(özel Haber) Camilerin Devamlı Açık Kalması

Camilerin gün boyu açık kalması ve başta imamlar olmak üzere din görevlilerinin camide kalmasını amaçlayan genelgeye itiraz eden Bağımsız Diyanet Vakıf Hizmetleri Çalışanları Sendikası yöneticileri, sözkonusu genelgenin iptalini isteyecek.

İmamların öğle namazından bir saat önce camiyi açıp yatsı namazından sonra kapatmasını öngören genelgenin merkezde bulunan camiler için uygun olduğu ancak merkez dışındaki camilerde bu uygulamanın mümkün olamayacağı belirtildi. Bağımsız Diyanet Vakıf Hizmetleri Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Ömer Lapçın, bağımsız Diyanet Hizmet-Sen olarak, bu konuda itirazları yaptıklarını belirterek şöyle konuştu: "Eşit işe eşit ücret kapsamından baktığımız zaman gereken çalışmayı yapıyoruz. En kısa zamanda bu genelgenin iptalini isteyerek, mahkemeye vereceğiz”

Lapçın, genelgenin ‘İmamlar yata yata para kazanıyor’ şeklindeki yanlış bir algılamadan yola çıkarak hazırlandığını ancak gerçeğin böyle olmadığını, imamların polislerle birlikte 24 saat hizmet verdiğini söyledi. Memur zihniyetiyle imamlık yapılamayacağını anlatan Lapçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben bu işe girerken mesai böyle değildi, işin içerisine mesai girerse itiraz ederiz. Ben de diğer devlet memurları gibi hafta sonu tatil, sekiz saatin üzerine mesai ücreti talep ederiz.”

Bağımsız Diyanet Vakıf Hizmetleri Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Ömer Lapçın, genelgenin en çok eleştirdikleri noktasına değinerek şunları söyledi: "Genelge diyor ki, imamlar ve tüm din görevlileri, öğle namazından bir saat önce camiyi açacak, yatsı namazından sonra kapatacak. Camide muhakkak hazır bulunacak, camiler gün boyu açık olacak. Camilerin gün boyu açık olması güzel fakat personelin ortalama İzmir gibi bir yerde, hesaplarsak saat on bir buçuktan akşam 20.30’a kadar dokuz saat, bir saat de sabah namazı on saatlik bir mesai. Bu mesaiyi hem vücut kaldırmaz, hem de imamlık gönül işiydi. Yani biz burada 24 saat hizmet ediyorduk. 24 saat hizmeti on saate indirgediğiniz zaman bu kez mesai güdeceğiz. Memur zihniyetiyle din görevliliği olmaz. Masa başında oturan 8 saat çalışan memur gibi gel, otur, git; böyle din görevliliği olmaz. Din görevlisi demek gönül doktoru da demek bir yandan. Gönül doktoru, her konuda dertleşiyorsunuz ve siz de kalıyor. Yani başka birilerine açamıyorsunuz. Bunun zaten eğitimini almamış bir çok arkadaşımız. Bunun üzerine bir de ‘camide oturacaksınız’ diye böyle bir mecburiyet verildiği zaman, e din görevlisi düğüne ne zaman gidecek, bayrama ne zaman gidecek?"

İnsanların her türlü ihtiyacı olduğunu belirten Laçin, sözlerine şöyle devam etti: "İsim koymaya çağırıyor vatandaş, gidiyorsunuz bir yarım saatiniz geçiyor evde. Sünneti, cenazesi oluyor. Bunlara katılıyorsunuz. Genelgede bir açıklık yok. Genel olarak saat 11.30’dan akşam 20.30’a kadar camide hazır bulunacaksınız deniyor. Buna karşıyız, itiraz ediyoruz. Zaten bugün Diyanet İşleri Başkanımıza da geniş kapsamlı bir dosya sunduk.”

Genelgenin bir sakıncasının amirlere imamlara baskı uygulama yetkisi vermesi olduğunu savunan Lapçın, tepkisini ve doğabilecek sakıncaları şöyle açıkladı: “Köylü tarlasında, bahçesinde. Şimdi hocayı camide oturtmanın manası ne? Din görevlisi aktif olmalı, her konuda bilgili olmalı. Bundan bir önceki projesi var diyanetin. Mahalle imamı. Aile imamı olmamız istendi bizden. Şimdi bu itirazımızın bir nedeni de; amirlere baskı uygulama yetkisi verilmiş oldu. Müftü bey imamla arası iyi değilse, imamı camide bulunma zorunluluğu da geldi, gelecek diyelim; imam da o arada abdest almaya gitti, yemek yemeye gitti. Çünkü genelgede bir açıklık yok, sadece cami açık olacak, camide bulunacak deniyor. Yok diye rapor tutup savunmasını isteyecek. Sonucunda ne çıkar bilemiyorum ama bu bir sıkıntı.”

Lapçın, genelgenin istişare edilmeden, imamlara danışılmadan hazırlandığı eleştirisinde de bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Büyük bir ihtimalle bu genelge bu şekilde hazırlandı. En çok kızdığımız, itiraz etitğimiz noktalardan biri de ‘istişare sünnetinin’ uygulanmadan, yani bu işi uygulayacak kişilere bu sorulmadan böyle bir kararın alınmış olması. Ben yaptım oldu mantığıyla uygulamaya koyma yetkisi bende düşüncesiyle hazırlanmış.”

Genelgede, eğitim programı konulduğunu ancak bunun da gereksiz olduğunu savunan Lapçın, bu düşüncesinin nedenlerini şöyle anlattı:

“Camilerde bir eğitim programı koymuşlar. Sanki camiye millet hücum etmiş, bizim eğitim almak istiyoruz. Fakat camide kimseyi bulamıyoruz dermişcesine. Sanki millet Kur'an, tefsir öğrenmek istiyoruz ve biz okumuyoruz gibi. Biz zaten 24 saat hizmeti, kişi ne zaman müsaitse ben 84 yaşındaki kişiye de Kur'an öğretmiş biri olarak söylüyorum. 20 yaşındakine de. Orucu, ramazanı var. Yani camiye bir imam, imamlığın esas anlamı önder. Önder olacak bir insanın camide oturması anlamlı değil."

Teknoloji çağında olduğumuzu belirten Lapçın, şöyle konuştu: "İmam ve müezzinin telefonları, dakikasında ulaşma, randevulaşma imkanı var. İsterseniz şimdi bir imam arkadaşı arayalım, ‘hocam ben Kur’an öğrenmek istiyorum, yatsı namazından sonraya verelim’. Bakalım ne diyecek? Ama hiçbir arkadaşım buna itiraz etmez, Kur’an öğrenmek isteyene. İletişim var artık. Genel olarak camilerin yanındadır imam evleri zaten. Biz 24 saat hizmet eden tek kurum varsa biziz, bir de polislerimiz. Benim gece saat iki de kapım çok çalındı. Küçük yerlerde görev yaparken özellikle. Hiç alakası olmayan konuda bile arayabiliyorlar. Onlara gülümseyerek yanıt verip ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Ben 24 yıldır çalışıyorum. Şu an 2 bin kişilik camide görev yapıyorum. Açık ama üç dört kez hırsız girdi, kamera sistemi koyduk. Yine istendiği zaman anında ulaşabiliyor vatandaş bize.”

Aynı yolda yine kaza: 1 yaralı

Mersin'de kaybolan 79 yaşındaki kişiyi arama çalışmaları sürüyor

Yıldırım’da ‘Dönüşüme cam, doğaya can’ projesi hayata geçti