Bu sezon üst üste aldığı başarısız neticelerle 13. sıraya inen Galatasaray'ı spor yazarları değerlendirdi.
[**MYNETSPOR'U FACEBOOK'TAN TAKİP EDİN
**](http://www.facebook.com/spormynet)
[**SPOR TOTO SÜPER LİG'DEN SON GÖRÜNTÜLER İÇİN TIKLAYIN
**](http://spor.mynet.com/sportv/)
Uğur Meleke Milliyet
O Bülent, bu Bülent
Hafta boyunca Bülent Ünder'in formasyon değişikliğine gideceği, sahaya çift santrforla çıkacağı konuşuldu
Hafta boyunca Bülent Ünder'in formasyon değişikliğine gideceği, sahaya çift santrforla çıkacağı konuşuldu. Hatta (kağıt üzerinde olmasa da) uygulamada sarı-kırmızılıların kırık sağ açık Stancu, kırık on numaralar Kewell ve Pino'yla üç santrfor gibi başladığı da söylenebilir. Ama futbolda gol bulabilmek için tek koşulun santrfor sayısı, gol yememek için de stoper sayısı olmadığı basit bir gerçek...
Yine de bu maçtaki felsefesi açısından Ünder'i takdir edecek önemli bir detay var: Ünder, Culio-Kazım-Baros-Sabri gibi önemli eksikleri olmasına rağmen sahaya bir büyük takımın çıkaracağı türden kadro çıkardı. Hagi'nin üçlü koşan/savaşan/ama başka bir iş de yapmayan orta saha tercihini benimsemediğini gösterdi; o sınıftan (Barış-Ayhan-Mustafa'yı kulübede oturtup) sadece Cana'ya ilk 11'de şans verdi. Eğer Cana'nın önündeki Stancu-Yekta-Arda grubunun birlikte oynama alışkanlığı biraz daha fazla olsaydı, Ünder'in hayal ettiği bir pas trafiği de ikinci bölgeye yansıtılabilirdi. Ama belli ki Hagi'nin kalenin önüne otobüs çeken anlayışını değiştirmek (birkaç gün değil) bayağı zaman alacak.
Tabii ki Ünder'in çok sayıda forvet oyuncusuyla sahaya çıktığı, eksikler nedeniyle savunma yerleşiminin de sıkıntılı olduğu bir ortam, Mehmet Özdilek'in takımının en sevdiği havalardır. Galatasaray ısrarla yine bir sürü korneri ön direğe hedefsiz atarken, Antalya dağınık rakibine karşı duran topları akıllıca kullandı. Galatasaraylılar ailece hücuma gidip gol ararken arkada verdikleri çok geniş alanları Tita-Necati-Zitouni gibi akıllı adamlar rahat kullandılar. Hele Tita-Serkan eşleşmesi maçın belirleyici eşleşmesiydi.
Bu maçın neticesinin ne ligdeki puantaj ne de gelecek hedefleri açısından Galatasaray'ı çok ilgilendirdiğini söylemek güç. Ama Ünder'in oyuna başlarken denediği felsefe umut verici. Dileriz ki, bu Bülent Hoca'nın da kaderi, Lig TV'de maçı yorumlayan diğer Bülent Hoca gibi olmaz; Galatasaray'ın yeni yönetimi son 3-4 senede yapılan hatalardan ders çıkarıp (uzun olmasa bile en azından) orta vadeli birkaç plan yaparlar.
Gökmen Özdemir Vatan
Hatırlatalım, burası G.Saray
İki ilginç pozisyon var.. Biri orta sahada G.Saray kontraya çıkacakken Ali Turan'ın Yekta'ya faul yapması.. Takımı adına doğru bir faul yaptı Ali. Çünkü Yekta onu geçse üçe bir yakalanacaklardı.. Ardından da Ali, Antalya golünde 4 G.Saraylı oyuncuya siper olarak onlara topa vurdurmadı ve diziyle meşin yuvarlağı Erkan'ın önüne bıraktı.. Ki arkasında topu vurdurmadığı futbolcular başta Servet ve Hakan Balta'ydı.. Fiziğini mükemmel kullandı.. Aynı Ali Turan G.Saray'da forma giyerken Holosko'ya 50 metre refakat edip faulü ceza sahası içinde yapmış, penaltıya sebebiyet vermişti.. Aynı Ali Turan G.Saray'da oynarken fizik olarak yetersiz ve titrek görüntüler çizmişti.. Peki ne olmuştu da Ali Turan dün gece güçlü, farklı, kendine olan güveni yüksek bir futbolcuya dönüşmüştü?
Bu tamamen kulübün futbocuya yaklaşımıyla, kulübün futbolcudan ne beklediğiyle ilgili bir durum.. Ali Turan'ı nasıl transfer ediyorsunuz, ondan ne bekliyorsunuz? 1- Seçim yanlış.. Ali Turan büyük takım futbolcusu değil.. 2- Madem aldınız Ali Turan ilk 11 futbolcusu da değil, alternatif.. Eldeki bütün futbolculara da böyle bakmalı G.Saraylılar.. Mevcuttan kaç tanesi büyük takımda oynar, kaç tanesi büyük takımın ilk 11 futbolcusu? Seçim yaparken ne umuyorsunuz? Ve tabii ki en önemli soru; seçim yaptığınız kulübün G.Saray olduğunun farkında mısınız? Takımınıza hedefi söylemlerinizle koyamazsınız.. Eylemler önemlidir.. Takımdaki oyunculara, teknik direktöre, Ali Turan'ı 6 ay kavga edilerek alınan bir yıldız gibi gösterirseniz, o takıma hedef de koyamazsınız, vizyon da katamazsınız.. Olay bu kadar basittir..
İŞKENCE SON DEĞİL
İster 3, ister 5 hocayla çalışın, ister Ali Turan'ı ister ayakta duramayacak haldeki Kewell'ı yıldız diye yedirmeye çalışın, elbet bir gün yaldızlarınız düşecek, elbet bir gün gerçekle karşılaşacaksınız.. G.Saray'ın bu sezon ki hali gerçeklerle yüzleşen bir insan portresidir.. Ne yazık ki Antalya maçı bu sezonun son işkencesi değildi G.Saray için.. Daha 7 maç var..
Bülent Ünder'in göreve geldiğinde oyuncuları mental olarak yeni sezona hazırlayacağını, takıma birkaç genç katabileceğini düşünmüştüm.. Ama o da Neill gibi, Kewell gibi, Serkan gibi, Ufuk gibi önümüzdeki sezon bu takımda olmayacak, olmaması gereken oyunculardan medet umdu.. Umdu da ne oldu? Umduğunu değil bulduğunu yedi Antalya'da..
G.Saray camiası bu saatten sonra Arda'nın, Servet'in performanslarını tartışacağına nerede hatalar yapıldığına bakılmalı. İleriye bakmalı.. Tabi bu arada kümede kalma yarışından uzak kalmalı!
Galiba yazmadan duramayacağım.. Pek tarzım değil ama bunu bir tavsiye olarak alsın genç arkadaşımız.. Bu Ufuk Ceylan'dan kaleci falan olmaz.. Yol yakınken, yaşı gençken kendisine başka bir iş bulsun..
İskender Günen Sabah
Niyetsizlik...
Dile kolay! Galatasaray gibi bir takım 106 gündür deplasmanlardan üç puanla çıkma başarısı gösterememiş. Şu an geldiği nokta ise kelimenin tam anlamıyla büyük hayal kırıklığı!.
Galatasaray'ın içinde bulunduğu durumdan dolayı maçları 'hedefsizlik' olarak yorumlayabilir miyiz? Ya da bu hedefsizliğin getirdiği konsantrasyondan dolayı bu sonuçların çıktığı söylenebilir mi? Bugünkü durum hedefsizlik değil niyetsizlik!
Oyun disiplininden tamamen kopuk, herkesin kendisine göre bir şeyler yapmaya- yapmamaya çalıştığı kaos bir oyun! İşini profesyonelce yapmaya çalışan bir iki oyuncu dışında diğerleri sahaya 'Maç bitse de gitsek' havasında çıkmışlar. Yazık! Galatasaray gibi büyük bir takımın formasını giyen oyuncuların koşullar ne olursa olsun, profesyonelce hareket etmeleri gerek.
SERVET DIŞINDA KİMSE YOKTU Maça gelince... Antalyaspor, maçın başlamasıyla birlikte kazanmayı daha çok isteyen takımdı. İlk yarıda attıkları golden sonra ise farkı artırmaları işten bile değildi. Çünkü Galatasaray'da savunmada Servet dışında ayakta kalan oyuncu yoktu.
İki bek Serdar ve Hakan hücumlara hiç çıkmadılar. Önde Pino ve Stancu gibi top ayaklarına geldiğinde panikleyen, telaştan gelişi güzel hareketler yapan oyuncular varken, karşı kalede etkin olamazsınız.
Kendisinden çok şey beklenen Arda ise küskünleri oynayınca, Galatasaray takımı rakibin savunmada bir iki pozisyondaki hatasından kaynaklanan gol pozisyonu dışında hiç etkili olamadı.
İkinci yarı ise Galatasaray oyuncu ve sistem değişikliğiyle sahaya çıkmasına rağmen yine ilk yarıya göre değişen bir şey yoktu. Hatta ilk yarıdan çok daha fazla hatalar ve vurdumduymaz görüntüler ortaya çıktı.
Medical Park Antalyaspor da Galatasaray'ın bu durumundan çok iyi yararlanarak farklı bir skor yakalama becerisi gösterdi.
Atilla Gökçe Milliyet
Bülent Ünder adına üzülüyorum
Bülent Ünder adına üzülüyorum. Galatasaray'ın emektarı, her evlat gibi çağrıyı alınca gelmem diyemedi. Pazarlık yapamadı. Bizde işler böyle yürüyor... Yabancı teknik direktör, istediği her koşulu, her türlü talebini masaya koyuyor ve yöneticiler hepsine evet diyerek teslim oluyorlar.
Aşı tutmayınca, proje (!) ya da operasyon duvara toslayınca cebini doldurarak gönderiyorlar gelen hocayı. Rijkaard'la başlayıp Hagi ile deneme yapan Polat yönetimi, sonunda Ünder'i çağırıyor yönetime...
Bülent Ünder ne yapsın?
Transfer yanlışları, darmadağın olmuş kadro, cezalılar ve sakatlıklar zaten bütün seçeneklerini yok etmiş... Bu çaresizlik, motivasyonsuzluk ve hedef yoksunluğunda Galatasaray'dan da Ünder'den de kimse bir şey beklemesin.
Maça dönersek...
Ev sahibi Antalyaspor da konuk Galatasaray da galibiyet hasreti çekiyorlardı... Antalyaspor sezon başındaki ivmesini kaybetmişti. Onların da sakatları, cezalıları vardı. Ama hakça söyleyelim... Onlar daha takım gibi oynuyorlardı.
Galatasaray, sahaya çıkardığı on birde, bazı yerlerde gereksiz eleman fazlalılığıyla oynadı. Pino, Stancu ve Yekta gibi... Birbirlerinden kopuk oynayan Arda ve Kewell gibi... Baros'un yokluğunda Pino'dan zoraki santrfor uydurmaya çalışmıştı Ünder... İki şutunu göremedik. Stancu'dan da öyle... Orta alandan oyun kuracak kahramanlar da çıkmadı...
Arda Turan, böyle bozuk düzen, dağılmış bir takıma ne verebilir ki... Antalyaspor, Galatasaray'ın savunma skandalına örnek olacak pozisyonda Erkan'la golü buldu, işte ondan sonra oyuna küsen, kahrolan Arda da koptu...
Galatasaray'ın önemli bir sorunu Antalya'da iyici göze battı. Hakan Şükür'den sonra bu takım yerli santrfor arayışını da geleneğini de terk etti...
Transfer turnikesinde büyük umutlarla araya giren Mehmet Batdal, şimdi Konyaspor'da kiralık... Yerine başka bir arayış da yok... Gözler Baros'da... Cezalıysa oynamaz, oynarsa sakatlanır!.. Baros'a bakarak sezon planlaması da yapılmaz.
Ünder'i sadece kaleci Zapata'dan bir kalemde vazgeçip Ufuk tercihiyle işe başladığı için eleştirebiliriz. Ama ne malum, belki de o haklıdır, bildiği bir şey vardır...
İki golle neşesini bulan Necati Ateş, Kerem Şeras, beş kişinin arasından yine de ilk golün asistini yapan Ali Turan, her şeye rağmen bolca pozisyona giren Tita, Uğur İnceman ve Deniz Barış'la Antalyaspor haklı bir galibiyet aldı. Futbol oynama niyet ve ciddiyeti de takdire değer. Mehmet Özdilek'i de kutlayalım.
Galatasaray'ın sadece yeni bir başkana değil, yerli santrforlara da ihtiyacı var... Zaman varken, arayıp bulsunlar... Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceği bir kez daha anlaşıldı!
Aziz Üstel Star
G.Saray'ı bu hale getirenler utansın!
Galatasaray'da yönetim ve camiadaki huzursuzluğun takımı da olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Sezon başından bu yana Riijkaard ve Gheorghe Hagi gibi iki yabancı teknik direktörü eskiten, Fenerbahçe yenilgisinden sonra takımı Bülent Ünder'e teslim eden Cim-Bom, Antalya'da ilk yarıda gollük fırsatlar da bulmasına rağmen pek göz doldurmadı. Tam aksine ilk 45'te ürkek bir futbol sergiledi.
En son deplasman galibiyetini 20 Aralık 2010 günü yani 17.haftadaki Konyaspor karşılaşmasında alan Aslan o günden bu yana rakip sahada galibiyete hasretti. Ligdeki son 4 deplasman maçını da kaybetmişti. Bu maçı Cim-Bom silkiniş, ayağa kalkış mücadelesi olarak görüyordu. Düşme potasının az üstünde yer alan Antalyaspor, galip gelirse hem Galatasaray'ı yakalayacak hem de moral motivasyonunu düzeltecekti. İşte böylesine bir ortamda mücadele başladı.
Bülent Ünder, Hagi'nin bankosu olan kaleci Zapata'yı yedek bırakırken, kaleyi Ufuk'a teslim etti. Herkes Avusturya milli maçında bir gol atan ve iyi oynayan Arda'nın ne yapacağı merak ediyordu. Bülent Hoca, Hagi'nin aksine, Serkan, Neill, Yekta ve Pino'yu gerçek yerlerinde oynattı. Servet bir forvet gibi sık sık duran toplarda ileri çıkıp uzun boyunun avantajını kullanmaya çalıştı. Arda ilk yarıda vasattı. Pino sahada hiç görülmezken, Stancu ve Kewell maç kazandıracak iştahta değildiler. Buna karşın Antalyaspor ilk yarının büyük bir bölümünde Galatasaray'a baskı yapmaya çalıştı. Rakibi gibi net fırsatlar yakaladı bunlardan birini Erkan'ın nefis vurşuyla gole çevirdi ve soyunma odasına 1-0 önde gitmeyi başardı. Bülent Ünder ikinci yarıya dökülen Pino'nun yerine Barış'ı alarak başladı. Ancak Galatasaray bu yarıda da orta alanda ve defansta büyük açıklar vermeye devam etti. Serkan'ın büyük hatası maçı çevirmek için uğraşan Cim-Bom'un gardını tamamen düşürdü. Disiplinden kopan can havliyle rakibin üzerine giden Galatasaray 3.golü de penaltıdan yemekten geri kalmadı.
Hakemlerimiz çok formsuz. Galatasaray kötü oynadı, hatalar yaptı bu doğru. Ancak hakem Özgür Yankaya'ya ne demeli? Stattaki herkes Necati'nin topu penaltı pozisyonundan önce elle kontrol ettiğini gördü bir tek o görmedi.
Levent Tüzemen Sabah
Zihinsel ve bedensel bir tükeniş!..
Amerikalı ünlü beyzbol oyuncusu Willie Mays bir sporcunun işini yapması konusunda şöyle der: "Sporda arada bir iyi olmak zor değildir. Zor olan, iyi oynamayı sürekli hale getirmektir."
Galatasaray sürekli iyi oynamayı unuttuğu gibi arada bir iyi oynamayı bile beceremiyor. Galatasaray, Türk Milli Takımı'na sakat Sabri'yi de sayarsak 7 futbolcu vermesine rağmen ve bu listeye yabancı milli oyuncularına da katarsak ligde "aciz, ezik" görüntüsünden kurtulamıyor. Üst üste maç kazanamamanın yarattığı baskı ve özgüven bunalımı yüzünden futbolcular zihinsel olarak çöküntü yaşıyor. Bu tükeniş bilinç kaybı (!) yaratıyor olacak ki; Galatasaraylı oyuncular ne oynadıklarını bile bilmiyor. Galatasaraylı oyuncular "paralize" olduklarından dolayı Antalyalı taraftarların devre arası "Cim-Bom kümeye" diye bağırdıklarında maçı döndürmek için hırslanmadılar bile!..
Antalya'da alınan yenilgi Galatasaraylı oyuncuların zihinsel, sinirsel ve bedensel olarak tükendiklerinin göstergesidir.
MAÇ KAZANMALARI İMKANSIZ Bu görüntüyle Galatasaraylı oyuncuların gelecek haftalarda maç kazanması bile "İmkansız" görünüyor.
İddia ediyorum; Yılmaz Vural'la Antalyaspor'un 2006-2007 sezonunda 39 puanla küme düştüğü, Rize'nin 40 puanla kümede kaldığı sezon gibi bir dönem yaşansaydı Galatasaray "Bank Asya"nın yolunu tutardı. Allah'tan; Konya, Buca ve Kasımpaşa'nın oynayacağı rakiplerine bakarsak Galatasaray kümede kalma konusunda şanslı görünüyor.
Galatasaray'ın farklı yenilmesinde Antalya'nın iyi oynamasında başrolü Necati Ateş oynadı. Devra arası Hagi'nin ısrarla istediği, Başkan Adnan Polat'ın 'okey' verdiği ama Adnan Sezgin'in ne hikmetse almadığı Necati kendisine oynanan oyunun bedelini Galatasaray'a ağır ödetti.
Galatasaray takımına baktığımızda Necati'nin çok oyuncudan daha fazla katkı sağlayacağını her halde Başkan Polat görmüştür. Zaten Necati'nin gönderilmesi hataydı, alınmaması da futbolu iyi bilenlere ders oldu!
Galatasaray taraftarlarına da bir çift sözüm var: Taraftarlık sadece iyi günde olmaz. Kötü günde de takımın yanında olmak gerekir. Futbolcuya küfür ederek, hakarette bulunarak iyi oynamalarını sağlayamazsınız. "Herkes gider biz kalırız" demek yaşanan kaosu çözmez. Galatasaray'ın kalan haftalarda ayakta durabilmesi için gerçek Galatasaraylı taraftarlara ihtiyacı var.