Dünyanın en eski spermini, İsveçli bilim insanları 2015 yılında buldular. 50 milyon yıllık klonlanmış bir kozmid kozasının içinde bulunan sperm bir solucana ait. Aslında bu solucanın spermi çok kısa ömürlüdür ve bulunması da oldukça zordur. Jöleye benzer bir kozada sıkışıp kalan spermin milyonlarca yıldır korunalı bir şekilde zamanımıza kadar ulaşmasının sebebi budur.
Her zaman çok ıssız görünen Antartika kıtası üzerinde iki yaşayan şehir vardır. 1984 yılında Şilili Diktatör Pinochet, Şili’nin bölgedeki varlığını göstermek için Villa Las Estrellas’ı (Yıldız Kasabası) kurdurdu. Bugün bu şehirde araştırma istasyonu ve okul, hastane, pansiyon, postane bulunmaktadır. Hatta bu bölgede televizyon, cep telefonlarıı ve internet çekmektedir. Diğer şehir ise Esperanza Bankası’dır ve 1953’te kuruldu. Arjantinli araştırma istasyonu olarak hizmet veren bölgede kışın 55 kişi, 10 aile ve 2 okul öğretmeni yaşar.
Görev için Antartika’da bulunan Amerikalı bilim insanı, soğuk bir Aralık gecesi can sıkıntısından arkadaş bulabilme umuduyla Tinder’a üye olur. İlk başta buz kaplı kıtada hiç kadın olmadığını düşünse de uygulamanın arama alanını genişlettiğinde bir sürprizle karşılaşır. Sadece 45 dakikalık helikopter yolculuğu uzaklıkta başka bir araştırmacı kendisini beklemektedir. Bu tanışma Antartika’da Tinder üzerinden ilk eşleşen çift olarak kayıtlara geçti.
Antartika kıtasının yaklaşık yüzde 1’i sürekli buzsuzdur. Antartika Vahası olarak adlandırılan bu alan dünyanın en sert çöllerinden biridir. Bu alanın yaklaşık 2 milyon yıldır kar ve yağmur yüzü görmediği tahmin edilmektedir. Avusturalyalı bilim insanlarının önderliğinde yapılan bir araştırmaya göre Antartika’daki buzulsuz alanların 21’inci yüzyılın sonuna kadar %25 oranında genişleyebilir. Bu genişleme kıtanın biyolojik çeşitliliğini büyük ölçüde değiştirebilir.
İlk bakışta insanı geren bir manzarası olsa da orada görülen şey gerçek kan değil. Bu şelalenin hikayesi 5 milyon yıl öncesine dayanıyor. 5 milyon yıl önce deniz yükseldikçe Doğu Antartika sular altında kaldı ve orada bir tuzlu su gölü oluştu. Milyonlarca yıl sonra gölün üstünde ise buzullar oluştu. Bu doğa olayı yüzünden donmak için fazla tuzlu olan suyun içeriğinde fazlasıyla demir içerir. Demir bakımından zengin olan su hava ile temas ettiğinde ise kırmızı bir renk alır.
Uzaydan düşen meteorların nereye denk geleceği öneceden pek kestirilemiyor. Antartika kıtasına düşen meteorları özel yapan şey ise; İklimi son derece kuru olan Antartika’da korozyon (aşınma, oksitlenme veya diğer kimyasallarla aşınma durumu) olasılığının neredeyse hiç olmaması. Bu sayede 70’li yıllardan beri farklı özellikleri olan ve bizlere uzay hakkında çeşitli ipuçları veren 20 binden fazla örnek kaya toplanmıştır.
Dünyadaki buzun yaklaşık yüzde 90’ı ve temiz suyun yüzde 70’i Antartika’dadır. Eğer Antartika’daki buzların tamamı erirse, dünyadaki deniz seviyeleri yaklaşık 61 metre yükselecektir!
Hepimizin yakından takip ettiği zamanlama durumu Antartika’da bulunmamakta. Issız kıta resmi olarak zaman dilimlerine bölünmediği için Antartika’nın yerel saati bulunmamakta. Oralarda araştırma yapan bilim insaları ise kamplarının bulunduğu en yakın ülkenin yerel saati ile hareket etmektedirler. Örneğin; McMurdo İstasyonu’nunda görev alanlar Yeni Zelanda’nın yerel saatini (NZST) kullanırlar.
Dünya tarihine geçen en büyük buzdağı Jamaika Adası’ndan daha büyüktü. Adı Iceberg B-15 olan bu devasa buzdağı küresel ısınmadan nasibini aldı. 2000 yılında küçük buzlağlarına ayrılan dev kütle sonrasında denize sürüklendi.
Antartika’da doğan ilk kişi 1978’de hayata gelen Emilio Marcos Palma’dır. Babası Esperanza Araştırma Üssünde Arjantin Ordusu müfrezesinin başıydı. O zamandan beri kıtada on kişi daha doğdu ama Palma'nın dünyaya geldiği yer Antartika’nın en güneyinde bir tek o doğdu. Bu doğum Guinness Rekorlar Kitabında yer alıyor.
