Hayatımız boyunca birçok kritik kararı farkında olsak da olmasak da hislerimizle alırız. İçimizden bir ses bir şeylerin doğru olduğunu söyler ve o sese inanmak isteriz. Altıncı his ise aslında geleceği görme ya da olacakları bilme gibi doğaüstü bir gücü tanımlamaz. Daha çok “Duyu Dışı Algı” dediğimiz ve bilim dünyasını da ikiye bölen bir durumu tanımlar. Çoğu zaman görmediğimiz, duymadığımız ya da dokunmadığımız bazı şeyleri hissederiz. Bunlar sokakta yürürken birinin bizi takip ettiğini hissetmek ya da rüyalarımızın çıkması gibi olaylar olabilir.
Altıncı hissimiz genellikle hayata karşı daha hazırlıklı olmamız, karşılaşabileceğimiz iyi ya da kötü olayları ön görmemiz ve en önemlisi tehlikeli insanlara karşı kendimizi koruyabilmemizi sağlar. Bazen tanıştığımız bazı insanlar gayet kibar ve normal davransa da içimize sinmeyen bir şeyler vardır ve genellikle bir süre sonra haklı olduğumuzu görürüz.
Elbette pek çok kez yanıldığımız da olmuştur. Peki altıncı his nasıl daha verimli kullanılabilir? İşte altıncı hissi geliştirmenin 13 yolu…
Meditasyon kendinizle başbaşa kalmanızın ve iç dünyanıza odaklanmanızın en kolay yoludur. Meditasyon sayesinde farkındalık seviyeniz artar ve olaylara bakış açınız anlık da olsa değişir. Üstelik gerginliklerinizden ve üzüntülerinizden arınmanız da gelişen olayları daha net yorumlamanızı sağlar. Bu yüzden ne kadar sık meditasyon yaparsanız altıncı hissiniz ve sezgileriniz o kadar kuvvetli hale gelir.
Tesadüfler bazen en önemli işaretler olabilir. Örneğin siz bir karar vermeye çalışırken ya da bir konu hakkında düşünürken sizin yaşadıklarınızdan habersiz olan birinin size o konuda yardımcı olacak şeyler söylemesi. Ya da hayatın karşınıza o anda gündeminizde olan bir olayla ilgili bazı gelişmeler çıkarması. Tüm bu işaretler aslında ne yapmanız gerektiğini ufak mesajlarla size iletiyor olabilir. Bu yüzden küçük tesadüfleri görmezden gelmeyin.
Elbette vücudumuzun herhangi bir bölgesinde ağrı ya da rahatsızlık hissediyorsak ilk olarak bir sağlık problemimiz olup olmadığını kontrol etmeliyiz. Ancak hissettiğimiz şekilde davranmadığımız ve sezgilerimizi takip etmediğimiz zamanlarda vüücudumuz daha sert reaksiyonlar verebilir. Bu halsizlik, baş ağrısı ya da huzursuzluk şeklinde kendini gösterebilir.
Eğer her zaman için her şeyi boşveren ve uğraşmayan tiplerdenseniz bu özelliğinizden vazgeçmelisiniz. Eğer sezgilerinizin kuvvetli olmasını istiyorsanız önce onlara güvenmelisiniz. Sezgilerinize güvenmek onları daha yoğun hissetmenize önayak olur.
Her şey kendinize güvenmekle başlar. Hislerinizin ve sezgilerinizin arkasında durun. Sizin için en iyi olanı yine kendiniz bilebilirsiniz, bunu unutmayın. Bu yüzden başkalarının fikirlerini dikkate alsanız da asla tüm hayatınızı etkilemesine ve sizin sezgilerinizin önüne geçmesine izin vermeyin.
An’da kalmaya ve geçmişe takılı kalmamaya gayret edin. Geçmişi değiştiremeyeceğinizi kabul edin. Eğer sürekli geçmişi düşünürseniz geleceğinize ve gelecekte olacaklara odaklanmanız çok daha zor hale gelir.
Birçok kişi kendi kendine konuşmanın delilik olduğunu düşünüyor. Ancak kendi kendine konuşmak aslında zihnimizde farklı kapılar açarak aydınlanmamızı sağlıyor. Ayrıca insanların kendini ve düşüncelerini sesli bir şekilde duyması sezgilerinin daha kuvvetli çalışmasına yardım ediyor. Kendi kendine konuşmak kuvvetli bir altıncı his için önemli adımlardan biri.
Yoğun hayat temposu ve şehir yaşamı bazen iç sesimizi duymamızı engelleyebiliyor. Bu nedenle ara sıra doğaya kaçmak ve doğayla iç içe vakit geçirmek sakinleşmemize ve sezgilerimize kulak vermemize yardım ediyor.
Bazen sürekli içimizden konuşur hatta neredeyse kendimizle kavga ederiz. Özellikle geceleri uyumaya çalışırken iç sesimizle adeta laf lafı açar. Ancak çoğu zaman bu sesi susturmaya çalışırız. Bu sesi susturmak yerine altıncı hissimizin kuvvetlenmesine yardım etmesine izin vermeliyiz.
Sürekli bir yoğunluğun içinde olabilir ve bu yoğunluğun sizi karmakarışık hale getirdiğini fark edebilirsiniz. Ancak hayata kısa molalar verip “Ben ne yapıyorum, ne hissediyorum?” diye sorgulamak sezgilerinizin kuvvetlenmesine de yardım eder.
Dünyayı duyularımızla algılıyoruz. Bu yüzden duyularımızı beslemek ve geliştirmek oldukça önemli. Sık sık dışarı çıkın havayı, çiçekleri koklayın, güzel yemekler tadın, dans edin…
Evet çok klasik ama çok doğru: Söz uçar yazı kalır! Ne düşünüyorsanız ne hissediyorsanız yazın. Nasıl yazdığınız ya da ne yazdığınız önemli değil. Ancak düşüncelerinizin elle tutulur bir cisme dönüşmesi ve düşüncelerinizi görüp okuyabilmek sezgilerinizin ve altıncı hissinizin çok daha kuvvetli olmasını sağlayacak.
Birçoğumuz hayal kurmaktan korkuyoruz. Hatta birçoğumuz hayallerin gerçek olabileceğine inanmıyoruz. Bu yüzden sohbet arasında mutlu bir şekilde anlattığımız hayallerin ardından “Hayal işte” diyerek küçümsüyor ve hayalimize inanmadığımızı belirtiyoruz. Ancak inanmadığımız bir şeyin gerçekleşmesi zaten mümkün değil. Ayrıca hayaller hayal dünyamızı, düşüncelerimizi ve zihnimizi genişleten mükemmel araçlar. Bu yüzden altıncı hissinizi geliştirmek istiyorsanız hayal kurmaktan çekinmeyin.