Muş Alparslan Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Nihat İnanç, Türkiye’de Arap Baharı havası estirmek isteyenlerin boşuna beklediklerini söyleyerek, “Türkiye’de de Arap baharı diye birileri tarafından beklenen, hatta arzulanan durum, 12 Eylül Referandumu ile birlikte gerçekleşmiş oldu” dedi.
Muş Alparslan Üniversitesi’nin düzenlediği ‘Türkiye Buluşmaları’ kapsamında gazeteci-yazar Akif Emre tarafından ‘Arap Baharı ve İslamcılık’ konulu bir konferans verildi. İslami İlimler Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirilen etkinliğe; Rektör Prof. Dr. Nihat İnanç, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Osman Özcan ve Prof. Dr. Ekrem Atalan, Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Nihat İnanç, mümkün olduğunca geniş yelpazedeki konuşmacıları halk ve öğrencilerle buluşturmaya gayret ettiklerini söyledi. İnanç, “Kimi zaman ekonomik, kimi zaman siyasi konular, kimi zaman ise kültürel konular üzerine konferanslarımıza devam ediyoruz. Bugünkü konumuz ise ‘Arap Baharı ve İslamcılık’ olacak. Böyle geriye doğru baktığımız zaman özellikle bölgede, Arap dünyasında selefi hareketlerinden tutun sürekli rejimi sorgulayan ve değişime gidilen bir İslami yapılanma söz konusudur ama bu yapılanmalar Arap Devrimi dediğimiz değişimlerin yaşandığı ülkelerde ne kadar söz sahibi oldular, bunu konferans verecek olan misafirimizden öğreneceğiz. Ancak bizim açımızdan baktığımızda daha önemli bir konu var. Her ne hikmetse Türkiye’de de Arap baharı diye birileri tarafından beklenen, hatta arzulanan durum 12 Eylül Referandumu ile birlikte gerçekleşmiş oldu. 12 Eylül ile birlikte halk kendisine darbeyi dayatılan birçok hususu bertaraf etmiş oldu ve demokratik süreç Türkiye’de bu vesileyle hızlı bir şekilde yol almaya başladı. Yani Türkiye Arap Baharı'nı yaşadı. Aslında 12 Eylül Anayasa Referandumu'yla birlikte böyle bir devrimin veyahut ayaklamanın bir beklenti içine girmesi doğrusu hepimizi şaşırtıyor çünkü Arap dünyasına baktığımız zaman bu tür ayaklanmanın temel gerekçesi daha fazla demokrasi daha fazla söz sahibi olmak, daha fazla hak ve hukuk istemektir. Türkiye’de bunlar artık yavaş yavaş eskide kalmaya başladı” diye konuştu.
Gazeteci-yazar Akif Emre ise, ‘Arap Baharı ve İslamcılık’ konusunu anlattı. Emre, Arap Baharı'nın klasik bir oryantalist bakış açısının tezahürü olarak görüldüğünü belirterek, “İlk defa Araplar silkinerek üzerindeki ölü toprağını atıyorlar ve harekete geçiyorlar tarzında bir imaj oluşturuldu. Tabii bu sorgusuz bir şekilde kabul edilince sonrasında kavramsallaşma da yürürlüğe girmiş oluyor. Yani Arap baharı dediğimiz şey aslında batılı bir bakış açısının tezahüründen başka bir şey değildir. Peki, bu nasıl kavramsallaştırılabilir? Maalesef biz bu konuda kavramımızı net bir şekilde ortaya koyamadık. Bu nedenle batılıların kullandığı kavram sürüme girdi. Bizde anlaşılması kolay olduğundan Arap Baharı diye kullanıyoruz” diye konuştu.
“BİR BAKIŞ AÇISI SUNMAK ZORUNDAYIZ”
Yaşanan süreçte ‘İslami hareketin, İslamcıların bir zaferi mi ya da koskoca bir komplo mu dur?’ Sorularını ortaya koyduğumuzda yanılma payımızın çok fazla olduğunu dile getiren Emre, “Fakat bu süreci anlamaya ve çözmeye çalışmak zorundayız. İslami bilinç sahibi insanlar, okuyan, düşünen ve konuşan kitleler ve örgütler olarak olaya müdahil olmak zorundayız. Anlamaya, anlamlandırmaya ve yönlendirmeye çalışmak zorundayız ama bu süreç sona ermemiştir ve her an farklı opsiyonlar olabilir. Zaten bizde burada bunu deneyeceğiz. Aslında üzerinden olayların 5-10 yıl geçmeden tarihçiler tarafından konuşulmaz ama biz tarihçi olmadığımız için olaya müdahil olmak ve bir bakış açısı sunmak zorundayız” dedi.
Orta Doğu halklarının ikinci büyük sorun alanlarının özgürlük sorunları olduğuna değinen Emre, “Bu özgürlüğü çok geniş manada kullanabiliriz. Toplumun kendisini ifade etmesi ve yaşaması anlamında siyasal sistemlerle hareket alanları kısıtlanmıştır. Bu ciddi bir çatışma alanıdır. Bu özgürlük sorunu Arap ülkelerinde ciddi bir şekilde sorun teşkil etmektedir. Bu mesele tek başına toplumları alt üst etmeye yetmektedir. Basın hayatından dini hayata, şu veya bu oranda kısıtlandıklarını görüyoruz” diye konuştu.
“BÖLGEDE ŞİDDET DOĞDU”
Bir diğer sorunun, İslami hareketler sorunu olduğuna değinen ve İslami hareketler sorunun bu ülkelerde herhangi bir muhalif grubun meselesi olmadığını belirten gazeteci-yazar Akif Emre, “İslami hareketlerin varlıklarının en önemli nedenlerinden biri de İslami hareketlerin siyasi iktidar erk ile olan ilişkileri, siyaseti ele geçirme ve geçirmeme, toplumda söz sahibi olma olmama ile ilgili alınacak kararla ilgilidir. İslamcı hareketler değişik versiyonları ile bu ülkelerin özgürlük, siyasal meşruiyet, baskı ve dikta rejimlerini meşrulaştıran sorunlarını bir iç tehdit algısı olarak sürekli diri tutuluyordu. Bunun karşısında bu toplumsal taleplerini yerine getiremedikleri için yer altına çekildiler. Bunun sonucunda da şiddet doğdu. İslami hareketlerin Arap baharının doğuşundaki rolleri hem de bundan sonraki iktidar paylaşımında yeni yönetimlerin dizaynında ne kadar pay sahibi ve etkili olacakları veya ülkeyi değiştirecekleri aynı zamanda kendilerini de ne kadar dönüştürecekleri, bu yapacağımız analizin ana fikrini oluşturuyor” şeklinde konuştu.
Konferansın ardından Rektör İnanç tarafından Akif Emre’ye plaket ve hediye takdimi yapıldı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz