YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Darbe döneminde kaybolan Hayretin Eren'in ismi kayıtlardan silinmemiş

12 Eylül 1980 darbesinin ardından, birçok genç, politik görüşleri nedeniyle gözaltına alındı, yüzlercesi kayboldu. Polis...

Darbe döneminde kaybolan Hayretin Eren'in ismi kayıtlardan silinmemiş

12 Eylül 1980 darbesinin ardından, birçok genç, politik görüşleri nedeniyle gözaltına alındı, yüzlercesi kayboldu. Polis tarafından gözaltına alınıp bir daha haber alınamayanlardan biri de 26 yaşındaki Dev-Genç'li Hayrettin Eren'di. Hayrettin Eren, darbeden 2 ay sonra gözaltına alındı ve bir daha kendisine ulaşılamadı. Eren'in annesi Elmas Eren, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kaybolan Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Ana gibi, tam 31 yıldır oğlunun döneceği günü gözlüyor.

Elmas Eren, oğlunun izine ulaşmak için çalmadık kapı, aşındırmadık yol bırakmadı. Ancak bir türlü oğluna ulaşamadı. Devletin tüm birimlerine sordu, fakat "Hayrettin Eren, isimli şahıs yakalanmamıştır, halâ aranıyor." cevabıyla karşılaştı. Anne, yaşadığı acı yetmezmiş gibi, Hayrettin Eren'in isminin devlet kayıtlarından silinmediğini öğrendi. 31 yıldır aradığı oğlu adına hala askerlik tebligatının geldiğini ifade eden Elmas Eren, "Oğlum, asker kaçağı görünüyor, kaç defadır askerlik şubesine gidiyorum. Kayıp olduğunu ifade ettim. Dinlemediler, şimdi de, oy pusulası gönderdiler. Seçimlerde oy kullanmasını istiyorlar. Ben, devlete devlet de bana oğlumu soruyor." diyor. Gözü yaşlı anne ‘Cumartesi Anneleri Platformu' ile birlikte oğlunu bulmanın mücadelesini hala veriyor. Oğlunu bulma sözü veren Başbakan Erdoğan'dan da adım atmasını bekliyor. Kurulacak bir Adalet Komisyonu'nun da gerçekleri ortaya çıkarmasını arzuluyor.

HAYRETTİN NASIL KAYBOLDU?
12 Eylül 1980 darbesinin ardından birçok kişi gözaltına alınıyor, 45 gün gibi uzun bir sürenin ardından sorgudan geçirilmiş, hapislere atılıyordu. Yakınlarının hapislere düşen yakınlarından haber alamadığı böyle bir dönemde hakkında yakalama kararı bulunan Dev-Gençli Hayrettin Eren de babasına ait ‘Murat 124' marka araca atlayıp arkadaşı Ahmet Öztürk ile görüşmeye gider. Hayrettin Eren, İstanbul Saraçhane'de arkadaşı ile görüşme esnasında yakalanır. Darbecilerin mahkumlara neler yaptığını bilen anne Elmas Eren, Hayrettin' in gözaltına alındığını duyar duymaz telaşa kapılır. Zira oğlunun başına bir şey gelmesi o şartlarda pekala mümkündür. Endişeye kapılan anne, haberi alır almaz soluğu Karagümrük Karakolu'nda alır. Polisler, oğlunun isminin de bulunduğu gözaltı kayıt defterini gösterir ve Hayrettin'in Gayrettepe Polis Karakolu Siyasi Şube'de olduğunu bildirir. Anne, bu bilginin ardından Gayrettepe'ye koşar. Vardığında, dışarıda kocasına ait aracı görür. Derinden bir “oh” çeker. “Demek ki, oğlum burada” diye düşünür.
Ancak karakoldan içeri girince, “Oğlunuz burada değil” cevabıyla karşılaşır. Hayrettin'in gözaltında bulunmama ihtimalini düşününce, bir an için rahatlar, kendini avutur. Fakat sonra bahçede park halinde bekleyen araçlarını hatırlayınca, karakolun koridorlarını “Yalancılar oğlum burada” çığlıkları kaplar. Polisler, Elmas Eren'i tartaklayarak karakoldan uzaklaştırır.

ARABAYI DA KAYITLARI DA YOK EDERLER
Oğlu Hayretin'in Gayrettepe zindanlarında olduğuna inanan Elmas anne, mücadelesini bırakmamakta kararlıdır. Karagümrük Karakolu'na geri döner. Düşüncesi, kayıtlarda ismini gördüğü Hayrettin'in belgelerini ele geçirip, ‘oğlun gözaltında değil' diyenlerin yalanlarını belgelerle suya düşürmektir.
Kayıtları istediğinde polislerden ummadığı bir tepkiyle karşılaşır. Polis, önce direnç gösterir, sonra defteri Elmas ananın önüne koyar. Elmas Eren, önüne konan defterin sayfalarını bir bir çevirmeye başlar, ancak sona geldiğinde acı gerçekle karşılaşır. Hayrettin'in isminin bulunduğu sayfa yırtılmıştır. Gayrettepe'ye arabasını almak için vardığında ise arabanın yerinde yeller esiyordur.

31 YILDIR EVLAT HASRETİ ÇEKİYOR
31 yıldır evlat hasreti çeken Elmas anne, aramaları sonuçsuz kalınca bu defa adalete sığınır. Büyük umutlarla gittiği adalet kapısından savcının, “Ben, bu davayı açarsam, emekli olamam, hayatım biter.” sözleriyle karşılaşır. Birçok makama dilekçe ile başvurur. Hayrettin'in akıbetini sorar. Ancak, güvenlik birimleri de aileye hep aynı cevabı verir: "Hayrettin Eren, isimli şahıs yakalanmamıştır, halâ aranıyor." Ne 'Ben gözaltına alındığını gördüm' diyen tanıkların ifadeleri ne de dosyalara giren belgelerin hiçbiri resmi kurumların verdiği bu cevabı değiştirmez.

DEVLET ANNEYE SORUYOR: OĞLUN NEREDE?
Elmas Eren, başlattığı mücadeleyi sürdürmekte kararlıdır. Bu sefer, yakınlarını kaybeden annelerin kurduğu Cumartesi Anneleri Platformu'nun arasına katılır. Onlarla birlikte hareket eder. Sesini, kader ortaklığı yaptığı annelerle toplantı yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştırır. Başbakan Erdoğan, 12 Haziran genel seçimlerinin ardından, Elmas Eren'in de aralarında bulunduğu annelere yakınlarını bulmak için söz verir.
Elmas Eren, şu an Başbakan Erdoğan'dan seçimlerin ardından adım atmasını bekliyor. Oğlunun kaybolmasına sebep olan kişilerin yargılanmasını da isteyen anne Eren, “Keşke bir soruşturma açılabilse, oğlumu gözaltına alanlar sorgulansa. Oğlum, ancak böyle bulunacağına inanıyorum. Ancak şu ana kadar somut bir şey yapılmadı.” diyor.
Berfo Ana'nın kayıp oğlu Cemil Kırbayır'ı arayan Adalet Komisyonu gibi, kaybolan Hayrettin Eren'in akıbetini araştırmak için bir komisyon kurulması gerektiğini ifade eden Elmas Eren, şöyle konuşuyor: “31 senedir benim çektiklerimi Allah bilir. Oğlum keşke şehit olsaydı da, mezarı burada deseydim. Hiç olmasa bir karanfil koyardım, bir gül dikerdim mezarına. Ama onun kemiklerini bile bize çok gördüler.”
Hayrettin'in devlet kayıtlarında da ismine rastlanmadığını ifade eden Elmas Eren, devletin de oğlunu kendisine sorduğunu söylüyor: “Hayrettin'in öldüğünü veya nerede olduğunu devlet de bilmiyor. Geçen yıl, oğlumun celp kağıdı geldi. Asker kaçağı görünüyor, kaç defadır askerlik şubesine gidiyor: ‘Oğlum, yok kayıp.' diyorum. Şimdi de, oy pusulası gelmiş. Seçimlerde oy kullanmasını istiyorlar.”

AİLEDE İKİNCİ TRAVMA
12 Eylül'ün karanlık günlerinde, Eren ailesinin tek kaybı sırra kadem basan Hayrettin değildir. 1982 yılında, ailenin küçük oğlu Faruk Eren de Dev Sol soruşturmasından gözaltına alınır, tutuklanır. Evin küçük oğlu Faruk'un da tutuklanması aileye ikinci bir travmayı yaşatır.
Faruk Eren tahliye olduktan sonra o da annesi gibi, abisini aramaya koşar. O da çok çaba sarf eder. Ancak, gayretleri sonuçsuz kalınca, adalete sığınır. Uzun süre, o da sonuç alamaz. Ümitleri tükenmek üzereyken hükümetin kayıp yakınları ile ilgilenmeye başladığını öğrenir.
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül'le görüşür. Üskül, genel seçimlerin ardından milletvekili seçilmesi durumunda, abisini bulacağını sözünü verir. Ancak, Üskül AK Parti'den tekrar milletvekili adayı gösterilmez.
Faruk Eren de annesi gibi şu an kara kara düşünüyor. Seçimlerin ardından yeni bir komisyonun kurulmaması onu tedirgin ediyor. Her şeye rağmen, yeni bir komisyonun kurulması için Meclis'e başvuruda bulunacaklarını belirtiyor: "Yıllardır abimi arıyoruz. O yargılansaydı ve asılsaydı bir mezarı olurdu. En azından dini ritüellerimizi yerine getirebileceğimiz bir yeri olurdu. Ancak yıllardır onun nerede yattığını dahi bilmiyoruz.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler