İnsanlık tabii ki üremek, varoluşunu devam ettirmek istiyor. Bu konuda yoluna taş koyan problemlerle savaşını sürdürüyor:
Ereksiyon bozukluğuna karşı ilaçlar mı istersiniz, kısırlık tedavileri mi... Hiçbir ilaç, hiçbir tedavi işe yaramadıysa taşıyıcı anneler var, hattâ 1973'ten bu yana uygulanan tüp bebek yöntemi var ki; bu yöntemin icadından bugüne dünya genelinde 6.5 milyonun üzerinde bebek doğdu, son derece tartışmalı, bir o kadar da başarılı bir yöntem.
Öncelikle doktorlarınız tarafından kısırlık problemi yaşadığınızın onaylanması, raporlanması gerekiyor. Bu durum da bugün Dünya Sağlık Örgütü tarafından herhangi bir korunma olmaksızın, düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yıl içerisinde çocuk sahibi olunamaması şeklinde tanımlanıyor.
Anlaşılan Dünya Sağlık Örgütü bu konuya da el atma niyetinde.
Tabii şaka bir yana; İngiltere'nin saygın gazetelerinden The Telegraph'ın haberine göre Dünya Sağlık Örgütü kısırlığın tanımını yeniden yazmaya hazırlanıyor. Tasarıya göre kısırlık artık 12 ay boyunca denemiş, başarısız olmuş insanlarla sınırlanmayacak; ebeveyn olmak isteyen ancak çocuğu olmayan tüm insanlar bu tanıma girecekler.
Bu tasarıya göre çocuk sahibi olmak isteyen ancak doğal üreyebileceği bir partner bulamayan/bulmayan herkes tüp bebek yönteminden faydalanabilecek. Tabii bu herkesin içine heteroseksüel erkek ve kadınların yanı sıra, gay erkekler ve kadınlar da dahil.
Yeni standartların yazarlarından biri olan Dr. David Adamson'ın konuyla ilgili The Telegraph Gazetesi'ne yaptığı açıklama şu şekilde:
''Kısırlığın tanımı şu anda tüm bireylerin bir aileye sahip olabilmesi üzerine yeniden yazılıyor. Bu tanım tüm bekar erkekleri, kadınları, gay erkekleri ve gay kadınları kapsıyor. Bu şekilde partneri olsun, olmasın, her bireyin üremeye hakkı olduğu konusunda ilk adımı atıyoruz. Bu çok büyük bir değişim.
Bu sayede kimin bu yöntemlerden yararlanabileceği tanımı temelden değişecek, uluslararası yasal bir standart olacak. Tüm ülkeler buna uymak zorunda.''
Henüz konu çok taze, Dünya Sağlık Örgütü'nden tanımın kesin olarak değiştiğine dair resmi bir açıklama bile yapılmadı. Bu yüzden henüz dini ya da başka sebeplerden geleneksel yollarla olmayan doğumlara karşı çıkan kesimlerden bir tepki gelmiş değil.
Tabii tüp bebek ve taşıyıcı anneler üzerine tüm dünyada dönen tartışmalara, aynı cins ilişkilere gösterilen tepkilerin boyutlarına bakacak olursak yakında sert tepkiler duymaya başlarız.
Şimdiden gelen tepkiler Dünya Sağlık Örgütü'nü daha temel, daha etik, daha kavramsal yönlerden eleştiriyor.
İzleyen bilir, izlemeyen içinse filmin sonu olmadığı için büyük bir spoiler ifade etmiyor; Ethan Hawke ve Uma Thurman'ın başrollerini paylaştığı Gattaca filminde yeni doğacak bebeklerin genetik haritaları henüz doğmadan gözlemlenebiliyor, hattâ değiştirilebiliyordu.
Bir başka örnek olarak da Superman - Man of Steel filmini gösterebiliriz: Filmde Kripton gezegenindeki tüm bebekler tarla benzeri bir laboratuvarda üretiliyor, gen haritaları bebekler henüz doğmadan belli mesleklere uygun olarak tasarlanıyordu.
The Telegraph Gazetesi ile sert eleştirileri paylaşan aktivist Josephine Quintavalle, sözlerinde tam da bu noktaya değinmiş:
''Bu absürd saçmalık sadece kısırlığı yeniden tanımlamakla kalmıyor, kadın ve erkek arasındaki doğal birleşimin ve biyolojik sürecin değerinin üzerine koca bir çizgi çekiyor.
Bu değişiklik yüzünden bebeklerin tamamen istekler doğrultusunda laboratuvarlarda üretilmesine ve büyütülmesine doğru gidiyoruz!''
Kaynak: Telegraph.co.uk