O zamanlar seyircilerin beğenmediği film, günümüzde film tarihinin dönüm noktalarından biri kabul ediliyor. Orson Welles'in yönetmenliğini yaptığı film 1942'de dokuz dalda Oscar'a aday olmuş, ancak izleyiciler tarafından yuhalanmıştı. Film o dönemde de eleştirmenlerden beğeni toplamıştı. Bugünse kült kabul ediliyor.
Dört dalda Oscar kazanan film, "En İyi Film" dalında ise Oscar alamamıştı. Şerif Kane (Gary Cooper) ve haydut Miller arasındaki düelloyu anlatan filmin en önemli özelliği gerçek zamanlı çekimi nedeniyle yaşanan gerilimi etkili bir şekilde beyaz perdeye aktarması.
Filmdeki bir kadın kurbanın duşta öldürülme sahnesi sinema tarihinin en ünlü sahnelerinden biri kabul ediliyor. Alfred Hitchcock'un filmi, tüm zamanların en iyi gerilim filmi seçilmişti ve yönetmenin başyapıtı olarak görülüyor. Ancak film Oscar ödüllerinden eli boş dönmüştü. Hitchcock aynı zamanda filmde ilk kurbanın bürosunun önünde bekleyen bir adamı canlandırıyordu.
Film iki motosikletçi olan Wyatt (Peter Fonda) ve Billy'i (Dennis Hopper) ABD'nin güney eyaletlerinde bir tura çıkarıyor. Az diyalog ve bol bol rock müziğe yer veren film, bir motosikletçinin hayata bakışını başarılı bir şekilde beyaz perdeye aktarıyor. İki dalda Oscar'a aday gösterilen film, Oscar alamamıştı.
Yönetmen Martin Scorsese'nin filmi 1970'lerin en önemli Amerikan yapımlarından kabul ediliyor. Dört dalda Akademi Ödülleri'ne aday gösterilen film, gerçekçiliği nedeniyle bolca övgü aldı ancak Oscar alamadı. En İyi Film Oscar'ı o sene Rocky'nin oldu.
Filmin başrol oyuncusu Michael Douglas, filmdeki Gordon Gekko rolüyle Oscar kazandı. Gekko'nun hissedarlar toplantısında yaptığı "Açgözlülük iyidir" konuşması ise sinema tarihinin unutulmazları arasına girdi. En İyi Film dalında Oscar ise dokuz dalda Oscar alan "The Last Emperor" (Son İmparator) aldı.
Yönetmen ve senarist Spike Lee filmi ABD'deki ırkçılık tartışmalarına önemili bir katılım sağlayan bir Apartheid filmi olarak tanımlamıştı. Film İtalyan bir restoran sahibiyle Afro-Amerikalı bir aktivist arasındaki kavgayı anlatıyor. Film, Akademi Ödülleri'nden eli boş dönmüştü.
En İyi Film dahil 7 dalda Oscar'a aday gösterilen film, sadece En İyi Orijinal Senaryo Oscarı'nı aldı. En İyi Film Oscarı mı? O ise iyi yürekli Forrest Gump'a gitti.
Curtis Hanson'ın filmi 1950'li yıllarda Los Angeles'ta yaşanan ahlaki çöküntüyü anlatıyor. Üç polisin bir dizi cinayeti kendilerine has bir adalet anlayışıyla araştırmasını anlatan filme eleştirmenler "bir klasik doğuyor" şeklinde yaklaşmıştı. Ancak film o yıl Oscar ödüllerini silip süpüren James Cameron'ın Titanik filminin yanında adeta güme gitti.
Polanski'nin filmi piyanist Wladyslaw Szpilman'ın Varşova Gettosu'ndan boş duran bir daireye kaçışını hayatta kalma savaşını konu ediyor. Birçok ödüle layık görülen film, En iyi Film dalında Oscar'ı ise müzikal film Chicago'ya kaptırdı.
Kaynak: DW