Fakat servisin kullanıma sunulmasıyla birlikte acı gerçek ortaya çıktı. Henüz dünya genelindeki teknoloji Stadia benzeri servisler için tam anlamıyla hazır değildi.
Aslında Google da bu durumun az çok farkındaydı. Zaten Stadia’nın ilk başta belli başlı ülkelerde kullanıma sunulmasının da temel nedeni buydu. Google genel itibariyle internet hızında belli limitlerin üzerine çıkmış olan ülkeleri tercih etti. Fakat bu da Stadia’nın verimli çalışması için yeterli olmadı.
Peki bu durum Stadia’nın tamamen bir çöp olduğunu mu gösteriyor? Elbette hayır. Bu durumu sizlere şu şekilde izah edeceğiz.
Yıl 2004. Valve Steam ismini verdiği yeni bir sistem duyurdu. Bu sistem oyunları dijital olarak satın almayı sağlayan, oyunları bulut sisteminde sanal bir kütüphanede barındıran basit bir servis olarak tanıtıldı.
Fakat o zamanın şartları Steam için pek de elverişli değildi. Oyun boyutları 2GB – 3GB civarında olmasına karşın, internet hızları çok yavaş olduğundan basit bir oyunu indirmek bile günler sürebiliyordu. Doğal olarak geniş bir kitle bu sistemin asla başarılı olamayacağını savundu.
Çünkü o dönemde pek çok ülkede kotalı internet anlayışı hakimdi. Dolayısıyla kimse kotasını satın aldığı bir oyun için harcamak istemiyordu.
Hal böyle olunca herkes Valve’in ölü bir yatırım yaptığını ve Steam’in asla başarılı olamayacağını savundu. Peki 15 yıl sonrasında yani günümüzde kim haklı çıktı? Steam’i yerden yere vuranlar mı yoksa eleştirilere kulak asmayıp, yatırımlarına devam eden Valve mi?
İşte Stadia’nın şu an ki durumu da 2004 yılındaki Steam’in durumundan farksız diyebiliriz. Zamanında Steam için yapılan acımasız eleştiriler, şimdi Google Stadia için yapılıyor.
Stadia için şimdilik erken olabilir. Fakat günümüzden bir 10 yıl sonrasında, Google Stadia ya da benzeri bir sistemin günümüz konsollarının yerini alması içten bile değil.
