SAR, “Specific Absorption Rate” yani “Özgül Soğurma Oranı” anlamına geliyor ve telefonlarımızın yaydığı elektromanyetik dalgaların vücudumuzda ne kadar enerjiye dönüştüğünü ölçüyor. Birimi Watt/kg olarak ifade edilen SAR değeri için standartlar mevcut elbette. Ayrıca dünya genelinde kabul edilen standartlara göre bir telefonun SAR değeri belirli sınırların üstünde olamıyor. Bu konuda örnek vermek gerekirse Avrupa’da bu sınırın 2 W/kg iken, ABD’de ise 1,6 W/kg olduğunu söyleyebiliriz.

SAR değerleri üzerine yapılan birçok araştırma var. Bu araştırmalar, yüksek elektromanyetik dalgalara uzun zaman boyunca maruz kalmanın vücut dokularında ısınmaya neden olabileceğini ortaya koyuyor. Ancak... İşte burada bir ancak var. Ancak bu etkinin kansere neden olup olmadığı konusunda bilim dünyası hâlâ net bir görüş, fikir birliğine varmış durumda değil. Yine de “kesin zararlı değildir” denilemiyor. Bu yüzden de dikkatli olmakta fayda var, hem de hepimizin.
Şunu da belirtmeden geçmememiz lazım: Aslında SAR değeri, telefonun insan sağlığına etkisinin tamamını anlatmıyor. Zira gerçek kullanım koşullarında cihazın sinyal gücü, baz istasyonuna uzaklık, internet kullanım yoğunluğu vb. gibi faktörler de elektromanyetik dalga seviyesini doğrudan doğruya etkiliyor.
Peki gelelim fasulyenin faydalarına... Biz standart akıllı telefon kullanıcıları olarak, bu konuda, bu tabloda ne yapmalıyız? Öncelikle biz, satın almayı düşündüğümüz telefonun SAR değerine bir göz atmayı unutmamalıyız. Çoğu üretici bu bilgiyi teknik özellikler kısmında paylaşıyor ve yine çoğu üretici de ürünlerini belirlenen standartların altında bir değere sahip olacak şekilde üretiyor. Genelde standartların üzerinde bir telefon olmuyor.
Peki başka ne yapmalıyız? Bir telefondan yana tercih yapacaksak, eğer mümkünse düşük SAR değerine sahip telefonlardan yana tercih yapmalıyız. Bu, en doğrusu olur. Bunun yanı sıra, kulaklık veya hoparlör kullanmak veya telefonla uzun süre konuşmamaya özen göstermek de dikkat edilebilecek küçük ama etkili şeyler arasında.