Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Beşar Esed’in Suriye’yi ziyaret etmeleri için CHP’den önce kendilerine ısrarla davet gönderdiğini, fakat kendilerinin dış politikayı bir milli dava olarak gördüklerinden bu daveti reddettiklerini söyleyerek, “Esed'i güçlendirecek veya onu meşrulaştıracak ne bir davranışı, ne bir fotoğrafı ne bir hareketi olumlu bulmam. İşin doğrusu bu” dedi.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İHA’ya yaptığı açıklamada, Suriye politikası ve gündemdeki diğer konularla ilgili açıklamada bulundu. Destici, hükümetin Suriye ile ilgili yürüttüğü politikanın bir ayağının eksik olduğunu belirterek, Suriye'nin kuzeyindeki PKK varlığına dikkat çekti. Ayrıca Suriye'den Türkiye'ye kaçan sığınmacılardan pasaportsuz ve kimliksiz gelenler de olduğunu belirten Destici, "Ben bunların yarın terör eylemleri noktasında büyük sıkıntı oluşturabileceğini düşünüyorum" dedi.
Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt bölgesi oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Destici, Türkiye'nin bu oluşuma müdahale etmesi gerektiğini, bunun içinde askeri müdahale seçeneklerinin de bulunabileceğine vurgu yaparak, "Türkiye ne gerekiyorsa onu yapması lazım. Bir PKK oluşumuna izin vermemesi lazım" şeklinde konuştu.
"ESED, ISRARLA BİZİ SURİYE'YE DAVET ETTİ"
Destici, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin kopmasının ardından, önce CHP sonra da Saadet Partisi Suriye'ye bir ziyaret gerçekleştirmişti. BBP lideri Mustafa Destici, Beşar Esed'in CHP’den önce kendilerine bir teklifte bulunduğunu ve kendilerini Suriye'ye davet ettiğini açıkladı. "Bize de çok net bir davet geldi hatta ısrarlı bir davetti. Hatta hem Saadet Partisi'nden önce hem de CHP'den önce bir davet gelmişti" diyen Destici, Esed'in kendilerini 6-7 ay önce 15 kişilik bir heyet şeklinde davet ettiğini anlattı. Destici şunları söyledi:
"Çok ısrarlı yapıldı bu davet. Fakat biz parti yönetimi olarak, divan heyeti olarak bunu tartıştık, konuştuk ve neticede; tabii ki hükümetin politikalarını eleştiriyoruz ama dış politikayı biz milli bir politika olarak gördüğümüz için doğru bulmasak da biz devletimizin, kendi hükümetimizin yanında dururuz. Çünkü bizim siyasete bakış açımız da, muhalefet anlayışımızda da böyledir. Çünkü Esed niye oraya bizi davet ediyor veya diğer siyasi partileri davet ediyor; Türkiye'nin içerisinde kendini destekleyecek, kendi rejimini meşru gösterecek bir takım yapılar arıyor, bir takım gruplar arıyor. Dolayısıyla da bizi de o niyetle davet ettiği kanaatini getirerek bu daveti kabul etmedik. Hatta daha sonra ki süreçte de daveti kabul etmediğimizden dolayı da baya serzenişler yapıldı bize. Ama dediğim gibi biz dış politikayı milli bir politika olarak gördüğümüz için daveti kabul etmedim."
“ESED'LE FOTOĞRAF, BİR PAZARLIĞIN SONUCU”
Destici, CHP'nin Şam'ı ziyaretiyle özgürlüğüne kavuşan Gazeteci Cüneyt Ünal'ın serbest kalmasına çok sevindiğini, Ünal Esed yönetimi tarafından tutukluyken Ankara'daki Kameramanlar Derneğini ziyaret ettiğini ve Cüneyt Ünal'a destek verdiğini söyledi. Destici, "Tabii ki onun kurtulmasına çok sevindik ama bunun bir pazarlık sonucu olduğu da çok açık ve net ortada. Esed'le verilen fotoğrafın da bu pazarlığın sonucu olduğunu düşünüyorum" diyerek CHP milletvekillerinin Esed'le yan yana fotoğraf çektirmesini şu sözlerle değerlendirdi:
"Zaten bu önceden konuşulmuştur anlaşılmıştır, mutlaka bir mutabakat sağlanmıştır. Bir yol haritası çizilmiştir, bu da CHP heyeti tarafından kabul edilmiştir. Onun üzerine gidilmiştir. Ben yani elbette ki Esed'i güçlendirecek veya onu meşrulaştıracak ne bir davranışı, ne bir fotoğrafı ne bir hareketi olumlu bulmam. İşin doğrusu bu. Ama burada da kurtulan bir kameraman kardeşimiz var. Dolayısıyla bunun da artık Türkiye gündeminde fazla tutulmasını da doğru bulmuyorum. Yani bunu üzerinden siyasi partilerimizin birbirini yıpratmaya çalışmasını doğru bulmuyorum. Bir yönüyle dediğim gibi bizi sevindiren bir davranış olmuştur ama öbür yönüyle binlerce insanın kanını elinde tutuyor Esed, dolayısıyla da onları üzmüştür, Türk milletini üzmüştür. Ama bunu çok fazla konuşmanın bir anlamı yok. Bundan sonra bütün siyasi partilerimizin, bütün kamuoyunun dış politikayı milli bir politika olarak görüp ona göre davranması lazım, ona göre hareket etmesi lazım.
Tabii ki, içte eleştiriler olacak, içte eleştiriler olur ama bu eleştirileri gidip diyelim ki, karşı ülkelerin devlet adamlarıyla veya yetkilileriyle konuşmak onların elini güçlendirecek bir takım davranışlarda bulunmak veya onları cesaretlendirecek bir takım hal ve tavırlar içerisine girip de onlara daha büyük insanlık dışı uygulamalar yapmalarına vesile kılacak davranışlardan herkesin uzak durması gerektiğini düşünüyorum."
“ESED, TÜRKİYE İÇİNDE MUHALEFET OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR”
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Beşar Esed'in muhalefet partilerine yaptığı davet tekliflerinin amacını ise, "Bence, Türkiye içerisinde bir muhalefet oluşturmaya veya kendi politikalarını desteklemeye çalışan bir grup oluşturmaya çalışıyor" diyerek yorumladı.
Hükümetin dış politikasının kendi içinde eleştirilebileceğini fakat bunun başka bir ülkede eleştirilmesini doğru olmayacağını anlatan Destici, "Hükümetin yaptığı politikalar eleştirilebilir, uygulamalar da eleştirilebilir ama bunları gidip bir başka devletin başkanının yanında, onun olduğu mecliste veya bir başka devletin meclis çatısı altında, kurumlarında bunu yapmak; işte bizim onaylamadığımız şey budur" diye konuştu.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili örnek de veren Destici, Yazıcıoğlu'nun İngiltere Lordlar Kamarası'nda yaptığı bir konuşma sırasında Türkiye'nin iç politikasını ilgilendiren bir soru üzerine, "Ben kendi ülkemin meselelerini bir başka ülkenin parlamentosunda konuşmam" dediğini hatırlattı. Destici, "Biz içeride eleştirimizi yaparız, yanlış bulduğumuz noktaları çok açık bir şekilde dile getiririz. Ama asla dışarıda gidip bunun politikasını yapmayız. Veyahut da dışarıda gidip birileriyle onların elini güçlendirecek şekilde görüşmeler, konuşmalar veya buluşmalar gerçekleştirmeyiz" dedi.
“ESED, ADEM VE HAMİT'E KARŞILIK TÜRKİYE'YE SIĞINAN ALBAY'I İSTEDİ”
BBP lideri Mustafa Destici, gazetecilik görevi için Suriye'ye giden fakat Esed yönetimi tarafından aylarca tutsak alınan Adem Özköse ve Hamit Coşkun'la ilgili de açıklamalarda bulundu. Kendilerini Suriye'ye davet eden Beşar Esed'in Ankara'daki temsilcileriyle görüştüklerini ve Adem Özköse ile Hamit Coşkun'u almak istediklerini ifade eden Destici, şunları anlattı:
"Arkadaşlarımız, bizi Suriye'ye davet eden Esed'in temsilcileriyle görüştüler. Ben dedim ki 'Bir görüşün de bu gazeteci kardeşlerimiz ellerindeyse, onlar biliyorlarsa alalım, serbest bıraksınlar' diye. Biz tabi daha önceki daveti kabul etmediğimiz için buna yanaşmadılar. Ve hatta daha sonraki bir süreçte de buraya teslim olan bir Albay'ın karşılığında gazetecilerin bırakılabileceğini söylediler. Bizim de o zaman cevabımız; 'Türkiye kendisine sığınmış hiç kimseyi, kendisine teslim olmuş hiç kimseyi, sonu ne olursa olsun, bedeli kaç cana mal olursa olsun teslim etmez' oldu. 'Bizim Türk töresinde bu var' dedik ve süreç o şekilde kesilmişti."
“TÜRKİYE'YE BM'DE VETO HAKKI VERİLMESİ LAZIM”
BBP Genel Başkanı Destici, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını da nefretle kınadığını belirterek, "En üzücü tarafı da İslam dünyası nerede? İslam dünyasının şuanda ayakta olması lazım. Kendi iç meselelerini bırakıp tamamen oraya kilitlenmiş olması lazım. Öyle bir tepki göstermesi lazım ki, İsrail'in bir daha buna cesaret edememesi lazım" dedi.
İslam dünyasının verdiği tepkinin çok cılız ve duyarsız olduğunu dile getiren Destici, Başbakan Erdoğan'ın "Birleşmiş Milletler reforme edilmeli" şeklindeki açıklamalarına da destek çıktı. "Veto elde eden ülkelerin mutlaka değişmesi lazım. Uluslararası güçlerin, kuruluşların yeniden dizayn edilmesi lazım" diyen Destici, terörün ise Türkiye'nin gelişmesini engellediğini, hatta Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip olamamasına neden olduğunu belirtti. Destici şunları kaydetti:
"Terör, Türkiye'nin 30 yıldır ekonomik anlamda gelişmesini, büyümesini engellemiştir. Bizim hesaplamalarımız alternatif yatırımlarla beraber son 30 yılda teröre harcanan para 1 trilyon, 250 milyar dolar civarında. Bir de bankalardan hortumlananlara bakarsanız, yaklaşık 250 milyar dolar da o vardır bu süreç içerisinde; 1,5 trilyon dolar. E bu para Türkiye ekonomisine girmiş olsaydı Türkiye bugün dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisiydi ve BM'de veto hakkı talep edecekti. Mutlaka Türkiye'nin BM'de veto hakkı elde eden bir ülke haline gelmesi lazım. Şuanda İslam dünyasından bir ülke ki, bunun için en büyük aday ve yeterliliğe sahip ülke Türkiye'dir, mutlaka BM'de veto hakkı verilmesi lazım. Çünkü İslam dünyası sahipsiz."
“İSLAM DÜNYASI TOPYEKÜN İSRAİL İLE İLİŞKİLERİNİ KESMELİ”
BBP lideri Mustafa Destici, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından hükümete yönelik kaldırılması çağrısında bulunduğu Malatya Kürecik'teki radar üssü ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Destici, 'Füze Kalkanı' olduğu iddia edilen sistemin kurulmasına en başında karşı çıktıklarını söyleyerek, bunun İsrail'i korumak için kurulduğunu söyledi. "Amacı açık yani amacını tartışmaya bile gerek yok" diyen Destici, İsrail'in Gazze bombardımanına tepki olarak ilk önce bu füze kalkanın kaldırılması gerektiğini söyledi. Bunun da yeterli olmayacağını söyleyen Destici, İsrail'e karşı atılacak adımlar konusunda şunları kaydetti:
"Onun dışında uluslararası güçlerin harekete geçmesi lazım, uluslararası güçlerin harekete geçmesi lazım, uluslararası güçlerin İsrail'i sıkıştırması lazım. İslam dünyasının topyekün bir karar alarak İsrail'le ilişkisini kesmesi lazım. Mesele Türk hükümetinin yapmısı gereken şu; Gazze'ye saldırı gerçekleştirdiği sürece İsrail'le bütün ilişkilerini donduracak. Askeri, ekonomik, ticari, kültürel, sınırlarını kapatacak, giriş-çıkışı yasaklayacak. Bunu yapabiliyor musun? O zaman kararlı bir duruş, cesur bir duruş budur. İsrail'le her türlü ilişkini keseceksin. Türkiye'nin buna öncülük etmesi lazım. Sadece bunu Türkiye'nin yapması yetmez. İslam ülkelerinin tamamının bu karar uyması lazım, İsrail'in tecrit edilmesi lazım, dünyadan soyutlanması lazım. Ve gerçekten ancak İsrail'in aklı ancak öyle başına gelebilir. Ve korkmaya gerek yok, bizim İsrail'den de dünyanın bir başka devletinden de korkacak durumumuz yok. Bedeli neyse Türkiye öder ve ödemeye de hazırdır. Siz korktuğunuzu karşı tarafa, çekindiğinizi hissettirirseniz söylediklerinizin bir anlamı da olmaz, yaptırım gücü de olmaz."
Kendilerinin de önümüzdeki günlerde Kudüs'e bir ziyaret gerçekleştirmeyi düşündüklerini fakat Gazze'ye gerçekleşen saldırılar nedeniyle bunu iptal ettiklerini söyleyen Destici, "İsrail'e karşı yapılacak şey bütün ilişkileri dondurmak, bütün giriş çıkışları kapatmak. Biz mesela Kudüs ziyaretimiz vardı bu önümüzdeki günlerde bu Gazze saldırısı yüzünden bunu iptal ettik" dedi.
"TÜRKMENLERE YAPILACAK BİR MÜDAHALEYE SESSİZ KALINMAMALI"
Destici, Kuzey Irak'ta Barzani'nin peşmergeleri ile Başbakan Nuri El Maliki'nin ordusu arasında Türkmenlerin yoğunlukta Kerkük'te yaşanan ufak çaplı çatışmaları da değerlendirdi. Türkiye'nin Kuzey Irak'ta kırmızı çizgisinin kalmadığını, Türkiye'nin Kuzey Irak'ı tanıdığını belirten Destici, BBP olarak kendilerinin ise Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu tanımadıklarını söyledi. "Bu çatışmanın ben ileride daha büyük boyutlara ulaşacağını düşünüyorum" diyen Destici, "Bakın devleti yönetenlerin gözünü açması lazım. Suriye'nin kuzeyinde PYD birliklerine de destek veriyor Barzani güçleri. Onun için Türkiye'nin gözünü açması lazım, politikalarını buna göre yapması lazım. Orada üç beş kuruşluk yatırım yapacağız diye Türkiye'nin milli menfaatlerinin geri itilmesi bizim için mümkün değil" diye konuştu.
Kuzey Irak'taki büyük çaplı bir çatışma durumunda bölgedeki Türkmenlerin Irak hükümetinin safını tercih edeceklerini düşündüğünü ifade eden Destici, Türkiye'nin ise Türkmenlere yönelik yapılacak bir müdahaleye sessiz kalmaması gerektiği uyarısında bulundu. Mustafa Destici şu değerlendirmelerde bulundu:
"Benim bildiğim kadarıyla oradaki Türkler Barzani'nin yanında yer almazlar. Irak merkezi hükümetiyle birlikte hareket ediyorlar, bana gelen bilgiler şuanda öyle. Bundan sonra ki sürecin de öyle devam edeceğini düşünüyorum. Türkiye burada da bir politika geliştirebilmiş değil. Yani kendisi Irak bölgesel hükümetine yakınlaşırken, orayla ilişkileri geliştirip Irak merkezi hükümetiyle arayı açarken, bu taraftan da Türkmenleri de bir nevi sahipsiz bıraktı orada. Yani Türkmenlerin politikasını da belirlemedi. Yani Türkmenleri de daha doğrusu düzenli hale getirip, topluluk haline getirip bir politika belirlemedi. Ve dolayısıyla da Türkmenler Irak Meclisi'nin üçüncü millet kararıyla Irak merkezi hükümetiyle bir yakınlaşmaya girdiler. Bir de tabii Kuzey'deki bu Kürt yönetiminin Kerkük ve Musul petrolleri üzerinde de bir hak iddia etmesi, orayı da cebren ele geçirmeye çalışmasından dolayı haliyle ister istemez Türkmenler de Irak merkezi hükümetinin yanında şuanda gözüküyorlar, orada saf tutuyorlar. Ve bir çatışma olasılığı olursa da o tarafta mücadele edecekleri gözüküyor. Şu anki fotoğraf bu, Türkiye'nin burada mutlaka insiyatif alması lazım ve orada Türkmenlere yapılacak bir müdahaleye sessiz kalmayacağını net bir şekilde bildirmesi lazım gelir."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz