Pek çok insan için Louvre Müzesi Paris’e gidilince ziyaret edilecek yerlerin başında gelir. Dünyada en çok ziyaret edilen müze unvanına sahip Louvre ayrıca en büyük müzelerden biri olma özelliğini de taşıyor. 38,000 sanat eseri sergileniyor ve 422,000 tanesi de sergilenmek için bekletiliyor. Müzede 65 müdür ve 145 koruyucu ve 1,200 güvenlik görevlisi dahil olmak üzere 2,290 kişi çalışıyor. Louvre Müzesi'nde ayrıca 24 saat boyunca çalışan 48 adet itfaiye görevlisi var. Hadi şimdi de bu devasa müzenin bilinmeyen yönlerine göz atalım.
Loire Vadisi'nde yer alan görkemli kaleleri ile bilinen bu Rönesans kralı, Louvre’nin inşa edilmesi için bir kaleyi yıktırmıştır. İnşaatına 1500’lü yılların ortasında başlanmış olmasına rağmen binanın sadece bir kısmı tamamlanabilmiş. I. François’den sonra gelen her kral yapıya bir bina daha eklemiş. Müzeyi gezerken biraz dikkat ederseniz binalar arasındaki mimari farkını görebilirsiniz. Binanın en dikkat çekici yerlerinden birisi de Louis Le Vau, Claude Perrault ve ressam Charles Le Brun tarafından tasarlanan Kolonad bölümü. Ayrıca bu ressamların eserlerini Apollo Galerisi'nde bulabilirsiniz.
13. yüzyılda Kral Philippe Augustus’a ait olan kale yıkılmış fakat camdan piramit inşası sırasında arkeolojisiler orijinal kale hendeğini Cour Carré’nin yaklaşık 7 metre altında bulunmuş. Bugün bu ortaçağ serine Sully kanadından bakabilirsiniz.
XIV. Louis, Louvre’u kraliyet konutu olarak kullanan son kraldır. Daha sonra 1682 yılında krallığı Versay’a taşımıştır. 1793 yılında, Fransız İhtilali sırasında, Grande Galerie’de Musée Central des Arts (Sanat Müzesi) açılmıştır. Napoleon Bonaparte ve III. Napoleon Louvre’a kendi prestijlerini artırmak için bazı ekler yapmıştır. 1993 yılında tüm bina ilk defa müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Müzedeki pek çok sanat eseri Napoleon tarafıdan savaş ganimeti olarak yağmalanmış. Pek çok Fransız Kralı sanat eserlerine meraklıdır; binaya kendilerinden bir şeyler katabilmek için en yetenekli mimarları görevlendirmişler. Müzeye ait en önemli eserler Napoleon’a ait İtalya, Mısır ve diğer ülkelerdeki yerlerine götürülmüştür.
Amerikalı mimar I.M. Pei tarafından tasarlanan cam piramit günümüzde Louvre Müzesi'nin bir sembolü olarak görülmektedir fakat 1989 yılında ilk görücüye çıktığı zaman tarihi kalenin bütünlüğünü bozan “kutsala saygısız” olarak görülmüştür. Yılda 4.5. milyon ziyaretçisi olan müzeyi 2015 yılında 8.6 milyon kişi ziyaret etmiştir. Piramidin yükünü azaltmak için günümüzde müzeye girişlerin ve resepsiyon alanlarının yeniden tasarlanması ile ilgili bir proje yürütülmektedir.
Mona Lisa belki de Louvre Müzesi'nin en meşhur resimlerinden biridir fakat çoğu insan müzenin en büyük resminin de bu odada olduğunu fark etmez. İtalyan ressam Paolo Veronese tarafından resmedilmiş olan “Kana’da Düğün” tablosu bazen “Son Akşam Yemeği” ile karıştırılmaktadır. “Kana’da Düğün” İsa’nın suyu şaraba çevirdiği ilk mucizeyi anlatan bir tablodur.
Ziyaretçilere yol göstermek amacı ile Louvre Müzesi'nde bir kaç adet resmi yol vardır ve “Da Vinci’nin Şifresi” bu yollardan birine ilham vermiştir. Bu yolu izleyerek müzeyi gezerseniz hikayedeki kahramanlar olan Robert Langdon ve Sophie Neveu’nun izini sürmüş olursunuz ve gerçeği kurgudan ayırt edebilirsiniz. Ayrıca “THATLou” (Louvre Müzesinde Altın Avı) yolu da keşif için idealdir.
Richelieu kanadının uzak bir köşesinde III. Napoleon’un çizim odası size sarayın imparator dönemindeki şatafatlı günlerini görebilirsiniz.
Müzenin girişindeki kalabalığa karışmak istemiyorsanız FNAC kitapevinden giriş biletinizi alabilir ve Passage Richelieu tarafından giriş yapabilirsiniz. Ayrıca müzenin resmi uygulamasını da indirerek müzede önceden planlanmış gezme yollarını görebilir ve müze sorumluları tarafından eklenmiş yorumları okuyabilirsiniz. Müzeyi gece gezmek isterseniz çarşamba ve cuma günleri 21:45’e kadar açık.
Her ne kadar müzede bulunan sanat eserlerinin çoğu 19. yüzyıla ait olsa da, yeni gelen eserlere de kapıları açık. Hatta Louvre yakın bir zamanda Amsterdam’da bulunan Rijksmuseum’den Rembrandt’a ait iki adet portre aldığını açıkladı. 13 Haziran 2016’ya kadar sergilenecek olan bu portreler daha sonra tekrar Rijksmuseum’e geri verilecek.
