Roman, hikaye, masal gibi edebi türlerde anlatılan olaylar kadar, bu olayların anlatıcı tarafından nasıl aktarıldığı da oldukça önemlidir. Kurgulanan olayların yanı sıra anlatım tarzı da metnin derinliği ve etkileyiciliği açısından belirleyici bir etkendir. Bu tür metinlerde olaylar 3 farklı bakış açısına dayanarak okura aktarılır. Bu bakış açılarından biri de olayları bir dış gözlemci gibi tarafsız ve objektif bir şekilde aktaran "Gözlemci Bakış Açısı"dır. Bu bakış açısında anlatıcı adeta bir kameraman gibi olayları sadece dışarıdan gözlemler ve okura doğrudan bir yorumda bulunmaz.
Gözlemci bakış açısında anlatıcı bir kameraman gibi çevresini gözlemler ve sadece görebildiği unsurları okura aktarır. Anlatıcı, kahramanların iç dünyası, geçmiş ya da geleceğe dair herhangi bir yorumda bulunmaz. Dolayısıyla bir kameranın izleyiciye ne kadar bilgi aktarabileceği bu bakış açısının sınırlarını çizer. Gözlemci bakış açısı sadece gözlemlerle sınırlı kalır ve olaylar hakkında kişisel düşüncelere ya da duygusal ifadelere yer vermez. Bu yönüyle anlatımda belirgin bir objektiflik mevcuttur.
Bu bakış açısında anlatım daha dar bir çerçevede sınırlıdır. Olaylar ve durumlar sadece görülebilen ölçüde aktarıldığından, bu anlatım şekli özellikle kısa ve öz anlatımlarla sınırlı olan hikaye türünde daha uygun hale getirir. Romanlarda ise kahramanların iç dünyası, düşüncelerinin ve duygularının aktarılması önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla gözlemci bakış açısı romanlar için sınırlayıcı olabilir.