YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Ak Parti Grup Toplantısı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde CHP ve MHP'nin tavrının milli bir tavır olmadığını söyleyerek,...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde CHP ve MHP'nin tavrının milli bir tavır olmadığını söyleyerek, şehit ailelerine ve Gazilere "Şehit aileleri hiç ama hiç tedirgin olmasın. Gazilerimiz asla tereddüt içinde olmasın. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Bizim gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız. Aynı istikametteyiz" diyerek seslendi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Başbakan Erdoğan grup toplantı salonuna girmeden önce kuliste genç bir kadının Başbakan Erdoğan'a ulaşamayınca bağırmaya başladı. 'Sayın Başbakanım bir talebim olacak, Gürcistan mağduruyum' şeklinde bağıran kadın, Başbakan'a ulaşamayınca ağlamaya başladı. Korumalar tarafından uzaklaştırılmaya çalışılan genç kadın direnince bu sefer bazı AK Partili'ler kadına yardımcı olacaklarını belirterek ikna etti.

AK Parti grubunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan ise konuşmasının başında hayatını kaybeden ünlü sanatçı Müslüm Gürses'e Allah'tan rahmet diledi.

Viyana'daki temaslarını anlatan ve orada okuyan Türk öğrencilerle bir araya geldiklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, oradaki öğrencileri ise 'Öz vatanında garip, öz vatanında parya' dizelerinde tarif edilene benzeterek bu sebepten dolayı yurt dışında okumak zorunda kaldıklarına vurgu yaptı. Başbakan Erdoğan öğrencilere artık Türkiye'ye dönmeleri gerektiğini o ziyaret esnasında ifade ettiğini belirterek şunları söyledi:

"O öğrenciler de 'öz yurdunda garipsin öz yurdunda parya' anlayışındaki öğrencilerdi. Burada okuyamadılar, oraya gittiler. Bir kısmı mezun oldukça Türkiye'ye tekrar dönüyor, bir kısmı orada yaşamını sürdürüyor veya Avrupa'nın değişik ülkelerinde... Fakat ben kendilerine Türkiye'ye dönme çarğsı yaptım. 'Burada işiniz bittiğinizde siz artık parya değilsiniz dönmelisiniz' dedim."

"BALIKESİR'DEKİ MEYDAN ÇOK FARKLI BİR HEYECANA SAHİPTİ"

Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise hafta sonu Balıkesir'e gerçekleştirdiği ziyaretlere değindi. Balıkesir'de kendilerini on binlerce vatandaşın karşıladığına vurgu yapan Erdoğan, Balıkesir merkezdeki mitingin hemen ardından Bigadiç ilçesine geçtiğini, orada da 15 bin kişinin miting alanına toplandığını söyleyerek, "O toplu açılışta Balıkesir'deki meydan çok çok farklı bir heyecana sahipti. On binlerce Balıkesirli'nin katıldığı resmi açılıştı. Bigadiç'e gittik, aynı anda oraya gidiyoruz, bindirilmiş kıta söz konusu değil. Orada da yine 15 bin civarında Bigadiçli alanı tıklım tıklım doldurmuştu" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın Balıkesir'deki ziyaretlerini anlattığı sırada ise ilginç bir detayı da paylaştı. Balıkesir merkezde yanına gelen bir çocuğun kendisini kahve içmeye davet ettiğini söyleyerek şunları ifade etti:

"Bir yavru yanımıza geldi. Ama bir dil, bir dil, aman yarabbi... 'Başbakanım ne olur, buradan bizim evimize gidelim. Annem güzel kahve yapıyor, ne olur bizim eve gidelim' diyor. 'Ben annenin kahvesini ne yapayım, ben senin kahveni içmek isterim'. 'Ben annem kadar kahve yaparım, hatta daha güzelini yaparım, ne olur bizim evimize gidelim'. Biz bu yavrunun dileğini, talebini kırmadık ve onun evine de gittik. Tabii AK Parti'nin farkı burada, farklılığımız burada."

Başbakan Erdoğan, küçük bir kızın kendilerini kahveye davet ettiğini anlatması üzerine tribünden bir partili de Başbakan Erdoğan'ı evine kahve içmeye davet etmesi üzerin "İnşallah" dedi.

"ŞEHİTLERİMİZİN KEMİKLERİNİ SIZLATACAK HİÇBİR GİRİŞİMİN İÇİNDE BULUNMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL"

Başbakan Erdoğan, Balıkesir'de bir gazinin İmralı sürecine ilişkin ortaya koyduğu eleştirisini de değerlendirdi. Bunu bir muhalefet olarak görmediğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

"Kayseri ve Balıkesir'de çok sayıda katılımcının içinden sadece birer şehit yakını ve gazinin, o da nezaket dahlinde anlamaya yönelik olarak sürece ilişkin soruları oldu. Ben bunu bir muhalefet olarak görmüyorum. Bu muhalefeti ya da farklı düşünceyi bize aktaranlar oldu. Şehit yakınlarımızla da gazilerimizle de tam bir iletişim içindeyiz. Onlarım tereddütünü, kaygılarını gidermek için de samimiyetle, sabırla açıklamalarımızı yapıyoruz. Ancak ben burada bir hususun üzerinde önemli durmak istiyorum; şehit yakınlarımız ve gazilerimiz yaşadıkları acıdan dolayı maalesef art niyetli çevrelerin istismarına çok açık durumda bulunuyorlar. Bunu da tüm şehit yakınları ve gaziler için değil, gerçekten bunlar içinde çok az bir kısmı için söylenebilir.

Muhalefetin ağır tahrikleri, asılsız ithamları, iftiraları özellikle de bu kesimlere yönelik istismar yüklü açıklamaları nedeniyle çok az sayıda şehit yakını ve gazinin süreçle ilgili soru işaretleri taşıdıklarına şahit olduk. Bakın defaatle söyledik, bundan sonra da bıkmadan usanmadan, sabırla söylemeye devam edeceğiz. Bizim şehitlerimizin ruhunu muazzeb edecek, onların kemiklerini sızlatacak, onların hatırasına halel getirecek hiçbir adımı atmamız, hiçbir girişimin içinde bulunmamız mümkün değil."

"BU MİLLET SÖYLEYECEĞİNİ SAVAŞ MEYDANINDA SÖYLER"

Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise CHP ve MHP'nin tavrını eleştirdi. "CHP ve MHP, bu çözüm sürecini ısrarla, inatla, sorumsuzca bir boyun eğme, taviz, geri adım gibi lanse etmenin peşinde" diyen Erdoğan, "MHP ve CHP'nin bu tavrı milli bir tavır değildir, sorumlu bir tavır değildir. Kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir. Şehit yakınlarının, gazilerin bize yönelttiği sorulara bakıyoruz; muhalefetin ürettiği, aslı astarı olmayan, tamamen iftiradan ibaret bir propagandanın etkisini görüyoruz" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili örnekler de vererek, mehmetçikten övgüyle bahsetti. Mehmetçiğin, Çanakkale Savaşı sırasında düşman askerine kahve ikram ettiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, terörle mücadelede mehmetçiğin soğuktan üşüyen teröriste parkasını verdiğini söyledi. Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Mustafa Kemal, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış, başkomutanlık yapmış bir asker... İsminin başında 'Gazi' unvanı var. 9 Eylül 1922'de İzmir işgalden kurtuluyor. 10 Eylül'de Gazi Mustafa Kemal, Yunanistan ile yeni dönemin, barışa dayalı bir dönemin ilk adımlarını atıyor. İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşundan sadece 8 yıl sonra 1930 yılında Yunanistan Başbakanı Türkiye'ye resmi ziyarette bulunuyor, 1934 yılında da Gazi Mustafa Kemal'i Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteriyor. Sadece Yunanistan değil, Osmanlı devleti son yıllarında Bulgarlar, Sırplar, Makedonlar... Rusya, Gürcistan, İngiltere, Fransa, Romanya, İtalya, hatta Japonya, hatta ABD ile savaş halinde, Güneyde isyancı bazı Arap kabileleri ile Doğu'da Ermeni çeteleriyle yoğun bir mücadele var. Bütün bu mücadelenin her safhasında Gazi Mustafa Kemal de var. Ama 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan ediliyor, tüm bu ülkelerle yeni bir sayfa açılıyor. Bize karşı kindar olmayan, bize karşı husumet, düşmanlık sergilemeyen her toplumla yeni başlangıç yapmak, yeni sayfa açmak, işbirliğini geliştirmek için Gazi o zaman adımlar atıyor. Kin gütmüyor, intikam duygusunun peşinden gitmiyor, geçmişte yaşananlara takılıp geleceği öfkenin, acının, nefretin üzerine inşa etmiyor.

Bir başka örnek... Çanakkale zaferi... Yedi düvel Osmanlı'ya, Çanakkale'ye taarruz yapılıyor. Yeni Zelanda, Avustralya'dan, Senegal'den, Hindistan'dan Boğaza asker taşınıyor. O kanlı çatışmalarda düşman askerinin bizim askerimize, bizim Mehmetçiğin de düşman askerine siperden sipere gıda gönderdiğini, hediyeler attığını hepimiz biliyoruz. Çok enteresan, Senegal'den gelenlerin içinde Müslümanlar da var. Müslümanlar aldatılarak geliyor, Müslümanlara karşı savaşacak diye değil. Ne zaman ki Çanakkale'ye geliyorlar, orada ezan sesini duyuyorlar, duydukları anda silahlarını bırakıyorlar. Ateşkes anlarında Mehmetçik ile düşman askerlerinin bir araya gelip birbirlerine kahve ikram ettiklerini biliyoruz. Mehmetçiğin düşman askerlerinin yaralarına nasıl merhamet, ölülerine nasıl hürmet gösterdiklerini hepimiz bilmiyoruz.

Gazi Mustafa Kemal'in Çanakkale'de yatan düşman ölülerinin ailelerine söylediği şu söz son derece manidardır: 'Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlarımız, burada bir dost ülkenin toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar, gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindeler ve huzur içinde uyuyacaklar. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.' Bunu Gazi Mustafa Kemal söylüyor. Kime söylüyor, Mehmetçiği şehit etmek, boğazı geçmek, İstanbul'u işgal etmek amacıyla gelmiş ama bunu başaramamış bu topraklarda ölmüş yabancı askerlere ve annelerine söylüyor. Benim Mehmetçiğim Çanakkale'de topraklarını işgal etmek için gelen, belki de birazdan kendisini şehit edecek düşman askerine kahve ikram edecek kadar cesur ve kahraman bir Mehmetçik'tir.

Çünkü bu millet söyleyeceğini savaş meydanında söyler. Eğer intikam, kin gütmek diye bir şey varsa Mehmetçik savaş meydanında zaferini kazanır, sonra o defteri tamamen kapatır. Zafer kazanmış bir millet için, zafer kazanmış bir ordu için yenilmişler karşısında mağrur olmak yoktur. Tam tersine yeniymiş olanlara şefkat, merhamet vardır. Benim askerim, benim Mehmetçiğim dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını verecek kadar kahraman bir Mehmetçik'tir. Bizim komutanımız mağarada teröristi 'seni annene götüreceğiz' diye ikna ederek çıkaracak kadar alicenap bir komutandır."

"ŞEHİT AİLELERİ HİÇ AMA HİÇ TEDİRGİN OLMASIN"

Başbakan Erdoğan, yeni süreçle ilgili olarak şehit aileleri ve gazilerin tereddüt içinde olmaması gerektiğini söyleyerek, "Şehit aileleri hiç ama hiç tedirgin olmasın. Gazilerimiz asla tereddüt içinde olmasın. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Bizim gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız. Aynı istikametteyiz" şeklinde konuştu.

"Biz yenilginin jargonuyla konuşan bir millet değiliz, hiçbir zaman böyle olmadık, hiçbir zaman olmayız" diyen Erdoğan, "Bizim muhayyilemizdeki Türkiye, çok büyük bir Türkiye'dir. Ve biz MHP ve CHP Genel Başkanı'nı muhayyilesindeki ürkek ve küçük Türkiye'yi tanımadık ve tanımıyoruz. Allah aşkına bu nasıl bir milliyetçiliktir. Kendi ülkesini bu kadar küçük, bu kadar ürkek, bu kadar korkak gören, kendi ülkesini sürekli yenilgiyle anan birisi nasıl milliyetçi olabilir? Bu ülkenin şehitleri, en son şehit kendileri olsun umuduyla canlarını verdiler. Kendi annelerinden sonra hiçbir anne ağlamasın diye canlarını ortaya koydular. Bu şehitler bu toprakların huzuru, birliği, kardeşliği için canlarını ortaya koydular. Şehitleri, şehit ailelerini istismar edip bu ülkeye korkaklık, ürkeklik, bunun yanında fitne salmak milliyetçilik değildir ve olamaz. Şehit cenazelerinin başında slogan atmak, şehit ailelerini, gazilerini kedi siyasi çıkarları uğruna sömürmeye kalkışmak milliyetçilik değildir ve olamaz" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şöyle geriye doğru 30 yılı gözümüzde canlandıralım. Terörle mücadele ettiğimiz 30 yılı şöyle bir hatırlayalım. BDP'nin farklı isimler altında tüm bu 30 yıl boyunca nerede durduğunu herkes biliyor. Ama ben özellikle CHP'nin, özellikle MHP'nin nerede durduğuna dikkatle bakmanızı sizlerden rica ediyorum. 30 yıl için de CHP'nin de, MHP'nin de iktidar ortağı oldukları dönemler oldu. Peki terörü çözmek için ne yaptılar? Koca bir hiç. 30 yıl boyunca CHP'nin de MHP'nin de muhalefette oldukları dönemler oldu. Peki çözüme katkı sağlamak için ne yaptılar, koca bir hiç? CHP'nin bu süreçte tek yaptığı bir kaç rapor hazırlamak. Şuanda geçmişte hazırladıkları o raporların dahi gerisindeler.

MHP bu süreçte küfretmekten, hakaret etmekten, öfke ve nefreti büyütmekten, bir de şehit cenazelerini istismar etmekten başka hiçbirşey ama hiçbirşey yapmıyor. Her Salı Bahçeli'yi dinleyin, nefret, kin, intikam, küfür ne isterseniz var. İktidarda oldukları zamanlarda çözüme yanaşmadılar. Muhalefette oldukları dönemlerde de çözdürmediler. 'Biz çözmüyoruz, hiç kimsenin de çözmesine müsahade etmeyiz' dediler. 30 yıl boyunca nasıl direttilerse, bugün de aynı şekilde diretiyorlar. 30 yıl boyunca çözümün önünde nasıl engel oldularsa, bugün de aynı şekilde engel oluyorlar.

Dikkat edin hiçbir tasarıları yok, hiçbir tasavvurları yok, hiç bir önerileri yok, hatta neyi eleştirdiklerini, neyi eleştirdiklerini, neye karşı çıktıklarını dahi bilmez haldeler. Bizi ihanetle suçlayacak kadar izanlarını yitirmiş, kaybetmiş olanlara buradan açık söylüyorum. Siz terör karşısında 30 yıl milli bir duruş sergilemediniz. Bugün de milli bir duruş sergileyemiyorsunuz. Eğer ortada bir ihanet varsa, o ihanet gençlere olan ihanettir. Annelere olan ihanettir. Bu terörün çözülmesini engelleyerek millete yapılan ihanettir."

BAŞBAKAN ŞAMPİYONLUK KUPASINI KALDIRDI

Başbakan Erdoğan konuşmasının sonunda ise Erkekler CEV Kupası Finali rövanş maçında İtalya'nın Andreoli takımını 3-2 yenerek şampiyon olan Halkbank Voleybol takımının da grup salonunda olduğunu söyledi. Oyuncuları kürsüye çağıran Erdoğan, sporcularla birlikte hatıra fotoğrafı çektirerek şampiyonluk kupasını kaldırdı. Başbakan Erdoğan şampiyon olan Halkbank Voleybol Takımı oyuncularına hediyelerini de verirken, ayrıca Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası'nda altın madalya kazanan Nevin Yanıt'la da fotoğraf çektirerek hediyesini takdim etti.

Mynet Youtube


Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler