Çok eski çağlarda Güneş'in batması ve doğması ya da yıldızların gökyüzünde görünürlük durumları insanlar tarafından takip edilmiş ve zaman dilimleri anlaşılmaya, açıklanmaya çalışılmıştır. İnsanların yerleşik hayata geçmesi ile birlikte tarım hayatı başlamış ve hayvanların düzenli olarak beslenebilmesi, tarlaların doğru zamanlarda ekilip takip edilebilmesi için zamanın bilinmesine gereksinim duyulmuştur.
Zamanı ölçmek için faydalanılan ilk aletlerden biri de ilkel bir saat türü olan güneş saatleridir. Milattan önce dört binli yıllara dayanan saatin icadının Eski Mısır’da olduğu bilinmektedir. Eski Mısırlılar güneş saatlerinde düz bir zeminin üzerine bir çubuk yerleştirip çubuğun güneşin açısına bağlı olarak oluşturduğu gölgenin boyunu ölçüyorlardı. Bu sayede saatin aşağı yukarı kaç olduğu ve günün hangi saatinde olunduğu anlaşılabiliyordu.
O dönemlerde 12 tabanlı sayı sistemi kullanılıyorken bu sistem daha sonra Babilliler tarafından 60 sayısını temel alan altılı bir sayı sistemine dönüştü. Bir günün 24 saat bir saatin 60 dakika olmasının temeli de bu altılı sayı sistemine dayanmaktadır. Bir başka saat formu da yine Mısırlılara dayanan su saati uygulamasıdır.
Su saatinde bir kabın alt kısmına bir delik açılır ve içinde geçen zamanın temsili olarak koyulan bazı çizgiler çizilirdi. Su delikten yavaş yavaş akarken su seviyesi bu çizgilerden hangisine gelirse birim zaman kadar zaman geçtiği anlaşılmış oluyordu.
Milattan önce temelleri atılan saat 1524 yılında kurmalı saatlerin bulunması ile boyut değiştirdi. 1550’li yıllarda dünya genelinde mekanik saatlerin sayıları artışa geçti. Yaklaşık 20 yıl sonra ise İngiliz ve İsveç üreticiler çeşitli saatler ürettiler.
1800’lü yıllarda ilk cep kronometresi yapıldı. 1900’lü yıllara gelindiğinde ise ilk pilli saatler üretildi ve kurmalı saatler bu sayede tarihe karıştı.