7,2 büyüklüğünde meydana gelen depremin üzerinden bir yıl geçtiğini anımsatan Demir, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan açıklamaya göre, 23 Ekim 2011’deki ilk depremde 604, Kasım 2011’deki ikinci depremde ise 40 insanın yaşamını yitirdiğini ifade etti. Geçen sürenin ne acıların dinmesine ne yaraların yeterince sarılmasına ne de yaşanan sorunun asıl kaynağının görülerek çözümler üretilmesine yetmediğinin altını çizen Demir, “Böylesine büyük yıkımın ardından; TÜİK tarafından açıklanan 2011 yılı iç göç rakamlarına bakıldığında; Van’da 65 bin 500’e yakın vatandaşımızın büyük kentlere göç ettiği görülmektedir. Gerçekte ise bu rakamın daha yüksek olduğu dikkate alındığında can ve ekonomik kayıpların yanı sıra depremin göçlere neden olan yönüyle nasıl bir sosyolojik travma yarattığı da ortaya çıkmaktadır” dedi.
Türkiye’de depremlerin son günlerde Akdeniz doğu baseni ile Kahramanmaraş ve çevresinde yaşanan hareketliliklerle devam ettiğini dile getiren Demir, son 1-1,5 yılda Antalya, Samsun, Rize ve Ağrı’da yaşanan sel baskınları da dikkate alındığında afete dönüşen doğa olayları nedeniyle 670’e yakın insanın yaşamını yitirdiğini, 45 bin civarında konutun yıkıldığını veya ağır hasar gördüğünü, binlerce dönüm arazinin sular altında kaldığını vurguladı. Depremlere ve afetlere yol açan tektonik hareketlilik süreçlerinin doğal süreçler olduğuna işaret eden Demir, “Doğal olmayan ise bilimi ve insanı merkezine alan politikalar yerine, doğayı maksimum kar amacıyla kullanan anlayışın yaşanan doğa olaylarını afete dönüştürmesidir. Türkiye’de başta deprem, heyelan, sel, su taşkını olmak üzere pek çok doğa olayının afete dönüşmesini önlemek, afet riski altındaki alanların sağlıklı ve güvenli yaşam alanları haline getirilmesi öncelikli ve acil bir ihtiyaçtır” ifadelerini kullandı.
Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü tarafından 1992 yılında yayımlanmış olan "Türkiye Diri Fay Haritası"nın geçtiğimiz günlerde yenilendiğini anımsatan Demir, şöyle devam etti: “Haritaya göre, büyüklüğü 5,5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 diri fay veya fay segmenti olduğunun saptanması, neredeyse tüm ülke coğrafyasının bir deprem tehdidi altında olduğu jeolojik gerçekliğini açık olarak ortaya koymuştur. Ancak sadece son 1,5 yılda yaşanan onca olumsuz olayların yarattığı tabloya bakıldığında bundan yeterince dersler çıkardığımızı söylememiz mümkün değildir.”
“MEVCUT YASALAR VE YÖNETMELİKLER SORUNU ÇÖZMEKTEN UZAKTIR”
Afetlerin önlenmesiyle ilgili çıkarılan kanunlara da değinen Demir, 1999 yılı Marmara Depremlerinden sonra çıkarılan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun’un soruna çare olamadığını, Van depremlerinden sonra ilgili kurumların görüşü alınmadan çıkarılan ve ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak da bilinen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un da ranta dönüşümü esas aldığı için sorunları çözmekten uzak olduğunu savundu. Demir, Jeoloji Mühendisleri Odası’nın çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:
“Öncelikle Van ili ve çevresinde bölge halkının insanca yaşam koşullarının bir an önce sağlanması için çalışmalar tamamlanmalıdır. Depremleri engellemenin mümkün olmadığı, ancak afete dönüşmesini engellemenin mümkün olduğu bilinciyle, toplumsal ve yönetsel düzeyde tüm kaynakları zarar azaltma hedefine yönlendirecek, kişi ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak, üniversitelerin, kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ve sivil tolum kuruluşlarının katılımı ile ‘Stratejik Afet Eylem Planı’ hazırlanmalıdır. Diri fayların üzerinde yer alan yerleşim bölgelerinde üretebilecekleri deprem büyüklükleri de baz alınarak yapı yapılması engellenmeli, riskli alanlar kamuoyuyla da paylaşılarak terk edilmelidir. Bu amaçla en kısa sürede TBMM’den bir ‘Fay Yasası’ çıkarılmalıdır. MTA tarafından ülkemiz karasal alanları için düzenlenen diri fay haritaları, deniz alanlarının tamamını kapsayacak şekilde, kısa süre içinde genişletilmelidir. Ülkemizin mevcut tektonik yapısı, yeni hazırlanan ‘diri fay haritası’ ile hazırlanacak sismotektonik haritalar baz alınarak ‘Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’ yenilenmelidir. Her türden jeolojik risk ve tehlike haritaları (heyelan, kaya düşmesi) en kısa sürede tamamlanmalıdır. Halkın barınma ve mülkiyet haklarını elinden alan ranta dönük Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Uygulama Yönetmeliği toplum yararı gözetilerek yeniden ele alınmalıdır. Bu kanun yerine, insan merkezli toplumsal politikaların hayata geçirilmesini esas alan, üniversiteler, meslek odaları, yerel yönetimler ve halkın katılımı ile; rant odaklı değil, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkını sağlayabilecek yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Kentsel dönüşümün daha sağlıklı işletilebilmesi için halkın katılımını sağlayacak, ekonomik, sosyal, kültürel ve teknik boyutlarıyla bütünlüklü dönüşüm projeleri üretilmelidir.”
Doğa olaylarının afete dönüşmesinin ‘kader’ olmadığına vurgu yapan Demir, “Toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir” diyerek sözlerini tamamladı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz