Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Ehl-i Beyt Paneli'nde yaptığı konuşmada, "Hz. Hüseyin’i iyi anlamamız, hayatını örnek almamız lazım. Malatyamız bu etkinlikle örnek bir beraberlik sergiliyor. Her üç vakıf başkanımıza teşekkür ediyorum” dedi.
Malatya Belediyesi tarafından Muharrem ayı dolayısıyla 2012 yılı kültürel etkinlikleri kapsamında 9’ncu kez düzenlenen Ehl-i Beyt Sevgisi Paneli, Belediye Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsniye Canbay Tatar’ın yönettiği ve Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri ile Bektaşi Dedesi Araştırmacı Yazar Dursun Gümüşoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı panele, Malatya Valisi Vasip Şahin, Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Belediye Başkan Yardımcıları, İl Müftüsü Hacı Yusuf Gül, Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi Vakfı Başkanı Hasan Meşeli, Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan, Zeynel Abidin Vakfı Başkanı Erdoğan Ünverdi, bazı daire müdürleri, oda başkanları ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı.
Panelin açış konuşmasını yapan Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Muharrem ayının önemine işaret ederek, “Bu ayı önemli kılan olaylardan bir tanesi, asırlar geçmesine rağmen hala hüzünle andığımız Kerbela şehitlerimizdir; Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi olayıdır. Bu gerçekten büyük bir olay” dedi.
Başkan Çakır, Kerbela Şehitlerini anarken yas tutup üzülmenin yanı sıra Hz. Hüseyin’i iyi anlamak gerektiğini de vurgulayarak, “İmam Hüseyin’in hutbelerinden, ahlakından, yaşayışından neleri alabiliyoruz, bugün kendimize neleri rehber edinebiliyoruz, bu çok önemli. Bunu eğer yerine getirebiliyorsak, gerçekten görevimizi yapıyoruz demektir” diye konuştu.
Ehl-i Beyt sevgisinin çok önemli olduğunu belirten Başkan Çakır, şöyle konuştu:
“Bütün Müslümanlar için Ehl-i Beyt sevgisi çok önemli. Biz beş vakit namazda Ehl-i Beyt’e dua ediyoruz. Her namaz sonunda salavat getirerek onlar için dua ediyoruz. Bu sevgi her geçen gün artıyor. Bugün burada herkesin bir arada olması çok güzel bir örnek. Gerçekten vakıf başkanlarımız her etkinlikte bizleri yalnız bırakmıyorlar. Her üç vakıf başkanıma da teşekkür ediyorum. Bundan dolayı da belki Malatya’mız birçok İl’e bir çok açıdan örnek olacak bir yapıda ve biz bunu çok daha ileri noktalara götürmek durumundayız. Bundan sonraki süreçte de sürekli başkanlarımızın yanında olduğumuzu ifade ederek, bu tür etkinlikleri daha da artırarak benzer etkinlikleri yapmaya devam etmemiz gerektiğine özellikle vurgu yapmak istiyorum. Belediye olarak son yıllarda özellikle kültürel faaliyetlerde, panellerle, sempozyumlarla ve yapmış olduğumuz yayınlarla her geçen gün bu etkinliklerimizi arttırıyoruz. Bu etkinliklerimize ayırmış olduğumuz kaynak ve projelerimizi geliştiriyoruz.”
Malatya Valisi Vasip Şahin ise, “Bugün, şehit olan başta Hz. Hüseyin Efendimiz olmak üzere tüm Evlad-ı Resul’e rahmet ve inşallah Cenab-ı Hakk’ın cennetiyle muamele etmesini dileyerek başlıyorum” dedi. Başkan Çakır’a programdan dolayı tebrik ve teşekkürlerini ilettiğini belirten Vali Şahin, “Sayın Belediye Başkanımıza hem tebriklerimi hem teşekkürlerimi iletiyorum, bu güzel faaliyeti organize etmişler” diye konuştu.
Vali Şahin, konuşmasına şöyle devam etti: “Müslüman topluluk ya da ümmeti Muhammed, Ehl-i Beyt sevgisinde müşterektirler, azami müştereğidir, en önemli müştereğidir. Dolayısıyla Ehl-i Beyt’i sevme noktasında hiç kimsenin, birinin diğerine söyleyecek bir lafı olmasa gerek. Sevmek zorundayız çünkü, böyle bir görevimiz, böyle bir vazifemiz var. Aleviliği bilen bir Aleviyle konuştuğunuz zaman aslında çokça Sünni olduğunu fark ediyorsunuz. Yine Sünniliği çok iyi bilen birini alıp konuştuğunuz zaman çokça Alevilik buluyorsunuz onda. Dolayısıyla Alevi ya da Sünni diye tanımlamanın da çok suni bir tanımlama olduğunu da düşünüyorum. Mutlaka tarihi bir takım arka planları, temelleri var ama ben bunu böyle değerlendiriyorum. Dini temelli diye tartışılan şeylerin çoğunun aslında temelinin siyasi olduğunu; ihtilafların, dini hükümlerinin Kur’an hükümlerinden ziyade siyasi temelli bir takım ihtilaflardan kaynaklandığını görüyoruz. Dolayısıyla bunun çokça tartışılmasında fayda var ve mutlaka işin doğrusunu öğrenmemiz, gençlerimize doğrusunu öğretmemiz lazım. İşin künhüne vakıf insanlarla bu işi konuşup veya bu konuları onlara bırakıp kendi aralarında tartışmalarını sağlarsak toplumdaki uzlaşma, hoşgörü, diyalog çok daha ileri seviyede gerçekleşecektir. Malatya, bu anlamda çok iyi bir örnek. Gerçekten bu konular veya başka fikri konular, kendi platformlarında çok seviyeli bir şekilde tartışılıyor. Toplum bunu, bu anlamıyla da iyi takip ediyor ve kendi ilişkilerinde de bunu olabildiğince olumlu yönde yansıtmaya çalışıyor. Dolayısıyla Malatya, böyle bir platform olması hasebiyle önemli bir avantaja sahip. Ülkeye, milletimize önemli bir hizmet imkanını yakaladığını düşünüyorum.”
Malatya Belediyesi tarafından 9 yıldır Malatya Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi Vakfı, Cem Vakfı Malatya Şubesi ve Zeynel Abidin Vakfı iş birliğiyle düzenlenen panele, vakıf başkanları da birer selamlama konuşması yaparak programa katkıda bulundu.
Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi Vakfı Başkanı Hasan Meşeli, konuşmasında Ehl-i Beyt’in çok önemli bir konu olduğunu vurgulayarak, “Ehl-i Beyt’in çok önemli faziletleri ve erdemleri fevkalade İslam’ı ziynetlendirmiş ve İslam’ın manasına ayrı bir anlam ve güzellik katmıştır. Bu bakımdan, ben Malatya Belediyemizi canı gönülden kutluyorum, Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Çakır’a bir kere daha şükranlarımı sunuyorum” dedi.
Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan da, “Bu sene 9’ncu Ehl-i Beyt Sevgisi Paneli’ni idrak ediyoruz ki; bunun Türkiye’de bir rekor ve bir başlangıç olduğunu sevinerek ve gururla ve bir Malatyalı olarak söylüyorum” diye konuştu.
Zeynel Abidin Vakfı Başkanı Erdoğan Ünverdi ise, “Ehl-i Beyt sevgisi noktasında bizleri bir araya getiren Sayın Belediye Başkanımıza teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.
Yapılan konuşmalardan sonra panele geçildi. Paneli yöneten Prof. Dr. Hüsniye Canbay Tatar, “Ehl-i Beyt’in hayatına baktığımız zaman; hikmetin, sadece tehdit ve saldırganlık karşısında değil vaat ve ödül karşısında da dik durarak şecaatin, cesaretin; her türlü sorumlulukları şuurunda yaşayarak ve onları yaşatarak iffetin; taviz vermeden ve tavize ihtiyaç duymadan canları pahasına bir kez daha tesis ettikleri için adaletin; hepsini birden yerine getirdikleri için de faziletin timsali olduklarını söyleyebiliriz. Bu millet Ehl-i Beyt’i sevmiştir. Ehl-i Beyt, bu milletin ahlak anlayışının temelini oluşturmuştur” diye konuştu.
Panelde “Anadolu’da Ehl-i Beyt Sevgisi” konulu bir konuşma yapan araştırmacı yazar Dursun Gümüşoğlu da şunları dile getirdi:
“Gerek Anadolu gerek Balkanlarda bütün Müslüman toplulukların ortak bir değeri var; Ehl-i Beyt. Muharrem’in 1’i ile 10’a arasında İslam Tarihinin en büyük katliamı yapılmıştır. Hüseyin, ruhun, güzelliğin, yüceliğin temsilcisidir. Yezid de nefsin, nefs-i emmarenin, insanın nefsinin kölesi olmanın bir sembolüdür. Bu anlamda baktığımız zaman tarihin her döneminde benzer olaylar olmuştur ama insanın esas yezidi kendi içindeki nefsidir. Bunları da hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerekir. Tercihimizi daima Hüseyin’in dik, ahlaklı, Muhammedi duruşundan ayrılmamamız gerekir. Kerbela'dan kurtulan tek kişi olan Zeynel Abidin ve aileden bir kaç kadın ile aileye gönül bağı olan Ehl-i Beyt taraftarları kuzeye göç etti. Bu insanlar, İslam'ı gittikleri coğrafyalarda yaymaya devam etti. 'Emeviler'in, Abbasiler'in dayatmak suretiyle bir İslam yayma anlayışı vardı. Bir de sevgi temelli bir İslam yayma anlayışı vardı. Sevgi temelli olan, Ehl-i Beyt'in ve onun yolundan giden insanların İslam anlayışı başarılı oldu. Bunun benzerini biz Osmanlı Devleti'nde de görüyoruz. Osmanlı'da fütuhat ricali vardı. Arifler, topraklar fetih edilmeden o topraklara gidip önce insanların gönüllerini feth ediyorlardı. Hazreti Hüseyin, ‘Müslüman'ım’ diyen bütün insanların ortak değeridir. Hadisi Şerif’te Hz. Peygamber ‘Ali’yi seven beni sevmiş olur, beni seven Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye buğz (düşmanlık) eden bana buğz eder, bana buğz eden Allah’a buğz etmiş olur’ buyurmuştur. Yine başka bir Hadis’te ‘Hüseyin bendendir, ben Hüseyindenim. Allah’ı seven Hüseyin’i sever’ der. Ehl-i Beyt’i sevmek; Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Fatma ve Hz. Ali’yi sevmektir; Hz. Muhammed Mustafa’yı sevmektir. Ne kadar birbirimizi tanırsak, ne kadar asgari müştereklerimizi ön plana çıkarırsak hem Allah’ın Tevhid ilkesine yani Lailaheillallah Muhammedün Resülallah sözüne uygun yaşamış oluruz hem de toplumumuzun -Allah muhafaza- birlik beraberliğine olacak olumsuzluklara olumlu etkide bulunmuş oluruz."
Panelde “Ehl-i Beyt Sevgisi, Muharrem, Aşura ve Kerbela” konusunda konuşma yapan Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri ise özetle şunları ifade etti: “Peygamber Efendimiz, Alemlere rahmettir. Kur’an-ı Kerim’in adı da rahmet. O’nun evladı da rahmet. Rahman ve Rahim olan Allah, Rahmet olan Allah, şefkatin sahibi Rabbimiz; bütün müminlere şifa ve rahmet olan kitabını; eğer Allah’tan bir rahmet vermemiş olsaydı, kalbi katı olsaydı insanlar etrafında dağılır giderlerdi diye buyurarak, rahmet ve şefkat peygamberine gönderdi, Cibrili emin vasıtasıyla. Rahmet ve şefkat peygamberi, Ehl-i Beyt’in rahmet olmasıyla ilgili bakın şöyle buyuruyor; Ehl-i Beyt’im, gökteki yıldızlara benzer. Gökte yıldızlar nasıl gökyüzünün emniyetidir, eğer yıldızlar gökyüzünde kaybolursa gökyüzü fesada uğrar. Benim evladım, Hasan soyundan gelen şerifler, Hüseyin soyundan gelen seyitler; Evlad-ı Resul, onlar yeryüzünün emniyetidir. Ne zaman yeryüzünden onlar kalkar, kıyamet kopar. Kıyamete kadar Ehl-i Beyt devam edecektir. Lanet yezidi anan yok, anlatan yok; fazileti yok çünkü. Bütün güzellikler, değerler Ehl-i Beyt’te. Niye; adları bile güzel. Hasan, güzel; Hüseyin, güzelcik. Evet rahmettir onlar. Niçin rahmettir? Çünkü şöyle söylüyor Hakk’ın Habibi; Eğer bir toplulukta iyilikleri emreden, kötülükleri ise insanlardan uzaklaştıran, insanları bu konuda uyaran, sakındıran; benim evladımdan seyit olan bir kimse yoksa o toplulukta hayır yoktur. Evlad-ı Resul, bulunduğu mekanı şereflendiren, orayı bereketlendiren insanlardır. Ehl-i Beyt’in bu kadar rahmet olmasının sebebi, Rahmet Peygamberi’yle adeta bütünleşik olmasındandır. Bir Hadis’te Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ‘Ali ile ben bir ağaç gibiyiz. Bir ağaçtanız. Ben bu ağacın köküyüm.’ Ağaç köksüz yaşayamaz. Muhammed Mustafa’sız Ehl-i Beyt’in ne kıymeti var? Biz onun hakkı için seviyoruz ve ondan ayırmıyoruz Ehl-i Beyt’i. ‘Bu ağacın gövdesi ise Ali ve Fatıma’dır. Dalları, budakları Hasan ve Hüseyin’dir. Yaprakları ise Ehl-i Beyt’i seven ümmet-i Muhammed’dir. Kim o yapraklara ve ağacın bir yerine dokunursa Allah ona Muhammed Mustafa’nın ve evladının şefaatini nasip eder’ buyuruyor. Yezid olmak, nefsine köle olmaktır; Hüseyin olmak, nefsini köle etmektir. Ehl-i Beyt, cömertliğin, isarın (yemeyip yedirmenin) timsalidir, sembolüdür.”
Panel programının sonunda Belediye Başkanı Ahmet Çakır ve Malatya Valisi Vasip Şahin tarafından panelistlere kayısı hediye edildi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz