YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Marmara Depreminin 13. Yıldönümü

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) kamuoyunda “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinen yasanın henüz bir sene...

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) kamuoyunda “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinen yasanın henüz bir sene önce yürürlüğe giren “Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı”ndaki hedefleri bile karşılamaktan uzak olduğunu savundu. İMO, siyasi iktidarı tercihini bilimden ve insandan yana kullanmaya, ülkemizin deprem gerçeğine uygun ulusal bir deprem politikası belirlemeye ve daha da önemlisi bu politikaları bir an önce hayata geçirmeye çağırdı.

İMO, Marmara depreminin yıldönümü nedeniyle yayınladığı bildiride, “Geçen 13 yıllık süre içerisinde beklenilen ve yapılması olanaklı mühendislik tedbirleri hayata geçirilmemiştir” görüşünü savundu. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) tarafından yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi:

"Anımsanması dahi acı veren, binlerce insanımızın ölümüne, bölgedeki birçok kentimizin harap olmasına yol açan Marmara depreminin üzerinden tam 13 yıl geçti. Deprem, tek bir gecede on binlerce insanımızın hayatını alt üst etmiş, yol açtığı şokun ardından yaşanan çaresizlik depremi adeta toplumsal bir travmaya dönüştürmüştü. Geçen 13 yıllık süre içerisinde beklenilen ve yapılması olanaklı mühendislik tedbirleri hayata geçirilmemiştir."

DEPREM PLANI HEDEFLERİ KARŞILAMIYOR

Kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen Yasa'nın henüz bir sene önce yürürlüğe giren “Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı”ndaki hedefleri bile karşılamadığını savunulan açıklamada, şöyle denildi:

"Sürekli olarak mevzuat eksikliklerinden yakınan sorumluların bizatihi kendilerinin hazırlayıp yürürlüğe koydukları Yasa ve Yönetmelikler, özleri itibariyle insan hayatından çok her tür hizmetin piyasalaştırılmasını sağlamayı hedeflemektedir. Bu nedenle büyük puntolarla kamuoyuyla paylaşılan yeni yasalar, yönetmelikler veya mevcut mevzuat üzerinde yapılan değişiklikler, yaşanan sorunların kaynağına müdahale etmediği için çözüm sunamamakta, aksine yeni ve daha büyük sorunlar yaratmaktadır. Yapılan tüm bilimsel çalışmalar, sağlıklı bir kentleşme için yerleşme ve yapılaşma süreçlerinin risk yönetimini içerecek biçimde yenilenmesi gerekliliği ortaya koymaktadır. Öte yandan göz yumulan kaçak yapılar veya projesine aykırı yapılar, imar afları, parçacıl planlamalar ve plan tadilatları nedeniyle ülkemizdeki yapı stokunun sorunlu olduğu bir gerçekliktir.

Bu bağlamda afet zararlarını azaltma kapsamında, onarım ve güçlendirme çalışmaları ile kentsel yenileme uygulamalarının birlikte düşünülmesi, acil durum planlarının hazırlanması, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda bilinçlendirilmesi, arama-kurtarma faaliyetlerinde eğitim ve örgütlenmenin sağlanması, kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması hatta ve hatta mühendislerin meslek içi eğitimi ve yetkinliği konularının birlikte planlanması gerekmektedir. Kentsel Dönüşüm Yasası ise tüm bu gerekleri karşılamaktan uzak olup uygulama alanlarının sınırsız tutulması nedeniyle başta metropol kentlerimiz olmak üzere tüm ülkemizi bir rant alanı haline dönüştürebilecektir.”

YAPI DENETİM YASASI DEĞİŞTİRİLİYOR

İktidarın yeni hedefinin yapım sürecinin denetimine ilişkin kuralların düzenlendiği “Yapı Denetim Yasası”nı değiştirmek olduğunu savunan İMO, bu konuda da şu görüşlere yer verdi:

“Marmara depremi sonrasında 2001 yılında fenni mesuliyet sistemine göre nispeten ileri bir denetim sistemi olan Yapı Denetim sistemi 19 pilot ilde uygulanmaya başlamıştır. Eksikliklerin bir an önce giderilmesi amacıyla yapılan pilot bölge uygulamasına tam on yıl boyunca devam edilmiş ve Yasa ancak 2011 yılında ülke geneline yaygınlaştırılabilmiştir. Meclis tatil edilmeden hemen önce kamuoyuna ‘Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı’ adıyla bir çalışma sunulmuştur. Yeni Yasa taslağı ise hizmetin kamusal niteliğini öne çıkartma yerine daha fazla ticarileştirilmesini öngörmekte ve bu niteliğiyle denetim hizmetlerinin formaliteye dönüşmesi potansiyelini taşımaktadır. Zira sunulan çalışma, aslında teknik müşavirlik kuruluşlarının görev ve sorumluluklarını düzenlemektedir. Bu noktada Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde yapılan bazı değişiklikleri ve bu değişikliklerin yol açtığı sorunları paylaşmak isteriz.

Bürokrasiyi azaltma gerekçesi altında yapılan Yönetmelik değişikliğiyle projelendirme, onay ve ruhsat süreçleri parçalanarak içinden çıkılmaz bir noktaya getirilmiş, Odamız tarafından verilen ve projelere imza atan, şantiye şefliği ya da fenni mesullük üstlenen kişilerin mühendis olup olmadığının yanı sıra mesleki faaliyette bulunma hakkının olup olmadığını da kontrol etmeye yarayan “belge” kaldırılmış, yerine bu kişilerin taahhütnameleri konulmuştur.

Meslek Odalarının üyeleri üzerindeki denetimini dışlayan bu düzenleme esasen kamunun güvenilir mimarlık ve mühendislik hizmeti almasını engellemektedir ve değiştirilmediği müddetçe de yapıların projelendirme ve üretim süreçlerinde giderek artan telafisi güç sorunlara yol açmaya devam edecektir.”

İNŞAATLARA UYARI VAR

İnşaat Mühendisleri Odası açıklamasında, Türkiye genelinde yapı ruhsatı verme yetkisine sahip toplam 3649 belediye, il özel idaresi ve organize sanayi bölgesi bulunduğu, mevzuatın zorunlu kılmasına rağmen bu idarelerden sadece 234’ünün İMO’na yapı ruhsatlarını gönderdiği belirtildi. İMO açıklamasında şöyle denildi:

“Az sayıda idareden Odamıza iletilen yapı ruhsatlarından elde edilen bilgiler ile üye kayıtlarımızın karşılaştırmalı incelemesinde, Türkiye genelinde gönderilen toplam 2723 “yeni” yapı ruhsatında; Oda kaydı olmayan proje müellifi sayısının 4, Oda kaydı olmayan fenni mesul sayısının 1, Oda kaydı olmayan şantiye şefi sayısının 11, İşyeri Tescil Belgesi (İTB)* olmayan ya da yenilenmeyen proje müellifi sayısının 28, bu kişiler tarafından üretilen proje sayısının 56, İşyeri Tescil Belgesi olmaksızın fenni mesuliyet üstenilen ruhsat sayısının 23, Yapı Denetim çalışanı ya da ortağı olan proje müellifi sayısının 8, bu kişiler tarafından üretilen proje sayısının 34, Yapı Denetim çalışanı ya da ortağı olan şantiye şefi sayısının 6 olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç olarak yaklaşık 60 kişinin proje müellifi, şantiye şefi ya da fenni mesul olarak imza attığı yaklaşık 115 yapı ruhsatının iptal edilmesi gerekmektedir. Odamız bu tespitlerini Bakanlık ve idarelere iletmiş ve gereğinin yapılmasını talep etmiştir. Bu durumda arsasına yapı ruhsatı alan ve inşa ettirmeye başlayan 115 vatandaşımız mağduriyet yaşayacaktır.

Bilgi edinilemeyen 3415 idare tarafından verilen yapı ruhsatları açısından bakıldığında ise sorun daha vahimdir. Zira mühendis olup olmadığı dahi bilinmeyen kişilerce proje üretilmesi ya da fenni mesullük üstlenilmiş olması olasılığı yüksektir.

Mühendislik hizmetinin niteliğini yükseltmek yerine meslek odalarını işlevsizleştirerek sahte mühendisliğin önünü açan bu düzenlemelere imza atanlara soruyoruz; Deprem riskini mühendislik hizmeti almamış yapıları çoğaltarak mı azaltacaksınız?

Siyasi iktidarı tercihini bilimden ve insandan yana kullanmaya, ülkemizin deprem gerçeğine uygun ulusal bir deprem politikası belirlemeye ve daha da önemlisi bu politikaları bir an önce hayata geçirmeye çağırıyoruz."

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler