Nevşehir Üniversitesi Sivil Savunma Birimi ve Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji ve Jeofizik Bölümü tarafından 'Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı' doğrultusunda 'Deprem Gerçeği' konulu konferans verildi.
Nevşehir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi konferans salonunda; Nevşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Pekacar, Turizm Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Emin Erden, Nevşehir Belediye Başkan Yardımcısı Atilla Seçen, Nevşehir İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürü Ali Osman Güneş ve AFAD ekibi, üniversitemiz akademik ve idari personeli ile öğrencilerin yanı sıra yoğun bir katılımın olduğu 'Deprem Gerçeği' konulu konferansa; Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Jeoloji ve Jeofizik Bölümü'nden Doç. Dr. Özcan Çakır 'Deprem Dinamiği', Doç. Dr. Murat Erduran 'Türkiye'nin Depremselliği', Yrd. Doç. Dr. Ahmet Orhan 'Nevşehir'in Jeolojik, Tektonik ve Yerel Zemin Özellikleri' ve Yrd. Doç. Dr. İsmail Dinçer 'Depremin Tetiklediği Afetler ve Deprem Anında Ne Yapılmalı?' konularında konuşmacı olarak katıldı.
Türkiye'nin Marmara depremiyle birlikte deprem izleme istasyon sayısını arttırdığını söyleyen Doç. Dr. Özcan Çakır, "Maalesef 1999 depreminden sonra ülkemizde depreme karşı bir uyanma meydana geldi ve şu anda Türkiye'de UDİM Deprem Kayıt İstasyonuna ait 140 istasyon var. Bunların dışında yaklaşık 100 kadar AFAD istasyonları bulunmakta. Deprem izleme istasyonları açısından Türkiye gelişmiş deprem izleme ağlarına sahip olan Avustralya, Japonya, Avrupa ve Kuzey Amerika içerisinde onlarla hem sayı hem de nitelik açısından boy ölçüşebilecek durumdadır" diye konuştu.
Nevşehir'de 1 adet deprem istasyonu bulunduğu ve Nevşehir'de son bir yıl içerisinde 2 ila 4 büyüklüğünde toplam 50 depremin meydana geldiğine dikkat çeken Doç. Dr. Murat Erduran, "Ülkemiz coğrafyası birçok doğal afetlerle karşı karşıya kalırken, doğal afetlerden özellikle deprem ülkemizde en büyük sıkıntı yaşadığımız olaydır. Deprem nedeniyle günümüze kadar yaklaşık 60 bin kişi hayatını kaybederken, 500 bin civarında bina hasar görmüştür. Ekonomik olarak da deprem sonrasında bütçemizden yıllık 4-5 milyar dolar civarında gider olmaktadır. Bu yüzden deprem bizim için oldukça önemlidir. Türkiye'de 2000 yılından önce 30-35 civarında olan deprem istasyon sayımız şu anda 140-150 civarındadır. 2010 yılı içerisinde Türkiye'de 11.332 adet deprem meydana gelirken, 2011 yılında ise 18.040 adet deprem meydana gelmiştir. Bu da bizim ülkemizin ne kadar sıkıntılı, ne kadar risk altında olduğunu göstermektedir. 2011 yılında meydana gelen toplam 18,040 depremin yıllık gün dağılımına baktığımızda, Türkiye'de depremin günlük dağılımı 49'dur. Nevşehir'in depremselliğine baktığımızda ise Orta Anadolu bölgesinde bulunan Nevşehir sismik olarak aktif değil düşüncesindeyiz. Ancak afet işlerinin son bir yıldaki deprem dağılım haritasına bakıldığında bölgemizde 2 ila 3 arasında değişen 47 deprem ve 3 ile 4 büyüklüğünde değişen 3 deprem, yani bir yıl içerisinde Nevşehir'de 50 deprem meydana gelmiştir. Bütün bunlara rağmen Nevşehir'de sadece Avanos'ta 1 tane istasyon bulunmakta. Nevşehir, çevresinde önemli tektonik ve aktif durumda bulunan faylarla çevrilidir. Sol tarafında kuzey - kuzey batı yönlü yaklaşık 200-300 km uzunluğunda Tuz gölü fayı, yine kuzey - doğu yönlü 160 km uzunluğunda Ecemiş fayı, 200 km uzunluğunda Erciyes fayı, vokal olarak içerde düşey yönlü bir Derinkuyu fayı ve diğer taraftan üstten geçen doğu - batı yönünde uzanan Gümüşkent fayı mevcuttur. Bölgemiz aktif olmayabilir, ancak gelecekte aktif olmayacak anlamına da gelmez. Biz elimizdeki 1 tane istasyonla 1yıl içerisinde 50 tane depremin yerini gösterebildiysek, bu bölgede eğitim amaçlı, deprem bilinci açısından deprem istasyon sayısı arttırılmalı ve buradaki mikro deprem aktiviteleri izlenmeli. Çünkü bölgemiz yılda 3 milyon turistin ziyaret ettiği, yer altı şehirlerinin bulunduğu ve dünyada eşi benzeri olmayan bir yapıya sahiptir. Burada olacak bir depremin bize dönüşü çok ağır olacaktır" dedi.
Nevşehir'in çevresinde bulunan aktif fayların ve meydana gelen depremlerin dikkate alınması ve buna göre Nevşehir'in sismik risk analizinin yenilenmesi gerektiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Orhan ise, Kapadokya Bölgesinde, Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağın jeolojik devirlerde aktif birer volkan olduklarını ve bu volkanla birlikte daha küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğradıklarını, üst Pliyosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeni ile bugünkü halini aldıklarını kaydetti. Orhan: " Peribacası olarak adlandırılan oluşumlar ise, vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulmasıyla yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarında bulunan şapka sayesinde aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Bunun yanında bölgedeki volkanik çıkışların merkezi yoğunluğu nedeniyle bölgemizde pomza oluşumlarına sebep olmuştur. Türkiye genelinde en fazla talep edilen pomza şu anda Nevşehir yöresinde olan pomzalardır. Bu pomza Nevşehir için de çok önemli endüstriyel bir maddedir.
Nevşehir ağırlıklı olarak 3. derecede tehlikeli deprem bölgesindedir. Bölgede tarihsel ve aletsel dönemlere baktığımızda Nevşehir'de hasar yapıcı deprem olmazken, Kozaklı ilçemizde lokal heyelan olayları görülürken, Ürgüp, Avanos ve merkez ilçesine bağlı yerleşim yerlerinde kaya düşmesi olayları görülmektedir. Ülkemiz ise, tektonik yönden son derece aktif bir kuşak üzerinde yer almaktadır ve devamlı olarak önemli depremler olmaktadır. Burada önemli olan, jeolojik-tektonik yapı sağlıklı bir şekilde ortaya konularak, yerel zemin özelliklerine yönelik ayrıntılı jeoteknik incelemeler yapılarak elde edilen bu veriler doğrultusunda tasarımlar yapılmalıdır. Böylece can ve mal kaybı asgariye indirilmiş olacaktır" dedi.
Depremin tetiklediği afetler, deprem öncesi ve deprem anında yapılması gerekenler konusunda bilgiler veren Yrd. Doç. Dr. İsmail Dinçer ise, Jeoloji Mühendisleri olarak her zeminin depremde farklılık gösterdiğini, deprem sonrasına bakıldığında ise, yangınlar, su taşkınları, nükleer santral kazaları gibi faktörlerin ortaya çıktığının görüldüğünü kaydetti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz