Galatasaray-Fenerbahçe maçının adı derbiydi, ama futbolumuz adına güzellikler bekledik, aradık, bulamadık. Maç mı, yoksa kavga mı, onu da anlayamadık!
‘Dağ fare doğurdu’ deyimi bile hafif kalıyor, derbide... Özeti:
12 SARI, 2 KIRMIZI... Topun oyunda kalma süresi, tam tamına 41 dakika... Fileleri bulan tek Gol...
Azerbaycan’dan maç öncesinde düşüncelerini paylaşan Mustafa Denizli, “Bize derbiyi yaşatın” sözleri askıda kaldı. Sağolsunlar, futbolu yaşatmadılar, fair-play’ı unuttular.
Futboldan çok ‘kavgayla’ damgasını vuran Galatasaray-Fenerbahçe maçını, usta gazeteci Şansal Büyüka ile “Dobra-Dobra”da masaya yatırdık.
Futbolumuz adına öfkeliydi, Büyüka... Sorularımıza yanıt verirken sıkıntılıydı, kelimeleri seçerken, zorlanıyordu, haklıydı:
“Bu tablodan ne çıkarmak gerekir? Ne ekerseniz, onu biçersiniz, arkadaş... ‘Rüzgâr eken fırtına biçer’ deyimi derbiyi özetler sanırım.”
Derbide gerginliği bir türlü anlamlandıramayan Büyüka, öyle ‘Laf olsun, torba dolsun’ cinsinden cümleler kurmaz. Her savını rakamlarla, analizlerle destekler:
“Son yıllara baktığımda futbolcular içinde bu kadar gerginlik olmuyordu. 13 puanlık bir farkın olduğunu düşündüğümüzde, son yılların değeri ve önemi puan açısından en hafif derbisiydi. Bu tabloya karşın niye bu kadar gerginlikler yaşandı, doğrusu anlayamadım. Sıradan takımların maçlarında 52 dakika top oyunda kalırken, derbide 41 dakika kalıyorsa, iki takım, toplamda 13 şut atıyorsa, bunlardan 3’ü kaleyi bulmuşsa, bu derbinin uzaktan yakından maçla alakası yoktur, olamaz. İster buna kör dövüşü, ister sinir harbi deyin, adını ne koyarsanız, koyun. Her iki takımın taraftarı ve camiası bunu asla hak etmiyor. ‘Kazanırsam, nasıl kazanayım’ duygusu maalesef her yerde egemen.”
Araya girdik, Gökhan Gönül’ü Selçuk İnan’ı alkışlaması, derbi de centilmenlik adına, futbolumuz adına, tek güzellik olduğunu anımsattık Usta’ya:
* “Gökhan Gönül bunları hep yapıyor. Fenerbahçe-Trabzon maçında Ceyhun, Trabzon’daydı. Hakem Ceyhun’u atmaya gelirken, Gökhan ‘bir şey yapmadı’ diye gelip kartı engellemeye çalışmıştı. Selçuk’un, hocası Mancini ile girdiği tartışmada onu sakinleştirmeye çalışan yine Gökhan... Ama bu örnekler ülkemizde çok az. Türkiye’de kötüye örnek daha fazla. İyi, etkisini kötü kadar göstermiyor. Gökhan’ın hareketlerini konuşan var mı? Biz kötülükten besleniyoruz. Gazeteci de dahil, televizyoncu da dahil...”
Yani, toplumdaki ayrışmalar, artık sahalara da mı yansıyor ağabey?
“Toplumdaki ayrışma sahaya yeni yansımıyor. Fatih Terim’in on yıl önceki röportajı vardı. Hiç unutmuyorum, “Bugünleri arayacağız” demişti. Bugün de aynı sözü ben söylüyorum. Yanlışa bu kadar prim tanındığına göre, saygı, sevgi iflas ettiğine göre bu olaylar artarak devam edecek. Kendi futbolcusunun hareketlerine ‘yanlış’ diyen yönetim ya da ‘yanlış yaptık’ diyen bir yönetim gördün mü? Ne ekersek, onu biçiyoruz, arkadaş.”
Bu derbiden alınacak dersler, geleceğe yönelik pozitif sinyaller verebilir mi bizlere?
“Ders mi, Bilal? Hangi derslerden söz ediyorsun, Allah aşkına? Geçmişten dersler çıkarmayı becerebilseydik, bunları asla yaşamazdık. Bu maç da 3-5 gün sonra unutulur, gider. Hiç bir ders çıkaramayız. Çünkü, futbolda örnek olma konusunda bir hevesimiz yok ki, olsun.”
Kötü adamları açıklayacağım
Laf, dönüp, dolaşıp, ister istemez Melo’ya geliyor, söyleşimizde... Sarı-Kırmızılı yönetimin bu oyuncu konusunda nasıl bir politika izlemeli ağabey?
“Melo konusunda yönetim bugüne kadar ne izledi, bundan sonra ne izleyecek? Daha önce kendi arkadaşını nakavt etmedi mi? Etti de ne oldu? Yaptığı yanına kâr kalmadı mı? Son olaylarda da yönetimin herhangi bir yaptırım uygulayacağını sanmıyorum, düşünmüyorum. Riera kavgasında bunu yaşadık. Tamam, biletini hemen kesme de, caydırıcı bir şeyler yap kardeşim.
Nouma örneği hafızalarda. Yönetim ne yaptı, bileti kesti. Ama genel olarak, herhangi bir yönetim gördün mü oyuncusuna cephe alan, karşı tarafı destekleyen? Biz yanlışa destek verdiğimiz için bunlar artarak devam ediyor.”
Süper Lig’de Melo tipinde ‘kötü adamlar’ olduğuna işaret eden Büyüka’dan isimleri istedik, vermedi. Ancak, hakemlere de ağır eleştiri getirdi:
“Süper Lig’de çok iyi futbolcu olmalarına rağmen kötü olan adamlar var. Bunların futbola, emeğe, alın terine saygısı yok. İki maçta bir kırmızı kart görmesi gereken bu oyuncular hakemler tarafından korunuyor. İki maçta bir cezalı duruma düşecekken sahadalar. Bu kötü adamlar; Melo ve benzerleri. Seyirci bu oyuncuları biliyor. Ama hakemler bu oyunculara kart göstermekte korkuyorlar. Eyyam iliğine kemiğine işlemiş hakemlerin. Bu adamlar Türk futbolunun huzurunu, sakinliğini ve kalitesini bozuyor. Yani futbol yapısı anlamında söylüyorum. Sezon sonunda bunlardan bir liste yapacağım, sana bunları tek tek açıklayacağım Bilal.”
Ağabey, peki Emre?
“Fenerbahçe Kaptanı, hangi şartlar altında olursa olsun, 5 dakikada sarı kart göremez, görmeye hakkı yok. Sen takımın kaptanısın. Beş dakika içinde sözlü uyarı da alıyor. Buna rağmen görüyor. Biz her zaman, ‘kulüp olarak futbolcumuzun yanında durmuş’ bir futbol anlayışına sahibiz. Bu yüzden bunları çok yaşarız. Kimseye nasihat etmem. Bu Emre’nin ilk patlaması değil, son da olmayacak. Emre, müthiş kalitesine rağmen futbolun sakin tarafını uygulayan bir oyuncu değil. Tahrik var, doğru. Ama sen Fenerbahçe’nin kaptanısın.”
Peki, ağabey Ersun Yanal, onu 11’de sahaya sürmesi doğru muydu? Ya da ilk sarıdan sonra kırmızı tehlikesini herkes gördü. Yanal, istese oyundan alabilirdi, yapmadı:
“Emre sağlamsa Fener’de banko oynar. On birde başlaması gayet doğal. Sadece Emre değil, birçok oyuncu sinirliydi ilk yarıda. Bir tahrikle karşı karşıya kaldılarsa ki, kaldılar. Yani tuzağa düştüler. Ama düşmemeliydiler. Henüz dakika 40. Yanal’ın Emre’yi oyundan alması ne kadar doğru olurdu bilmiyorum? Ersun hoca, yüzde yüz takımına hakim mi, bunu da bilmiyorum. Emre gitti, bir eksik Fener. İkinci yarıda çok sakin oynadı. On bire on birken çektiği sıkıntıları, bir eksikken çekmedi. Demek ki Ersun hoca devre arasında çok ciddi bir ayar verdi oyunculara. Keşke saha kenarından verebilseydi.”
Bu tür kavgaları en çok yabancılar çıkarıyor, baktığımızda:
“Yabancıların çıkarması normal. Yabancılara, medya, kulübü daha hoşgörülü davranıyor. Türk futbolunda haksızlık sadece burada mı var? Her yerde var.”
Pozisyona giremeden maç bitti
Ateşe körükle gitmenin doğru olmadığını düşünüyoruz, ve kavgalardan çıkıp, ibreyi kalan 6 haftaya çeviriyoruz. Bu yenilgi Fener’i nasıl etkiler?
“Fenerbahçe’nin altı haftada on puan farkı eriteceğini düşünmüyorum. Şampiyonluk ipini göğüsleyecektir. 5 oyuncusunun cezalı duruma düşmesi Antalya maçında ayarı bozabilir. Bu maç o yüzden büyük bir önem kazandı. Yanal, stoperi Kadlec ile idare edebilir. Mehmet Topuz’u koyabilir. Orta alanda büyük boşluk var. Emenike’nin yerine Sow’u kaydırabilir. Alper iyileşti mi bilmiyorum? En sıkıntılı günlerde ortada yok. Baroni de sakat ama dönmek üzere. Baroni gelse bile kontenjana takılabilir.”
Kavgaları, gerginliği bir tarafa itecek olursak, derbide Fenerbahçe futbol olarak nasıldı?
“Son yıllarda Fenerbahçe’nin bu kadar etkisiz kaldığı bir maç hatırlamıyorum. Pozisyona giremeden maçı bitirdi. Galatasaray kalesine 3 şutu var, ikisi kaleyi bulmuş. Özellikle ilk yarının hiçbir dakikasında oyunda yoktu. Gerilim desen, neyin gerilimi? 13 puan fark var. Yani avantajlısınız. Niye rakibin tahriklerine ayak uyduruyorsun?”
Yüreği yetmiyor
Bülent Yıldırım’da eyyam iliğine kadar işlemiş. Bülent Yıldırım bu sezonun en formda hakemi olmasına rağmen çok kötü bir maç yönetti. Özkalfa uyarmasına rağmen kartı gösterememişse bu daha büyük bir sorun. Demek ki yüreği yetmiyor.
Dobra Dobra’da her şeyi soracağız, pas geçmek yok. Bülent Yıldırım’a kaç puan verirsin?
“Eyyam, malesef iliğine kadar işlemiş. Bülent Yıldırım bu sezonun en formda hakemi olmasına rağmen çok kötü bir maç yönetti. Özkalfa uyarmasına rağmen kartı gösterememişse bu daha büyük bir sorun. Demek ki yüreği yetmiyor. Futbolcular da iyi niyetli değil ki... Hakemin de eli ayağına dolaşmaya dünden razı. Bana göre Yıldırım çok kötü maç yönetti. En düşük not neyse onu veririm. Emenike, Eboue’nin sertliklerini bile pas geçti. Melo, 5.dakikada Emre’nin kalçasına vurdu, top falanda yok ortada...”
Ağabey, Volkan’ın açıklamaları var?
"Volkan’ın tabii Galatasaray Yönetimi’ni muhatap alması hiç hoş değil. Yönetimler kendileriyle tepişiyorlar zaten. Adam gibi demekle Melo’yu, Sneijder’ı kast etti diye düşünüyorum. Volkan da zaman zaman sivri açıklamalar yapıyor. Volkan’ın da böyle bir kötü tarafı var.”
Sadece Bülent Yıldırım değil ağabey, ya Cüneyt Çakır?
“Çakır inşallah bu formsuzluğu ile gitmez Dünya Kupası’na. Çakır’ın da ciddi eyyam yaptığını düşünüyorum. Kariyerine saygılar. Ama Kayseri iki puanla ligden düşerse Çakır’ın yakasına yapışır. Yeteneğin, kariyerin tamam da, hakemler için; önce vicdan...
Kartal’ın kimyası bozuldu
Ağabey, Beşiktaş? İkinciliği nereye kadar kovalar, Devler Ligi kapısına yakın mı?
“Kayseri maçını ölçü alırsan Beşiktaş kötüydü. Genel ortalama önemlidir ama sakatlar kimyasını bozdu Kartal’ın. Bu yüzden eleştiremiyorum onları. Tek yapılması gereken, sakatların bir an önce geri dönmesi. Bir de şu irdelenmeli. Acaba niye bu kadar sakatlık oluyor? Acaba sağlık heyetinde mi, yoksa futbolcuların yaşantılarında mı sıkıntı var? Bunun açılımını sezon sonunda birlikte yaparız.”
Kalan haftalara bakılırsa Beşiktaş mı, Galatasaray mı?
“Bilal, sana şunu söyleyeyim. Galatasaray’ın Sivas, Beşiktaş’ın Konya maçları çok önemli. Galatasaray’ın işi daha kolay. Çünkü Sivas kolay gol yiyor. Konya biraz daha sağlam duruyor. Beşiktaş’ın ayrıca Fenerbahçe maçı da çok önemli. Hâlâ şanslar eşit. Ama ikili averaj avantajı Galatasaray’da. Bu korakor ikincilik mücadelesi kalan haftalarda sonuna kadar devam eder.”
Kafkas, adam gibi adam
Ağabey, ligimizde bir Karabük, yani Tolunay Kafkas gerçeği var. Bu güzelliği göz ardı etmek biraz haksızlık olmaz mı?
“Futbolun kötülüğü bu kadar yüksekken, iyi bir şey söyleyeceksek bunlar Tolunay Kafkas ve takımı Karabükspor’a olmalı. Karabük gerçekten antrenör takımı oldu. Ayrıca Tolunay hoca bu hafta hocalığının dışında, rakip takımın hocası Uğur Tütüneker’e sahip çıkarak adamlığını da ortaya koydu. Benim için bu sezonun en flaş ve başarılı hocalarından biri Tolunay Kafkas. Adam gibi adam Tolunay Kafkas. Alkışı da fazlasıyla hak ediyor. Başarılarının devamını diliyorum. Futbolumuz adına kötü tablolar içinde Tolunay hoca ve Karabük, bizim tesellimiz oluyor.”
İstemezse seni oynattırmaz
Mancini-Selçuk tartışması, protestolar, formayı çıkarması... Galatasaray’ı nasıl yorumlarsınız?
“Mancini dediğin adam Manchester City’de Balotelli denen dünya markası ile boğuşmuş adam. Futbolcu yönetmesini biliyordur sanırım. Maç sonunda da sakin bir açıklama yaptı Mancini... Ben bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Ama Selçuk’un seyirci ile arasında bir sorun olabilir. Bunun onarılması daha zor olur. Kaç zamandır seyirci ile Selçuk arasında bir şey var. Bu olay tuz biber ekti. Dilerim tatlıya bağlanır.”
Peki ağabey, Selçuk’taki asıl sorun ne?
“Sneijder-Drogba gelişinden sonra Selçuk ile Burak’ın ayarı bozuldu. Dışarıdan okunan görüntü bu. Bir şey bilmiyorum. Ama görüntü net. Bakıyorum eski Selçuk-Burak yok. Ne zamandan beri... Drogba ve Sneijder geldiğinden beri. Bu bakımdan takım içinde bir sıkıntı var. Selçuk geçen sene de çok iyi değildi.”
Bir ayrılık olabilir mi?
“Selçuk’un Galatasaray ile daha sözleşmesi var. İki taraf da bu olayla birbirini bırakmaz. Yöneticilere düşen, seyircinin Selçuk’a tepkisini hafifletmesi lazım. Taraftar istemezse seni oynattırmaz. Ne örnekler var. Böyle bir gerçek var bu ülkede. (skorer)