Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Türkiye’de toprakların yüzde 92’si, nüfusun da yüzde 95’inin deprem tehlikesi altında olduğunu belirterek, bu çerçevede Kentsel Dönüşüm Yasası’nı olumlu bulduklarını söyledi. Boyner, depreme dayanıklı binalar yapılırken kentin tarihi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısıyla uyumlu ve ‘insan odaklı’ davranılması gerektiğini kaydetti.
Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından TÜSİAD’ın katkılarıyla düzenlenen Kalite Kongresi’nin 21’incisi başladı. ‘Yaşanabilir Gelecek’ ana temasıyla İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen kongrenin açılışında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, sürdürülebilir kalkınmanın önemini vurgularken, kentsel dönüşüm çalışmalarına değindi. Boyner, “Ülkemizdeki mevcut yapıların büyük bir kısmının eski mevzuat uyarınca inşa edildiğini ve dolayısıyla dayanıksız ve sağlıksız olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, kamuoyunda kısaca ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak bilinen düzenlemeyi binalarımızın depreme dayanıklı olarak yenilenmesi bakımından önemli buluyoruz.” dedi. Bu süreçte, dünyadaki başarılı projelerinin incelenmesi ve bu dönüşümü başarıyla hayata geçirmiş ülkelerin tecrübelerinden yararlanılması çağrısını da yineledi.
Uzun süredir küresel ölçekte münhasıran büyüme olgusuna odaklanıldığını, bunun sonuçlarının da olumlu anlamda görüldüğünü anlatan Boyner, şunları söyledi:
“1970’lerin ortalarında dünya genelinde yaklaşık 16 trilyon dolar olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla bugün 40 trilyon dolar seviyesine ulaştı. Ancak, aynı dönemde 3,7milyar olan nüfusumuz da ikiye katlanarak 7 milyara ulaşmış durumda. Bugün dünya nüfusunun yarısı temiz su, sağlık hizmetleri ve eğitime ulaşımı olmaksızın günlük 2,5 doların altında yaşamaya mahkum. Bu doğrultuda, refaha katkıda bulunan faktörlerin göz önüne alınmadan sadece büyümeye odaklanmanın yoksulluğu azaltmadığını görüyoruz.”
TÜSİAD Başkanı Boyner, dünyada üretim ve tüketim alışkanlıklarının olağan seyrinde gittiği takdirde, 2050 yılında şu anki refah seviyesinin korunması için 2,5 dünyaya ihtiyaç duyulacağını vurguladı. Boyner, şöyle devam etti:
“2050 yılında 9 milyar insanın yaşadığı bir dünyanın bizleri beklediğini düşünürsek, ‘yaşanabilir bir gelecek’ için bugünkü büyüme ve refah arayışlarımızın yanı sıra farklı çözümler üretmemiz gerektiği de ortada... Yenilikçi çözümler büyümenin doğal kaynaklar üzerindeki baskını bir miktar azaltsa da teknolojik gelişmeler genellikle artan tüketimin gerisinde kalıyor. Örneğin, yakıt tüketimini daha da azaltan, çevreyle dost otomobiller üretilmesine rağmen otomobil kullanan kişi sayısının hızla artması fosil yakıtlara bağımlılık nedeniyle hava kirliliğinin her geçen gün artmasına yol açıyor. Bu karamsar tabloya rağmen, yaptıkları seçimlerin dünyaya etkilerinin bilincinde olarak satın aldıkları ürünleri sorgulayan tüketicilerin sayısının her geçen gün artması geleceğe dair umutlarımızı perçinliyor. Bu doğrultuda, sürdürülebilirliği temel politika olarak benimseyen şirketlerin artması ve hükümetlerin sürdürülebilir kalkınmayı temel politikalarına dahil etmeye başlaması da bu bilincin yaygınlaşması yönünde bizi umutlandıran diğer gelişmeler.”
Ümit Boyner, bu arada dünyanın 17. büyük ekonomisi olmayı başaran Türkiye’nin söz konusu dönem içerisinde küresel ölçekte gösterdiği ekonomik başarıyı kalkınma süreçlerine de yansıtabilmesi gerektiğini kaydetti. UNDP tarafından açıklanan ve insanlığın gerçek zenginliği olarak nitelendirilen 2011 yılı İnsani Gelişmişlik Endeksi’ne göre Türkiye’nin 173 ülke arasında 92. sırada yer aldığına dikkat çeken Boyner, şöyle devam etti:
“En geç 2032'de G7 ekonomilerini geride bırakacağı öngörülen ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkeler bu endekste en alt sıralarda yer almakta. Bununla birlikte bugün ekonomilerinin yavaşlamasıyla eleştirilen birçok Avrupa ülkesi ABD ve Kanada gibi ülkelerin insani gelişmişlik endeksinde ilk 10 sırada yer alması tek başına ekonomik büyümenin insani kalkınmayı sağlayamadığını da gözler önüne seriyor. 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olma hedefimiz gerçekleştirirken, insani gelişim bileşenlerini göz ardı etmeden kalkınmamızı sürdürülebilir kılmamız bir başka deyişle yaşamın gereksinimleri ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurmamız gerekiyor.”
KalDer Başkanı Hamdi Doğan, konuşmasının ardından TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’e teşekkür plaketi verdi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz