Rahiplere göre, şeytan çıkarma ayinleri, The Exorcist gibi Hollywood filmlerinde anlatılanlardan çok farklı. Vatikan tarafından bu sertifikalı şeytan çıkarma uzmanlarının resmen atandığı ülkelerden biri olan Belçika’da, yılda binden fazla ayin düzenleniyor. Flaman kamu yayıncısı VRT’ye göre, Leuven kenti yakınlarındaki Averbode Manastırı, Belçika’daki en önemli şeytan çıkarma noktası haline geldi.
Vatikan tarafından atanan sertifikalı bir “şeytan kovucunun” görev yaptığı manastırda, haftada en az 3 şeytan çıkarma ayini yapılıyor.
Geert takma adını kullanan şeytan kovucu rahip, yeni ayin talebi olmayan bir gün bile geçirmediğini söylüyor.
Geert, VRT’ye yaptığı açıklamada, kendisinin bu konuda tek olmadığını, diğer kiliselerdeki meslektaşlarından da, şeytan çıkarma sık sık talebi karşılamaya yetişemediklerini duyduğunu vurguluyor.
Vatikan’dan sertifikalı bir şeytan kovucu olan Geert, şeytan çıkarma işleminin, ABD’li yönetmen William Friedkin imzalı “The Exorcist” ve benzeri filmlerde şununla candan daha farklı olduğunu anlatıyor.
Geert’e göre, şeytan çıkarma ayini, filmlerdeki kadar sansasyonel sahneler barındırmıyor.
Ayinin, “keşif amaçlı bir sohbetle başladığını” belirten Belçikalı rahip, "Kişi hikayesini özgürce ve tam bir güvenle anlatıyor. Bunu, onu özgür kılmak için uzun bir dua takip ediyor. Aslında fiziksel hiçbir şey olmuyor” diyor.
Geert, şeytan çıkarma ayini için kendisine gelen insanları, "hayatlarında sıkışıp kalmış, artık ilerleyemeyen ve bunu insanüstü bir gücün varlığına bağlayan insanlar" olarak tanımlıyor.
Rahip Geert, yaptığı işe yönelik ilgi artışını, “içinde bulunduğunuz belirsiz zamanlarda insanların daha az tutunacak daha az şeyi olmasına” bağlıyor.
Peki bu ayinler gerçekten insanlara özgürlük sunabiliyor mu? Geert’e göre bu, hemen gerçeğe dönüşen otomatik bir işlem değil. Ama yine de kendisine gelenlerin yaklaşık yarısının, ayin sonrası kendilerini daha iyi hissettiklerini ve yeniden ilerleyebildiklerini söylediklerini aktarıyor.
Belçika’daki Leuven Üniversitesi’nden tarihçi Kristof Smeyers, şeytan çıkarma ayinleri konusunda 17. yüzyıldan bugüne kadar pek bir şeyin değişmediğine işaret diyor.
Kilisenin, yüzyıllardır var olan bu uygulamaları birleştirme ihtiyacı duyduğunu belirten Smeyers, “Şeytan çıkarmanın özü, kötülükle diyaloğa girmektir” diyor.
“Şeytan'ın hoşnutsuzluğu” adlı araştırma ile ayinlerin geçmişini inceleyen Smeyers, ayin için kiliseye başvuranları, “içlerinde şeytanın yaşadığına” inananlar ve çevresindeki kişiler tarafından böyle görülenler olarak iki gruba ayırıyor.
Belçikalı tarihçiye göre, ayin için başvuranlar arasındaki en belirgin özellik, şeytanın eline geçtiği söyleyen kadınların sayısının orantısız biçimde fazla olması.
Smeyers, “Kadınların günaha ve kötülüğe daha yatkın olduğuna dair” baskın bir teori bulunduğunu vurguluyor.
Kilise hukuku uzmanı Prof. Dr. Rik Torfs, daha önce Belçika medyasına yaptığı açıklamada, "Batı'daki şeytan çıkarma geleneğinin, büyücülükle pek ilgisi bulunmadığını” bunun daha çok manevi bir terapi olduğunu belirtmişti.
Vatikan’da düzenlenen kurslarda rahipler, “sertifikalı şeytan kovucular”, ilahiyatçılar, psikologlar, hekimler, kriminologlar ve kilise tarihçilerinden bir hafta boyunca şeytan çıkarma konusunda ders alıyorlar.
Kursu başarıyla tamamlayan rahipler, piskoposların onayının ardından, kilislerde resmi şeytan kovucu olarak göreve başlıyor.
Torfs’a göre, Vatikan'ın rahipler için bu tür kurslar düzenlemesi olumlu. Çünkü bu sayede, şeytan çıkarma konusunda belirli kültürlerde hala var olan suiistimaller önlenebiliyor.
Rick Torfs, Afrika'daki bazı şeytan çıkarma törenlerinde, fiziksel ve zihinsel hasara neden olan korkunç sahnelerin yaşandığına işaret ediyor.
(Kaynak: BBC Türkçe)