Kilo vereyim derken ölüme gidiyordu...

Emma, 14 yaşındayken rahatsızlığı hat safhaya çıktı ve hastaneye kaldırıldı. Hastane yatağında bile rahatça yatamayan genç kadının, çıkıntılı kaburgaları cildini çürütüyordu. Emma hikayesini anlatırken o süreci şöyle özetledi: “Ne kadar hasta olduğumu ve bu hastalığın benim geleceğim üzerindeki etkisini fark etmedim çünkü ben çok gençtim. Deri ve kemikten ibarettim. Hastane yatağında uzanmak bile çürükler içinde kalmama neden olurdu çünkü çok zayıftım.”

Emma hastalıktan kurtulmasını sağlayan mucizeyi, “Beni anoreksik olmaktan çıkartan şeylerden biri, çocuk sahibi olma ihtimalimin söylenmesi oldu” diyerek açıkladı. Doktorların ölmek üzere diye baktığı genç kadın, hastanede tedavi altına alındı ve, hemşireler onu elleriyle beslemeye başladı.

Sağlığı için yemeye çalışan Emma, bir süre sonra tanıştığı Jonathan'a aşık oldu. Jonathan’ın ve kendisinin çocuk sahibi olmak istediğini bilen Emma, doğurmak isteğiyle yaşama sımsıkı sarıldı. Nişanlısı Jonathan, Emma'ya tekrar yeme alışkanlığı kazandırmak için güzel yemekler hazırlıyor, her gün biraz daha fazla yiyebilmesi için çaba sarf ediyordu.

Emma, onu iyileştiren bir diğer şeyin kenevir yağı olduğunu, her gece yatmadan yastığının yakınına koymanın onu rahatlattığını, psikolojisine çok iyi geldiğini ve üzüntüsünü geride bıraktırdığını söyledi.

En güzel gelişme ise hamile kalması oldu. Bebeğinin güvenli, sağlıklı bir şekilde büyümesinin önemini bilen Emma, hastalıkla savaşmasında bu fikrin kendisine yardım ettiğini de söylüyor. Bebeğini sağlıkla kucağına alan Emma, iş hayatına da atıldı ve organik ürünler satan bir mağaza açtı. Emma, insanların anoreksiadan çıkış yolunu anlamaları için yardım etmek istiyor. Eski haliyle şimdiki halini görenler ise bu mucizeye inanamıyor.