8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için erkek egemen dünyada mücadeleyi elden bırakmayan kadınların ilham veren hikayelerinden minik bir seçki yaptık...
Hayat bazen zordur ve pes etmek de en kolay yolmuş gibi görünebilir... Ama durun! Pes etmek yok! Kadınlar varlar ve var olmaya devam edecekler...
Türkiye'nin zorlu şartlarında; erkek egemen bir toplumda ne olursa olsun pes etmeyen kadınlar 'kırmızıbisikletim' Instagram hesabına başarılarını anlattı.
Türkiye’de KADIN olmak zor! Ama bu zoru başaran kadınlarımızın sayısı çok fazla!
İşte herkese ilham vermesini umduğumuz 8 kadının hikayesi:
Mynet Kadın - 8 Mart / Elimin Hamuruyla #eliminhamuruyla
.
Aşağıdaki Görsele Tıklayarak Kanala Abone Olabilirsiniz
Türkiye’nin dört bir yanındaki kadın hikayeleri
Türkiye'nin ilk kadın itfaiyecilerinden Edanur
"Ben Edanur aslında konuşmaya ilk başladığım zamanlar güzel konuşurmuşum. Herkesin dikkatini çekermiş fakat ne olduysa 5 yaşından sonra harflerim tek tek gitmeye başladı ilk önce r sonra y derken tek tek gitmeye başladı. Maalesef ki bu süre zaafında çok doktora gittik, diksiyon hocalarına vs. fakat bir tedavisinin olmadığını dil altımın bağlandığını vs. söylediler. Kimisine gore nazar, kimisine göre hastalık bana göre ise büyük şansızlıktı. Çünkü bu süre zaafında okula başladım konuşamadığımdan hiç arkadaşım olmadı. Tabii bir kişi hariç o hiç beni bırakmadı. Konuşamadığımdan okuyamıyor doğal olarak da anlasam da o harfleri yazamıyordum. Bir de işte çocukluk aşkım vardı. Sınıfın en başarılı çocuğu tabii ki o da dışladı. Sınıf öğretmenim ilgilenmek istemeyip en arkaya tek başıma oturturdu hep. Kendimden küçüklerle zaman geçirdim. Eğitim hayatımın ilk iki yılı boşa geçti. Derken taşındık başka okula gittim ama nasıl korkuyorum. Dışlayacaklar, sevmeyecekler konuşamıyorum diye şansım güldü. İlk başlarda çok kötü de olsam 2.döneme kalmadan hayatımın en büyük mucizesi olan öğretmenim ve çabalarım sayesinde artık konuşabiliyordum. Arkadaşlarım vardı. Ben konuştuğumda artık dalga geçmiyorlardı. Madenci şehit torunu olmamdan dolayı itfaiyeye merak sardım ve itfaiye lisesinde okudum evet yanlış duymadınız itfaiye bölümünde okudum. Artık muhteşem ötesi bir mesleğim vardı. Elimde profesyonel eğitimler, sertifikalar aldım. Şehir dışlarında, şehir içinde ve Karabük üniversitesi itfaiye bölümünü okudum ve bitirdim. Ben artık Türkiye’nin ilk kadın itfaiyecilerindenim öyle kutsal bir meslek aldım ki elime hala atanamamış olsam da. Öyle güzel bir meslek sahibiyim ki ve size bir sır vereyim 4 yıldır çocukluk aşkımla beraberim. Ve çocukluğumdaki en güzel temeli atmamı sağlayan kadın, hayatımdaki en güzel mucize canım öğretmenim teşekkür ederim."
Gülsena Karakuyulu
"Merhabalar ben Gülsena Karakuyulu 18 yaşında bir milli sporcuyum. 16 Aralık 2000 doğumluyum. Eskişehir'de doğdum büyüdüm aslen İzmirli’yim. Spor hayatım küçük yaşlarda başladı. Birçok farklı spor dalı denedim profesyonel olarak. Buz pateni, futbol ve taekwondo ile spor dalı geçmişimi sıralayabiliriz. 6 yaşında buz pateniyle spora başladım malum çok pahalı bir spor olduğu için benim kıyafetlerimi annem dikerdi ve gecelerce uykusuz kalırdı. Beni her anlamda her zaman destekledi ve yanımda oldu. Şuan buralardaysam annem sayesindedir. Buz pateninde de Türkiye'de derecelerim var ama maalesef Eskişehir'de buz pateni pisti kapandığı için annem de eski taekwondocu olduğu için beni taekwondoya yönlendirdi. Ben ilk başladığımda taekwondodan nefret ediyordum ama annem beni teşvik etmek için bana her antrenman sonrası sürprizler yapmasıyla git gide taekwondoyu sevmeye başlamıştım. Aynı dönem annemde benle birlikte tekrardan Taekwondoya geri döndü ve beni annem çalıştırmaya başladı. İlk girdiğim maçta zorlu rakiplerimin olmasına rağmen birinci olunca daha da üstüne gittim ve yapabileceğimi düşündüm. Yaptığım antrenmanları 2 kat daha fazla arttırdık. Her maçta üst üste hakkım yenilip bir türlü milli takıma seçilemeyince artık Taekwondonun beni artık mutlu etmediğini ve sürekli üzüldüğümü fark edince bırakmak istedim. Tabi bu süreçten öncede sürekli ara verdim ve tekrar başladım derken antrenmanlara sadece gitmek için gidiyordum ve artık tükenmiştim. En son tamamen bırakmaya karar verdiğim sırada Türkiye'de ilk defa düzenlenecek olan Taekwondo'nun alt dalı olan Poomsae Freestyle maçlarına annem benim girmemi istedi ama ben karşı çıkarak ben giremem, ben yapamam, o taklaları atamam diyerek maçlara girmemek için elimden geleni yaptım ve günlerce ağladım fakat nâfile, annem yine de yarışma listesine adımı yazdırdı. Son maç diyerek annemle anlaşma yaptık. Bu maçtan sonra taekwondoyu tamamen bırakacaktım. Ama işler bir anda iyi gitti ve hayatımı değiştiren bu maç oldu çünkü bu maçta 14 yaşımda Türkiye Şampiyonu oldum ve bir daha asla bırakamadım.
45 yaşında halkla İlişkiler bölümünü kazanan bir anne
"Ben annemin başarısını anlatmak istiyorum. 6 yaşında annesini kaybetmiş. Altı kardeş kalmışlar en büyüğü 18 yaşında en küçüğü yeni doğmuş. Yeni doğanı kaybetmişler. Babaları annesinin daha 40’ı çıkmadan saçlarını ayakkabı boyasıyla boyayarak 20 yaşlarında bir kız almış ölen karısının biriktirdiği parayla. Üvey anne etmediğini bırakmamış. “baba” denilen kişi 5 evladını da göndermiş evden. Giderken aldıkları yorgana “babanın malı mı ? Bırak çabuk” demiş. En büyükleri 2 erkek kardeş biri inşaatta çalışmış diğeri okumuş. Aslında ikisi de okurmuş da tek okul ceketi varmış. Öğretmenleri ya ceketle gel ya da gelme denince çıkarmış ceketini en büyük abi kardeşine vermiş. Okuyup öğretmen olmuş. Üç numaralı kız 12-13 yaşlarında kuran kursuna verilmiş. Öğretmen olan abi bakmaya çalışmış. Yengesi tüm ev işlerini ona yaptırmış. Bulaşıkları sandalyeye çıkarak yıkarmış . Akşam olup işleri bitirince ders çalışmak için oturduğunda yengesi gelip ışığını kapatırmış “oku oku, okuyanları gördük or**pu oluyor” dermiş. Annemde elektrikli battaniyenin kırmızı ışığıyla okumaya çalışırmış. Yatılı okula verip hiç para göndermezlermiş. Biten defterini siler yeniden yazarmış. O zamanın Başbakanına mektup yazıp burs istemiş. Bursunu da abisi ile yengesi habersizce yemiş. 15 yaşında evlendirilmiş 25 yaşındaki babamla. Orada da çok eziyet görmüş tabi. O kadar mahvetmişler ki kadını 6 sene Manisa Ruh ve Sinir hastalıklarında tedavi olmuş . Kaşığı ağzına bile götüremiyormuş o zamanlar. Bir çok kez intihar girişiminde bulunmuş.Kırmızı reçeteli ilaçlar kullanmış. Doktor bu kadar genç bir kadını nasıl bu hale getirdiniz demiş. Kendi iradesiyle yavaş yavaş o ilaçları bıraktı. Sonra biz üniversitesindeyken o da liseyi dışarıdan bitirdi 3.5 yılda. Sonra üniversite sınavlarına hazırlandı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi- Halkla İlişkiler bölümünü kazandı ve hep derecede oldu. Yılmadı yaptı. Şuan 45 yaşında 2 yıllık bölümün son dönemi. Mezun olacak. Annemle gurur duyuyorum. Herkese her şeye rağmen okudu başardı. Diyeceğim o ki asla vazgeçmesinler isteklerinden."
Madenci Gülşen
"Merhaba ben madenci Gülşen. Batman’lıyım. Ailem batmanda yaşıyor. İnönü Üniversitesi maden mühendisliği bölümünü bitirip Zonguldak’ta yeraltı ocağında işe başladım. 6 yıldır burada çalışıyorum. Kadın olarak şantiye hayatı tabii ki zor özellikle ilk geldiğim zamanlarda çok zorlandım. Ama alıştım daha doğrusu şartlar biraz daha düzeldi. Kadının madenci olması bazen başka iş mi bulamadın diyenlerle karşılaşıyorsun. Bu durum canını sıkıyor ister istemez tabii. Belli süre sonra bunlara kulak asmamaya hatta duymamaya başladım ben. Bazen de çok büyük takdirle karşılayıp kadınları böyle yerlerde gördüğü için çok mutlu olan insanlar ile karşılaşıyorum. Bu bana ekstra güç ve inanılmaz mutluluk veriyor. Yeraltı psikolojisi çok farklı yani ocağa inince diğer işleri tamamen unutuyorum oraya adapte oluyorum. Özellikle mesleğe yeni başlayan kadınlar başkası yapamazsın senin işin değil diyenlere inat işini çok iyi yapsın! Emin olsunlar ki işini çok yaptığını gördüğü zaman o cümleleri kuranlar 180 derece dönüp onlara büyük saygı duymaya başlıyorlar. Kadın hayatın her alanında yer almalı diye düşünüyorum! Zaten sorun kadınlarda değil kadınları iyi yerde görmek istemeyenlerde!!! Bu yüzden de kadınlar nerede ne işi yapmak istiyorsa yapsınlar ve kimsenin dediğine kulak asmasınlar! Kadın yeter ki istesin yapamayacağı bir şey yoktur. Bütün madenci arkadaşlarımın gününü kutluyorum. Sizleri de saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Biz güçlü kadınlarız unutmayın!"
Her şeye rağmen gülen Dilek
"Merhabalar ben Dilek 36 yaşındayım. Ailemin tek çocuğuyum 13 yaşımda akciğer kanserinden babamı kaybettim. Annemle tek başımıza kaldık. Annemde parkinson hastası yürüyemiyor. 13 yaşında bütün evin yükü bana kaldı. 22 yaşında severek evlendim ve 2 ay sonra hamile kaldım. Oğlum 8 aylıkken eşimi avm denilen bir hastalıktan kaybettim. Şimdi oğlum 14 yaşında. O olmasaydı zor günleri atlatamadım. Bundan 4 ay öncede ileri evre meme kanseri teşhisi koydular şuan kemoterapi alıyorum. Hiç bir zaman umudumu kaybetmedim şimdide öyle hayat her şeye her zorluğa rağmen güzel"