Harun Kolçak, sanatla büyüyen bir çocuktu. Babası, usta oyuncu Eşref Kolçak’tı ama Harun’un yolu oyunculuktan çok müziğe aktı. Sahneye ilk çıktığında bir bas gitaristti; ama sonra sesiyle sahneleri dolduran bir yıldız oldu. Onun müziği, sadece popüler olmak için değil, bir şeyleri anlatmak içindi.

“Gir Kanıma”, “Beni Affet”, “Yanımda Kal”... Bu şarkılar 90’ların duygusal haritası gibiydi. Kolçak'ın sesi bir dönem gençliğinin iç dünyasını tarif ediyordu. Aşık olanlar onunla sevindi, terk edilenler onunla ağladı. Herkesin bir Harun Kolçak şarkısıyla özdeşleşmiş bir anısı vardı.
Zamanla sadece sesini değil, iç dünyasını da dönüştürdü. Ruhsal bir yolculuğa çıktı, tasavvufla ilgilendi, doğaya döndü. Bu içsel arayış onun müziğine de yansıdı. Daha derin, daha dingin, daha içten melodiler duymaya başladık. Kolçak, kendini buldukça, bize de kendimizi anlatmaya devam etti.
Kanserle mücadele ettiğinde bile sahnelerden uzak durmadı. Mikrofonu eline aldığı anda acıyı bir kenara bırakıyor, seyirciye umut veriyordu. Mücadelesi sadece kendisiyle değildi, o mücadeleyi sahneye de taşıdı. Ve kaybetmedi; çünkü son nefesine kadar müzikle yaşadı.
Harun Kolçak 19 Temmuz 2017’de, henüz 62 yaşındayken hayatını kaybetti. Onun ardından sadece sessizlik değil, derin bir hüzün kaldı. Çünkü Harun Kolçak sadece bir şarkı söylemiyordu, o şarkılarda insanı anlatıyordu. Sessiz ama derin bir vedaydı onunki.
Bazen sokakta bir kafede ya da radyoda onun sesi duyuluyor hâlâ… Ve insanlar dönüp birbirine bakıyor. Çünkü o sesin geçtiği yerlerde bir iz kalıyor. Harun Kolçak, hâlâ bizle. Hâlâ duygularımızın bir köşesinde.
Harun Kolçak’ın hayatı sessiz bir devrimdi. Düşük sesle ama yüksek duygularla konuşan, ağlamaktan korkmayan, sevmekten utanmayan bir adamdı. Şimdi belki fiziksel olarak yok, ama ses kayıtlarında, anılarda, kalplerde hâlâ yankılanıyor.