Evrenin varlığını ve neden sonuç ilişkisini temel alan kozmolojik kanıt, her şeyin bir sebebi olduğu düşüncesinden hareketle bu zincirin ancak zorunlu bir varlıkla son bulabileceğini öne sürer. Bu argüman özellikle Thomas Aquinas'ın Beş Yolundan biri olarak geliştirilmiş, Leibniz tarafından yeterli neden ilkesiyle desteklenmiştir. Aristoteles'in ilk hareket ettirici kavramı ve İbn Sina'nın Vacibü’l Vücud anlayışı da bu düşünceyi güçlendiren önemli katkılardır.
Kozmolojik kanıt, evrenin varlığını açıklamak için nedensellik ilkesine dayanan bir argümandır. Bu görüşe göre var olan her şeyin bir nedeni olmalıdır ve bu nedenler zinciri sonsuza kadar geri gidemez. Bu yüzden kendiliğinden var olan başlangıçsız ve zorunlu bir varlık olması gerektiği ileri sürülür. Bu varlık genellikle Tanrı olarak tanımlanır.
Bu kanıtın kökeni Antik Yunan felsefesine dayanır. Aristoteles hareket eden her şeyin bir hareket ettiriciye ihtiyacı olduğunu ve nihai olarak değişmeyen bir ilk hareket ettirici olması gerektiğini savunmuştur. Daha sonra İslam filozofu İbn Sina varlıkları zorunlu ve mümkün varlıklar olarak sınıflandırmış ve mümkün varlıkların var olabilmesi için zorunlu bir varlığın bulunması gerektiğini ileri sürmüştür.
Orta Çağ'da Thomas Aquinas kozmolojik kanıtı daha sistematik hale getirmiştir. Beş Yol adlı argümanlarından biri olarak sunduğu bu delil, hareket, nedensellik ve zorunlu varlık kavramları üzerine kuruludur. Aquinas'a göre evrenin ve içindeki her şeyin bir nedeni olduğu açıktır ve bu nedenler zinciri bir ilk nedene dayanmalıdır. Bu ilk neden, kendi varlığı başka bir şeye bağlı olmayan bir varlık olmalıdır.
Leibniz ise kozmolojik kanıtı yeterli neden ilkesiyle desteklemiştir. Ona göre her şeyin bir açıklaması olmalıdır ve evrenin varlığı da bir açıklama gerektirir. Bu açıklama kendiliğinden var olan ve başka bir şeye bağlı olmayan zorunlu bir varlık olmalıdır. Kozmolojik kanıt, tarih boyunca farklı filozoflar tarafından geliştirilmiş ve özellikle teist düşüncenin temel dayanaklarından biri olmuştur.
Kozmolojik kanıtın temelleri Antik Yunan felsefesine dayanır ve bu alandaki en önemli isimlerden biri Aristoteles’tir. O, evrendeki her hareketin bir nedeninin olması gerektiğini savunmuş ve bu nedenler zincirinin bir ilk hareket ettiriciye dayanması gerektiğini ileri sürmüştür. Aristoteles’e göre bu ilk hareket ettirici kendisi hareket etmeyen ama her şeyi harekete geçiren bir varlıktır.
İslam filozoflarından İbn Sina, kozmolojik kanıtı daha metafiziksel bir temele oturtmuştur. O, varlıkları zorunlu varlık ve mümkün varlık olarak ikiye ayırmış ve mümkün varlıkların var olabilmesi için bir zorunlu varlığa ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Ona göre evrendeki her şey mümkün varlık olduğu için kendi başına var olamaz dolayısıyla var olmak için varlığı zorunlu olan bir varlığa dayanmalıdır.
Orta Çağ’da Thomas Aquinas, Aristoteles ve İbn Sina’nın görüşlerinden etkilenerek kozmolojik kanıtı Hristiyan teolojisi çerçevesinde geliştirmiştir. Aquinas’ın Beş Yol adlı argümanlarından biri kozmolojik kanıtın farklı yönlerini ele alır. Ona göre, evrendeki her şeyin bir nedeni vardır ve bu nedenler sonsuza kadar geri gidemez.
Yeni Çağ filozoflarından Leibniz, kozmolojik kanıtı yeterli neden ilkesiyle açıklamıştır. Ona göre, her şeyin bir varlık nedeni olmalıdır ve bu neden sonsuz bir nedensellik zinciri olamaz. Evrenin varlığı da bir açıklama gerektirir ve bu açıklama kendiliğinden var olan başka bir şeye bağlı olmayan zorunlu bir varlık olmalıdır.