İlk ortaya çıktığı zaman fonograf adı ile bilinen gramofon aslında fonograftan farklı bir alettir. Fonograf bir silindir ile gramofon ise bir yuvarlak ince taş plak ile çalışmaktadır. İlk müzik çalar kutusu olan fonograf ve gramofon plak üzerine tespit edilmiş olan esasları tekrarlama amacı ile çalışır. İki bölüme ayrılan gramofon makine ve plak kısımlarına sahiptir.
Fonograf tarihte ilk kez 1877 yılında icat edilmiştir. Bu icat ise gramofonun icadına yol açmıştır. Çok ince farklar ile birbirlerinden ayrılan fonograf ve gramofon temelde aynı çalışma prensibine sahiptir. İğne ve diyaframdan oluşan fonograf daha sonra geliştirilmiştir ve gramofon icat edilmiştir. Gramofonun makine bölümü motor ile ses yansıtan kısımdan meydana gelmektedir.
1885 yılında balmumunu ses kaydı için kullanan Graham Bell, bu sayede gramofonun icadını gerçekleştirmiştir. Bu icadın artından Emile Berlier, ses kayıt etme üzerine çalışmalar yapmış ve balmumu sıkarak plakları kullanmıştır. Böylece gramofon tam olarak icat edilmiştir. Makine ve plak bölümlerinden meydana gelen gramofondaki plaklar disk ya da kare biçiminde üretilir. Her iki yüzünde de gramofonun iğneleri dolaşınca plak titreşim yaşar ve ses çıkar.
Tarihte ilk gramofon patenti 1887 yılında Emile Berliner tarafından alınmıştır. Temeli ise 1877 yılında Thomas Alva Edison tarafından icat edildiği bilinen fonograf olmuştur. 1885 yılında A. Graham Bell balmumunu ses kaydı amacı ile kullanmış ve gramofonu icat etmiştir. En eski gramofon kayıtlarının 1887 yılının kasım ayına ait olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de gramofon fonograf olarak ilk kez İstanbul’da kullanılmıştır. Ordu bandosunun Tamburi Cemil Bey’in eserlerini kaydettiği bilinmektedir. İstanbul’da ilk plak kaydı ise 1900 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu plaklar ülke genelinde taş plak olarak adlandırılmıştır.