Sabuncakis Köşkü; Sultan II. Abdülhamit döneminin meşhur masonlarından Halepli Yorgi Sabuncakis tarafından 1904 yılında inşa edilmiştir. Grek tarzında inşa edilen ve yazlık mason locası olarak kullanılan köşkün süslemesinde ve mimari detaylarında masonluğun sembolleri kullanılmıştır.
Köşkün bahçesi ve zemini yoldan aşağıya kaldığı için, küçük bir köprü vasıtasıyla birinci kattan giriş yapılır. Bu yüzden köşke Köprülü Ev de denilmiştir.
Aynı zamanda Antik Yunan tapınaklarına benzeyen bir giriş cephesine sahip olan bu köşkteki üçgen alınlığın üst kısmında, ışıklar saçan bir göz resmi vardır. Tanrı’nın her şeyi gören gözünü simgeleyen ve yine masonluğun sembollerinden biri olan bu göz sebebiyle köşke “Gözlü Ev” de denilmiştir.
Agopyan Köşkü; 1900 başlarında Marten Agopyan tarafından inşa ettirilmiş. Büyükada Agopyan Köşkü 1918 tarihlerinde otele çevrilmiş ve zaman sürecinde Hotel des Princes, Hotel Beler, Hotel Çankaya isimlerini almıştır. Yapı daha sonra çok tahrip olduğu için yıkılıp kagir olarak tekrar yapılmıştır.
Toskana estetiği taşıyan Fabiato Köşkü, 1878 tarihinde inşa edilmiştir.
Köşkün ilk sahibi İtalyan ressam Gemma Giuliana Pavlina hayatının sonuna kadar bu köşkte yaşamış. Daha sonra bu köşk 1910 tarihinde torunu Banker Guiseppe Spiridon Fabiato’ya kalmış ve köşk de ismini bu mal sahibinden dolayı almıştır. 1941 yılında İtalyan Aurora Agapiu Scotta’ya geçti. Scotta’nın varisi olmadığından dolayı vefatından önce Büyükada San Pacifico Latin Kilisesi’ne bağışlanmış.
1878 tarihinde yapılan köşk bir dönem otel olarak hizmet vermiş. Köşkün salonlarından birinde ise ressam Gemma Giuliana Pavlina’nın kendi portresi bulunmaktadır.
Hacopoulos Köşkü; 1 yıl öncesine kadar Hükümet Konağı olarak kullanılmaktaydı.
Büyük bir bahçe ortasındadır. 1900’lerin başında yapıldığı sanılmaktadır. Yapının bahçesi yol kotundan aşağıda olduğu için yapıya caddeden Mermer döşeli bir köprü ile girilir. Odaların ve sofaların tavanları kabartma ve kalemişi nakışlarla süslüdür.
Hacapulos’un ülkeyi terk etmesi üzerine Hazineye intikal etmiş daha sonra da Murat Pinyatoğlu tarafında satın alınmıştır. I. Dünya Savaşından sonra tekrar Hazineye intikal eden bu köşk, İstanbul’un işgali sırasında “Büyük Emperyal Oteli” olarak kullanılmıştır.
Agasi Efendi Köşkü; Kuyumcuağası Ejderhanyan’ın oğlu Ohannes Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Bina bir çok defa el değiştirmiştir. Efezade Mahmut Bey zamanında sazlı sözlü meclisler tertip edilmiştir. Hafız Sadettin Kaynak, Hafız Ferit, Ahmet Refik, Neyzen Tevfik gibi devrin önemli kişileri bu toplantılara katılmıştır.
Sultan II. Abdülhamit döneminde Recaizade Mahmut Ekrem zoraki olarak burada ikamet etmiştir.
Con Paşa Köşkü veya John Avrimidis Köşkü; 1880 tarihinde Midilli doğumlu olan Con Paşa tarafından yaptırılmıştır. Köşkün mimarı Achileus Policis’tir.
Con Paşa aslında Venedik’li bir aileden gelir. Con Paşa’nın yöneticisi olduğu İdare-i Mahsusa ilk Kadıköy Adalar seferlerini başlatmıştır. O dönemin vapurları Bağdat, Basra ve İhsan idi.
Çağının mimari özelliklerini bünyesinde toplayan değişik üsluplardaki dış süslemeleriyle seçmeci veya eklektik bir yapı olup başka bir eşi yoktur.
Arvanitis Köşkünün mimarı ve yapım yılı ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Ama ilk inşa ettiren Yunanlı armatör Arvanitis’dir.
Köşkün kırmızı tuğlalı bir kulesi bulunmaktadır. Yapı daha sonra İstanbul Mezarlıklar Müdürü Süleyman Fuat Hararlı tarafından satın alınmıştır. Daha sonraları bir dönem Kaymakamlık Lojmanı olarak kullanılmıştır.
Meziki Köşkü; 19. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır.
Levantenlere ait olan Meziki Köşk’ü 20. yüzyılın başlarında Şahbaz ve daha sonra da Karayan ailelerinin mülkiyetine geçmiştir. Günümüze oldukça iyi bir durumda gelen bu yapı caddeden geride yer alıp, üç katlı ve bir de çatı katından oluşmaktadır.
İtalyan mimarisine benzeyen köşkün cephelerinde ampir ve neo rönesans üslubu görülmektedir.
Mizzi Köşkü; İngiliz uyruklu George Mizzi tarafından inşa ettirilmiştir. Daha sonra oğlu Avukat Giovanni Mizzi’ye kalan köşk, sonra defalarca el değiştirmiştir.
1930 yılından sonra San Remo oteli ismiyle on yıl faaliyet göstermiştir. İkinci Dünya Savaşında kapalı olan köşk, 1952 yılından itibaren sayfiye köşkü haline gelmiştir.
Taranto Köşkü Judit Taranto tarafından yapılmıştır. Mehmetçik caddesindeki köşk adanın en şirin köşklerinden biri olup Ermeni Katolik Kilisesinin bitişiğindedir. Bu köşk bahçesindeki Begonvillerle beraber adanın simge yapılarından biridir.