Okula gitmek ve eğitim görmek herkes için aynı şeyleri ifade etmiyor. Esasen, gördüğünüz eğitim, okul binası, okula giderken giydikleriniz, vs. yaşadığınız ülkeye ve hatta bölgeye göre değişiklikler gösterebiliyor. En temel şeylerde bile ülkeden ülkeye büyük farklar görmek mümkün. Mesela kimi okulda ders saati, ödev, sınav, vs. yokken; kimi yerde, okulda 20 saatinizi geçirmek zorunda kalabiliyorsunuz. Dünyanın farklı köşelerindeki farklı eğitim anlayışlarını sizler için bir araya getirdik.
İşte o okullar...
Delhi Metro Köprüsü’nün altında, duvarları olmayan bir açık hava okulu hizmet veriyor. Tamamen ücretsiz olan bu okulun öğrencileri genellikle fakir göçmenlerin, günlük ve mevsimlik işçilerin çocukları oluyor. Öğrenci sayısı değişen okulun nüfusu 100 çocuğa kadar ulaşabiliyor.
Güney Kore’de standart okul saatleri 8 – 16 arasında, dünyadaki pek çok ülkeden daha uzun bir süre bu. Ancak birçok Koreli öğrenciye bu süre yetmiyor olacak ki özel okullar da dahil olmak üzere çoğu öğrenci akşam 6-9’a kadar okulda kalıyor.
Japon okul formaları ikonik bir tasarıma sahip, denizci kıyafeti gibi görünen Japon okul üniformalarına animelerden aşinayız. Ancak bu son zamanlarda değişmeye başladı, artık Japon okulları öğrencilerinden uniseks okul formaları giymelerini istiyor. Bunun pek çok sebebi var çocukların kendilerini daha rahat hissetmesi, cinsiyet ayrımcılığının o yaşta beyinlerine yerleşmemesi, lgbt öğrencilerin kendilerini daha rahat hissetmesi ve ekonomik boyutu. Yakın gelecekte tüm Japon okullarının bunu yapması gerektiği konuşuluyor.
Bangladeş’in toplam yüzölçümünün %70’i deniz seviyesinin sadece bir metre üstünde. Okul yaşındaki çocuk nüfusu bir hayli yüksek olan Bangladeş sel zamanlarında çocukların okula devam edebilmesi için ilginç yollar bulmuş. Yerel okulların sellerden etkilenmemesi için okulları yüzer bir platformun üzerine inşa ediyorlar. Böylelikle çocuklar sel olduğunda, sular yükseldiğinde dahi eğitimden geri kalmıyor, bu okullara enerji güneş panelleriyle sağlanıyor.
Dünyada okula başlama yaşı konusunda farklı yaklaşımlar var. Almanya’da öğrenciler ilkokula 7 yaşında başlarken, İngiltere’de 4-5 yaşında başlıyorlar, ancak ilk yıl anaokulu gibi geçiyor. Tüm çocukların okula Eylül ayında aynı gün başlamasının bazı sıkıntıları var, mesela aynı gün okula başlayan çocuklar arasında 1 yaş fark olabiliyor. Hollanda’da bu sorunu çocukları okula 4. Yaş günlerinde başlatmakla çözmüş gibi görünüyor, doğum günleri hangi aya denk gelirse gelsin. Böylece öğrenciler okula sınıf arkadaşlarıyla aynı bilişsel ve fiziksel becerilerle başlamış oluyorlar. Bu da demek oluyor ki yılın her günü okula yeni birileri geliyor.
Yeni Zelanda ve Avustralya gibi bazı Okyanusya ülkelerinde öğrencilerin okula gelirken ayakkabı giyme mecburiyeti yok. Okula ayakkabıyla geliyorlar, ancak sınıfta ayakkabı giymek zorunda değiller. Bu kural elbette mevsim şartlarına göre değişiklik gösterebiliyor.
Dünyada, etek genellikle kız öğrencilerin okul formalarının bir parçası, ancak İskoçya’daki James Gillespie okulunda erkek öğrenciler de etek (kilt) giymek zorunda. Bu kuralın değiştirilmesi gündeme geldiğinde buna karşı çıkanlar erkek öğrenciler olmuş, kilt giymeyi seviyorlar.
Bazı ülkelerde, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan çocuklar okula yürüyerek gidip gelirler. Yıllar boyunca okullar bu çocukları yolculukları sırasında korumak için farklı yollara başvurdular. Tsunamilerin ve depremlerin büyük tehlike araz ettiği Tokyo’da çocuklardan okula gelirken ve evlerine dönerken koruyucu başlık takmaları isteniyor. Bir tehlike anında onları bu şekilde koruyabilmeyi umuyorlar.
Çocukların okullara taşınması ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Ancak Hindistan’daki kadar enteresan okul servislerini başka bir yerde görmeniz pek mümkün değil. At arabaları, bisikletler, motor kasaları, triportörler, vs. sadece Hindistan’a özgü.
Dünya üzerinde büyüklü küçüklü pek çok okul binası görmek mümkün. Ancak Karsluhe, Almanya’daki Kindergarten Wolfartsweier anaokulu çocuklara okula dev bir kedinin ağzından geçerek girme imkanı sunuyor. Bu dev kedi okulun bir başka benzeri yok.
Okulların bir görevi de öğrencileri hayata hazırlamaktır, bazı okullar bunu fazlasıyla ciddiye alıyor. Ohio’da bulunan Carpe Diem özel okulu öğrencileri iş hayatına hazırlamak için onları sıra yerine ofis çalışma alanlarında oturtuyor.
Rusya’da okulların açıldığı ilk gün bir festival havasında “Bilgi Bayramı” olarak kutlanıyor. Rusya’da okullar, hafta sonuna veya resmi tatile denk gelse dahi Eylül ayının ilk günü açılıyor. Müzikler, şiirler, gösteriler, konuşmalar eşliğinde büyük bir bayram olarak kutlanıyor. Öğrenciler dallı güllü giyiniyor, öğretmenlere çiçekler veriliyor, öyle ki pek çok okula olimpiyat madalyalı sporcular geliyor ve etkinliklere katılıp ilham verici konuşmalar yapıyorlar.
Pek çok kolej açık hava derslerini teşvik ediyor, ancak bazı yerlerde açık hava dersleri çok daha küçük yaşlarda başlıyor. Mesela Forest anaokulu derslerini doğa ile iç içe yapmayı tercih eden anaokullarından biri. Bu okulların sayısı her geçen gün artıyor, açık havada eğitim veren anaokulları ABD, İngiltere, Çekya gibi ülkelerde mevcut.
Arktik tundra bölgesinde yaşayan Nenet halkı eğitim almaları için çocukları devlet okullarına göndermek zorunda. Bu çocukları 9 ay boyunca eğitim görecekleri okullarına götürmek için gelen servis aracı bir helikopter. Elbette her gün çocukları evlerinden alıp okullarına götürmüyorlar, ancak yılda en az iki kere helikopter servisi mevcut.
Ödevsiz ve sınavsız bir okulu hangi öğrenci istemez ki? İşte Brooklyn’de böyle bir okul var: Brooklyn Free Schoool. 1960’lı yıllarda ortaya çıkan ödevsiz, sınavsız ve sınıf geçme olmayan ilerici okul modelinden esinlemişler. Ayrıca okulda sınıf da zorunlu değil. Öğrenciler okul yönetimine, verdikleri oylarla direkt müdahil olabiliyorlar.
Ørestad Gymnasium, Danimarka’da sınıfları olmayan bir okul. Sınıf yerine kişisel alanlar, grup alanları ve toplantı alanları var. Bu alanlarda oturup düşünebiliyor, derslerinizi yapabiliyorsunuz. Ayrıca sadece bilgisayarların ve iPad’lerin eğitim verdiği “sanal sınıflar” da mevcut.
