Matt Damon 8 Ekim 1970 tarihinde, Massachusetts'in Cambridge şehrinde dünyaya geldi. Annesi Nancy, Lesley Üniversitesi'nde erken eğitim profesörüydü, babası Kent ise finans sektöründe çalışıyordu. Damon çocukluğunun büyük bir bölümünü Cambridge'de geçirdi.
Damon lisede hayatını değiştirecek iki kişiyle tanıştı. Bunlardan ilki, tiyatro öğretmeni Gerry Speca'ydı. Damon kendisini yıllar sonra önemli bir sanatsal ilham olarak sayacaktı. İkincisi ise sonraları onuncu dereceden kuzen oldukları da ortaya çıkacak olan arkadaşı Ben Affleck. Damon'un kendi deyimine göre ikisi de aynı yollardan geçen Affleck, gençlik yıllarında hep daha uzun konuşmaları ve daha büyük rolleri kapıyordu. 
Matt Damon 1988 yılında prestijli Harvard Üniversitesi'ne yazıldı. Harvard'da ünlü kulüp Delphic Club'a üye olan Damon, okurken bir derse ödev olarak sonradan Good Will Hunting olacak senaryoyu arkadaşı Affleck ile birlikte yazmaya başladı. Bir yandan da Harvard'da öğrenci piyeslerinde sahneye çıkan Damon'ın oyunculuk kariyeri inceden başlıyordu. 
Matt Damon üniversiteyi bitirmesine bir dönem kala, Geronimo: An American Legend filminde rol almak için bıraktı. Daha önceden Mystic Pizza, Rising Son ve School Ties gibi yapımlarda ufak roller alan Damon, Geronimo'nun büyük bir başarı hikayesi olacağını düşünüyordu. Olmadı. Onun yerine Damon'a ilgi kazandıran rol, uğruna 100 günde 18 kilo verdiği Courage Under Fire oldu. 
Damon'ı gerçekten ön plana çıkartan rolü ise, Affleck ile birlikte yazıp başrolünde oynadığı Good Will Hunting oldu. Daha önce Affleck ile Mallrats ve Chasing Amy'de çalışmış olan Kevin Smith'in de ısrarlı referanslarıyla Weinstein biraderlerin yönettiği Miramax tarafından satın alınan Good Will Hunting, hem En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Robin Williams'a, hem de En İyi Senaryo dalında Ben Affleck ve Matt Damon'a Oscar kazandırdı. 
1997 ve 1999 yılları arası, Matt Damon yanlış rol seçmekten acizmiş gibi gözüküyordu. 1997'de The Rainmaker ile övgüleri toplayan Damon, bir sene sonra gelmiş geçmiş en iyi savaş filmlerinden biri kabul edilen Saving Private Ryan'da adı başlıkta geçen karakteri canlandırdı. 1999 senesinde ise The Talented Mr. Ripley ve Dogma'da oynayan Damon, artık kimse tarafından tartışılmıyordu. 
2000'ler ona uluslararası şöhretin kapısını açan iki rolü getirdi. Bunlardan ilki, 2001 senesinde kadrosuna son anda dahil olduğu Ocean's Eleven'dı. Yıldızlarla dolu kadroda görece ufak bir rol oynayan Damon bir sene sonra spot ışıklarına tümden hükmedecek ve The Bourne Identity filminde başrol karakterini canlandıracaktı. 
Ocean's ve Bourne filmleri haricinde Damon'ın kariyeri bu noktalarda biraz sallanmaya başlamıştı. The Brothers Grimm ve Stuck On You filmlerindeki performansı eleştirilen Damon'ın tekrar form tutması, 2005 senesindeki Syriana ile olacaktı. Oscar dünyalarına ise ondan da bir sene sonra, Martin Scorsese'nin The Departed'ı ile geri döndü. 
Damon 2000'lerin ortalarındaki ufak sallantılarından sonra Invictus, True Grit, Contagion gibi filmlerle tekrar eleştirmenlerin sevgisini ve saygısını kazandı. Son olarak 2013 senesindeki Behind the Candelabra'da bir hayli övgü toplayan Damon, Christopher Nolan'ın başyapıtı Interstellar'daki sürpriz rolüyle de takdirlerimizi kazandı. 
Damon bu sene daha şimdiden ödül fısıltılarıyla birlikte gelen dev Ridley Scott filmi The Martian ile karşımıza çıkacak. The Martian'ın kadrosu zaten başlı başına bir efsane. Jessica Chastain, Kristen Wiig, Jeff Daniels, Michaeel Pena, Sean Bean, Kate Mara, Sebastain Stan, Chiwetel Ejiofor, Donald Glover... Bundan sonraki filmi ise pek bir acayip, zira Damon bu sefer de Çin'e gidecek ve Zhang Yimou yönetmenliğindeki The Great Wall'da Pedro Pascal, Willem Dafoe gibi oyuncularla birlikte rol kesecek. Kendisi film seçimi konusunda ustalıkla hareket etmeye, bizi de kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Yürü be Matt!
