Dünyada milyonlarca insanı etkileyen hipertansiyon en yaygın kronik hastalıklardan biridir. Halk arasında yüksek tansiyon olarak bilinen hipertansiyona sahip olup olmadığımızı nasıl anlarız? Hipertansiyonun en sinsi yönü, çoğu zaman hiçbir belirti vermeden yıllarca vücutta hasar bırakabilmesidir.
İşin en ürkütücü tarafı, birçok kişi yüksek tansiyona sahip olduğunu yıllar sonra, başka bir hastalıkla karşılaştığında öğrenir.
Tansiyonun yüksek seyretmesi, başta kalp ve damarlar olmak üzere böbrek, göz ve beyin gibi hayati organlara zarar verir.
Kontrol altına alınmadığında şu ciddi sonuçlara yol açabilir:
Kalp krizi ve kalp yetmezliği
İnme (felç)
Böbrek yetmezliği
Görme kaybı
Damar tıkanıklıkları
Hipertansiyon riski altında olan bireyleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Ailede hipertansiyon öyküsü olanlar, 50 yaş üstü bireyler, obezite ve hareketsiz yaşam tarzına sahip olanlar, aşırı tuz ve hazır gıda tüketenler, yoğun stres altında çalışanlar, Sigara ve alkol kullananlar.
Unutmamak lazımdır ki tüm bu risk faktörlerinden bağımsız olarak, genç yaşta da hipertansiyon gelişebilir.
Son yıllarda masa başı çalışanlar, dengesiz beslenen gençler ve uykusuzluk çeken kişilerde de yüksek tansiyon vakaları artmakta.
Hipertansiyon, doğru zamanda fark edilirse yönetilebilir ancak ihmal edildiğinde, sağlığınızı hızla bozmaya başlar. Bu yüzden sessiz tehlikeye karşı bilinçli olmakta fayda var.
Unutmayın: Sağlıklı bir hayat, her atışta dengeli atan bir kalple başlar.
Yüksek tansiyon her zaman belirti vermese de, bazı durumlarda şu işaretlerle ortaya çıkabilir:
Baş ağrısı (özellikle ense kökünde)
Baş dönmesi, kulak çınlaması
Görme bozuklukları
Nefes darlığı
Çarpıntı
Yorgunluk ve huzursuzluk