London Underground
Çok dile getirilmez ama, bence Uncharted 3'ün seriyi biraz daha kentsel lokasyonlara taşıması dev iyi hamleydi. Tabii bunu yaparken de serinin alametifarika gizem ve egzotik kanadını da ihmal etmediler. London Underground bunların kusursuz bir birleşimiydi. Dünyanın ilk metrosu hakkında çok şey yazıldı, çizildi; Uncharted 3 de bunların arasına layık bir eklentiydi.
Cartagena
Yine Uncharted 3'ten gidiyoruz. Aynı yukarıda söylediğimiz gibi, Uncharted 3'ün kıymeti o standart Uncharted lokasyonlarının hissini, daha kentsel bir yapıyla birleştirmesiydi. Bunu London Underground da mevzubahis lokasyonun gizemi ve mistisizmiyle birleştirerek yaptılar; Cartagena da bilindik Uncharted bölgelerini sabit tutup, kırsaldan kentsele geçerek becerdiler. Maşallah bir de Uncharted 3 harika gözüktüğü için, görsel de şölen verdiler bizlere! Shambhala

Uncharted 3'ten, serinin tartışmasız en iyi oyunu olan Among Thieves'e, yani Uncharted 2'ye geçiyoruz. Shambhala, oyun boyunca adını devamlı duyduğumuz; mistikliği, gizemi, güzelliği boyuna övülen bir yerdi. En sonunda ziyaret ettiğimizde, tüm bu muhabbetin boşuna olmadığını gördük. Naughty Dog maşallah, fantastik bir cennet yaratıp koymuştu karşımıza, biz de afiyetle yedik. Tibetan Village

Uncharted 2'nin muhteşem açılış sahnesi olarak da hizmet veren o trenden kaçış sahnesinden sonra, bu isimsiz Tibet köyü bir mola yeri vazifesi görüyordu. Yalnız maşallah, öyle bir mola yeri ki, İstanbul-Ankara arası otobüsler buraya park etseler, herhalde haftada bir işimiz olmasa da otogara gidip bilet alırız. Renkleri, sakinleri, bölümün hikaye içerisindeki konumu falan gerçekten şahane ve unutulmazdı. Golden Abyss

Kendisi Uncharted: Nathan Drake Collection da yok (ki niye yok, bizce çok saçma, keşke olsaydı) ama, Golden Abyss'i de burada anmak istedik. Bakın, PS3'te, özellikle de artık ömrünün sonuna gelmiş ve Naughty Dog tarafından ümüğü sıkılmakta olan bir PS3'te güzel lokasyon yapmak kolay. Golden Abyss Vita'da gördüğümüz bir yerdi, ve buna rağmen yine de nefesimizi kesmişti... Keşke biraz daha uzun takılsaydık. Yemen

Uncharted 3'ün kapağında, Nathan Drake'i çöllerde gördükten sonra benim içimi dev bir merak kaplamıştı. Zira burada karşımızda üçüncü oyununda da farklı bir istikamete giden bir oyun vardı. İlk oyun Amazon ormanlarını mesken bellerken, ikinci oyun Tibet'in karı kışına bizi sokuyordu, şimdi de üçüncü oyun çöllere Mecnun gibi vuracaktı. Ama ne yalan söyleyeyim, tüm bu gazıma rağmen Yemen kadar keyif verici, mutluluk verici bir şey beklemiyordum o kapağın altında. Hoşnut bir vaziyette şaşırdım! Drowned City

O döneme şahit olanlar hatırlar, Uncharted: Drake's Fortune çıktığı esnada PS3 biraz sendelemekteydi. Herkesin de dudağında aynı cümle vardı, "ya PS3 çok karışık makineymiş, kodlaması çok zormuş. Konsolun potansiyeli kullanılamıyor". Bu geyiği resmen elinin tersiyle iten (en azından o dönem ittiğini sandığımız) oyun, Uncharted oldu. Spesifik olarak da, Naughty Dog'un "bakın nasıl su yapıyoruz" diye şov yaptığı muazzam Drowned City bölümü. Şimdiki gençler anlamaz, o zaman Nathan'ın suya girdiği yere kadar ıslanması, müthiş bir gelişmeydi. Atlantis of the Sands

Tüm Uncharted tarihinin en sükseli, en orijinal, en nevi şahsına münhasır lokasyonlarından birini ilk üçe almasak, dev haksızlık olurdu bunu kabul etmek lazım. Dedik ya, Uncharted'ın yükseleni orman, Uncharted 2'ninkisi kar kış ise, Uncharted 3'ün gönlümüze bastığı mühürde de bol bol kum vardı. Yalnız o kumun ortasına bir de mitoloji yerleştirdiler ki, resmen gözümüz şenlendi. Bir çölden ne çıkabilir ortalama bir Uncharted oyuncusunu ihya edebilecek? Aha bu çıktı. Borneo Caverns

Uncharted 2'nin dördüncü bölümünde, Marco Polo'nun güncesini takip ederek girdiğimi bir mağaraydı Borneo Caverns. Dürüst olmak gerekirse, bölümün tümünü dahi oluşturmuyordu. Yalnız, mavi reçineyi yakarak oluşturduğumuz meşaleyle geziyorduk ya her yerdi? İşte Naughty Dog'un dehası orada yatıyordu. Standart bir bölümü, bu kadar basit bir ışıklandırma tercihiyle bir anda unutulmaz, atmosferi soluklanabilecek kadar yoğun, nokta atışı bir anıya çevirmişlerdi. Sırf bundan, yani Naughty Dog'un bu meziyetini sembolize ettiğinden, listemizde buraya koyduk. İstanbul Sarayı

Helbette taraflıyız, helbette! Nasıl olmayalım? Sen adını "Palace of Istanbul" koymuşsun, ama Topkapı devşirmesi bir yer bu, belli. Üstüne üstlük bir de oyununu -gayrı resmi olarak başa bir tren sekansı atsan da- buradan açıyorsun. Muhafızlar falan Türkçe konuşuyorlar kendi aralarında. Biz nasıl bir "en iyi Uncharted lokasyonları" listesi yapıp da, listenin tepesine burayı koymayalım? Mesele bizi ne kadar ihya etmesi değil mi zaten? E o zaman, bir numara belli!