SPOR

"Atatürk için kırmızı kart gördüm"

Galatasaray'ın yaşayan efsaneleri 'Bülent ve Reha Eken kardeşler'le söyleştik. Bülent Eken, hayatının en unutulmaz anısının Atatürk'e küfreden Yugoslav Bobek'e tekmeyi bastığı maç olduğunu söyledi.

"Atatürk için kırmızı kart gördüm"

Bildik bir klişedir "Nerde o eski bayramlar..." ifadesi. Biz de bu bayram, "Nerde o eski futbol" deme ihtimali yüksek iki önemli değerin kapısını çaldık ve Galatasaray'ın yaşayan efsanelerinden Bülent ve Reha Eken kardeşlerle konuştuk. Bülent Bey 1923, kardeşi Reha ise 1925 doğumlu. Dolayısıyla Bülent Eken söyleşi boyunca, 'Abi' olmanın avantajını kullandı ve daha çok konuştu. Bu kısa nottan sonra buyurun söyleşimize...

CANLI MAÇ SONUÇLARI İÇİN TIKLAYIN

[

MYNETSPOR'U FACEBOOK'TAN TAKİP EDİN](http://www.facebook.com/spormynet)

Gerçekten de o eski bayramlar gibi o eski futbol da çok mu farklıydı?
Bülent Eken:
Tabii ki farklıydı. Bizim zamanımızda da sahada mücadelenin verdiği hırçınlık elbette vardı ama her şey hakemin düdüğüyle biter, dostluk, arkadaşlık dışarıda da devam ederdi. Mesela biz Galatasaray olarak maçlara hep Fenerbahçe'de Belcü diye bir yerde kamp yapardık. Orada ezeli rakibimizin oyuncularıyla buluşur, maç da konuşur ama asıl olarak başka şeylerden bahsederdik. Ben antrenörlük de yaptım, o dönem oyuncularıma bakıyordum, onlar da bizimki gibi bir arkadaşlığı paylaşmıyorlardı. Mesela 87 yaşındayım, Fenerbahçe'nin eski başkanı Faruk Ilgaz benden birkaç yaş büyüktür, hâlâ bizi arar, sohbet ederiz. Bu benim için büyük bir onurdur.

Acaba şimdikiler de sıkı arkadaş olmalarına rağmen basındı, taraftardı, camiaydı türünden baskılar yüzünden böyle görüntü veriyor olamazlar mı?
Bülent E:
Sanmıyorum. Mesela biz yine Moda'da Mona Palas diye bir yerde de kamp yapardık. Orada da Galatasaray eşofmanlarımızla sokakta dolaşırdık, kimse bize ters gözle bakmazdı.

Sizin bu konudaki görüşleriniz
Reha Eken:
Valla Bülent her şeyi söyledi ama ben sadece şunları ekleyebilirim: Galatasaray Mahalli Lig'de yaklaşık 12-13 yıldır şampiyon olamıyordu. O hafta Fenerbahçe'yle çok önemli bir maçımız var, kazanırsak biz şampiyonuz, onlar kazanırsa şampiyonluk ihtimalleri artıyor. Yine Mona Palas'ta kalıyoruz. Cuma akşamı Fenerbahçe'nin başkanı Zeki Rıza Sporel kampımızda bizi ziyaret etti ve "Çocuklar size şans dilemeye geldim" dedi. Bizim o dönemki başkanımız Suphi Batur'un da Zeki Rıza Bey'e gösterdiği hürmet ve iltifatı da hiç unutmuyorum. Benim için hâlâ unutulmaz bir anıdır o gece. Maçı biz 1-0 kazandık ve şampiyon olduk.

Çocuk yaşta futbola başladınız. Başka hayalleriniz var mıydı?
Bülent E:
Valla benim olmadı. Ben hatta iki sene erken başladım. Çok yerde 1942'de başladığım yazar, asıl tarih 1940'tır. Yaşım küçük olduğu için izin alınan bazı maçlarda oynuyordum.

Peki büyükler arasında ezilmiyor muydunuz?
Bülent E:
Çok kuvvetli bir bünyem vardı. İşin psikolojik yanına gelince, iki sene ayrı odada soyundum, herkesin dolabı vardı benim yoktu ama bunları dert etmedim, Galatasaray'da farklı bir kültür seviyesi vardı ve bana ağabeylerim kol kanat geriyordu.

Sizin var mıydı başka hayaliniz?
Reha E:
Ben de Bülent gibi erken yaşta başladım, dolayısıyla yoktu. 1942 senesinde Bursa'da oynanan Acarspor maçıyla maceram başladı. Çok heyecanlıydım, tesadüfen de bir gol attım o maçta.

Bugünkü futbolcu tipolojisiyle kendi döneminizi kıyaslar mısınız?
Bülent E:
Ben bizim devreyi daha seviyeli buluyorum. Biz özellikle Fenerbahçelilerle çocukluktan beri birlikte büyüdük, talebelik hayatımız da beraber geçmişti. Bir de şöyle bir şey var, ben Şükrü Gülesin'le birlikte Avrupa'ya giden ilk futbolculardandım. Hemen akabinde Lefter, Bülent Esel, Can Bartu da gitti. Aslında bizim dönemimizde çok kabiliyetli isimler vardı ama hem Avrupa'daki takımlar en fazla üç yabancı oynatabiliyordu hem de temas azlığı nedeniyle bizi pek göremiyorlardı. Zaten futbol seviyesi Avrupa'da konuşulacak gibi değildi. Üstelik biz bu ortamda 1950 Dünya Kupası'na gitme hakkı kazanmıştık ama federasyon parasızlık nedeniyle göndermedi. Şimdiyse Dünya Kupası'na gitmek için ne primler veriliyor.

Peki İtalya dönemi?
Bülent E:
Bu dönem aslında arkadaşlığın bizim zamanımızda ne kadar mükemmel olduğunu da gösteriyor. Ben Şükrü'yle birlikte İtalya'ya gittim; o Palermo'ya, bense Salernitana'ya transfer oldum. Şükrü, benim maçlarıma Palermo takımının hepsini getirirdi. Bakardı ki o cumartesi oynuyor, benim maç pazar günü, ekibi toplayıp maça gelirdi. Bu süreçte Palermo takımı beni tanıdı ve ertesi yıl transfer etti.

Unutamadığınız maç hangisiydi?
Bülent E:
1948 Londra Olim-piyatları'nda Yugoslavya'yla çeyrek finalde oynuyorduk. Bobek diye bir oyuncuyu tutuyordum. Beni kızdırmak için sürekli Atatürk'le ilgili nahoş şeyler söylüyordu. Bizde de Atatürk sevgisi başkadır. Nihayetinde çaktım tekmeyi, sonra doğru tribüne. Şükrü de Mitiç diye bir oyuncuları vardı, ona vurdu. Maçı 3-1 kaybettik ve elendik.

Sizin unutamadığınız maç?
Reha E:
Benim unutamadığım maç daha önce de anlattığım, Zeki Rıza Sporel'in bizi ziyaret ettiği maçtı. O maçı 1-0 kazandık, golü de hasbelkader ben atmıştım.

Sizin bir de kaleciliğiniz varmış
Bülent E:
Evet, bir Fenerbahçe maçında tam 83 dakika kaleci oynadım. Bizim kalede Necdet vardı, Allah rahmet eylesin, sakatlandı. Kaptan olarak bir karar verdim ve ben geçtim, aslında hatalı bir karardı. Mehmet Ali diye bir solaçığımız vardı, beden öğretmeni. Onu geçirmek gerekiyordu, ben geçtim. Ama iyi kalecilik yaptım, hatta Cihat Arman maç sonrası, "Ulan mesleğimizi elimizden mi alacaksın" diye takıldı.

Kaç kaç bitti?
Bülent E:
2-2 bitti, Fener'in gollerini Halit'le Müjdat attı, bir metreden vurdular topa kurtaramadım.
Sizin gibi Galatasaray'da başka kardeş futbolcular da oldu. Korkmaz kardeşler mesela.
Bülent E: Evet ama Bülent'le Mert bizim gibi sürekli yan yana oynamadı. Asılo larak Yasin ve Gökmen Özdenak kardeşleri saymak lazım.

'Bu çocuk ne kadar da çok bana benziyor'
Atatürk'le bir de kişisel bir anınız varmış. Onu da anlatır mısınız?
Bülent E:
Atatürk, uzaktan aile tanıdığımızdı. Babam Ömer Naili, Sofya'da ataşeydi. Oradan da tanışırlar. 4.5-5 yaşlarındaydım, Vecihi diye bir pilot tanıdığımız, Moda'da gösteri uçuşu yapacakmış. Gösteriye gittik. Atatürk orada beni gördü, kucağına aldı ve babama, "Naili, bu çocuk ne kadar bana benziyor" dedi. O anı iyi hatırlıyorum. Bu konudaki bir başka anekdot da şu: Ben futbolculuk döneminde İtalya'ya gitmeden önce bir filmde oynadım. Gülistan Güzey başrolde, ben de onun nişanlısını canlandırıyorum. Filmin ismi 'Ölünceye Kadar Seninim'. Filmin rejisörü Kani Kıpçak, sette birden topluluğa, "Yıllardır Atatürk rolü için birini arıyoruz. Meğerse yanı başımızdaymış" diyerek beni gösterdi. Gani Bey de beni Atatürk'e benzetmişti.

'Şerefsizim topa hâkimiyette Messi'den daha iyiydi'
En beğendiğiniz futbolcu kimdi?
Bülent E:
Ben hasbelkader birçok yerde oynadım. Şimdi herkes Pele diyor, Maradona diyor ama benim gördüğüm en büyük futbolcu Fenerbahçeli Fikret Arıcan'dı. Ben onun kadar büyük topçu görmedim. Futbolda iki önemli oluşum vardır: Gol yapmak ve gol yememek. Fikret abi, kalecilik hariç, çünkü boyu kısaydı, sahanın her yerinde oynayabilir, hem gol atar hem de gol atılmasını engelleyebilirdi. Biz gençtik, o yaşlıydı ama yine bize kök söktürürdü.

Messi'den daha mı iyiydi?
Bülent E:
Top hâkimiyetinde şerefsizim daha iyiydi ama Messi daha çabuk. Fikret abinin altı bacağı var gibiydi. Ama Messi'nin biraz daha hızlı olduğunu söyleyebilirim

Peki yabancı futbolcu olarak en beğendiğimiz kim?
Bülent E:
Bizim dönemden İsveçli bir orta saha oyuncusu vardı; Gunnar Gren isimli. Aslında onlar bir 'trio'dur. Nordahl, Liedholm ve Gren. Milan üçünü de transfer etmişti ve İtalya'da onlara karşı oynadım.

Sizin için en iyi yerli ve yabancılar kimdi?
Reha E:
Bizden Cihat Arman, yabancılardan da Puşkaş.

'Arda Turan, ne yazık ki hep yanlış yerde oynatıldı'
Bizim değerlerimizden Arda için ne diyorsunuz?
Bülent E:
Kim ne derse desin, bence Türkiye'de Arda yanlış yerde oynatılan tek adamdır. Ne Galatasaray'da, ne kiralıkken Manisa'da ne de Milli Takım'da doğru yerde oynatılmadı. Sol açıkta onu mahkûm ediyorlar. Arda'ya gelince top duruyor, o durunca da takımın akını ölüyor. Oysa orta sahanın ortasında, forvetin arkasında oynatılsa hem sağa hem sola dönme şansı olur, iki tarafı da görür, aradan kıvrılarak çok da gol atar. Bence antrenör de elindeki bu türden değerleri parlatan, doğru kullanan kişidir. Ben belki de bu yüzden, hem Galatasaray'dan hem de Beşiktaş'tan kovulan Lucescu'yu cok begeniyorum, son zamanlarda gördüğün en iyi teknik adam odur.

Fatih Terim'e ne diyorsunuz?
Bülent E:
Beğenirim Fatih'i. Bir kere bizim camiadan. Yeni transferlerden de Melo da iyi, çünkü hücum kadar defansta da işe yarıyor. Engin Baytar'ı burada daha çok beğeniyorum, Trabzonspor'da biraz haytaydı, burada daha disipline olmuş gibi. Bize Elmander'in yanında, ona doğru toplar atacak biri lazım.

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler