Norveç’teki konforlu hayatını geride bırakan petrol mühendisi genç adam, yarı göçebe ve avcı-toplayıcı kabile ile birlikte yaşamaya başladı. Amundsen, Mentawai halkı ile yaşamanın kayıp dünyada yaşamak gibi olduğunu söyledi.
Audun Amundsen, Endonezya’nın batısındaki Mentawai kabilesi ile yaşamaya ilk gittiğinde 24 yaşındaydı. Norveç’te yüksek maaşlı işini bırakarak Hindistan’dan Nepal’e tüm dünyayı gezmeye başladı. Dünyanın ücra köşelerini görmek ve kendi modern kültüründen tamamen uzaklaşma isteği ile sonunda kendini Sumatra’nın batısındaki Padang bölgesinde buldu. Amundsen, binlerce yıldır aynı şekilde yaşayan, modernleşmemiş Mentawai kabilesini ise ilk kez burada duydu ve kabile halkı ile birlikte yaşamak için Siberut Adası’na yolculuk yaptı.
“Adaya varmak için, eski püskü bir tekne ile 12 saat yolculuk yapmam gerekti. Kabile yaşamını duyduğum noktada ise haftalarca bekleyerek beni nehirden birilerinin almasını bekledim. Nihayet oraya vardığımda, bana doğru yaklaşan bir adam gördüm. Benim için oldukça heyecanlı bir andı. Şanslıyım ki adam bana gülümsedi ve arkadaş olduk” dedi.
Kabilenin ruhani lideri Aman Paksa’nın evinde kalan Audun “Aman benden hoşlandı ve onunla birkaç hafta kalabilmem için bir anlaşma yaptık” dedi.
Bir süre sonra Norveç’e dönüş bileti olmasına rağmen Audun ormana ve kabileye dönmek istediğini fark etti. Ardından kabileyi tekrar ziyaret ederek, kültürlerini kayıt altına almaya karar verdi.
Audun, bu deneyimini Newtopia adlı belgesel film olarak kaydetti. Film, Audun’un binlerce yıllık yöntemlerle yaşamayı öğrenme sürecini gösteriyor. Audun bu deneyimi “Sadece var olarak ve doğanın ritmini takip ederek yaşamayı öğrendim” sözleriyle ifade etti. Ormanda kaldığı süre içinde göz enfeksiyonu kapmasına rağmen, kabile hayatının oldukça huzurlu olduğunu belirtti.
Audun Amundsen “Güneşin doğmadan önce, hala etraf sisliyken uyanırdık, Güneş ormanı ısıtırken verandalarda oturup, sohbet ederdik ve sıcak bir şeyler içerdik.”
“Ardından, yarı vahşi domuzları palmiye ağacı sıvısı olan sagu ile beslerdik. Bu iş bittikten sonra, istediğimiz herhangi bir şeyi yapmakta serbesttik. Bunlar genelde maymun, yarasa veya nehirde karides avlamak ya da kano, ok, sepet gibi ekipmanlar yapmak olurdu. Gün ortasında genelde dinlenmeye çekilirdik. Evlerin kapısı hep açık olurdu sık sık birbirimizi ziyaret ederdik.”
“Karanlık çöktüğünde ise gaz lambasının etrafında toplanırdık. Orada olduğum süre boyunca çok sayıda kitap okuma fırsatım oldu. Bazen, sepet örmek gibi el becerisi gerektiren işler yapardık. Buna rağmen günler su gibi geçerdi.”
Audun, kabile halkından Aman Paksa ile ilk tanıştığında kabilede elektrik, mekanik aletler ve hatta para kavramının bile olmadığını söyledi. Ancak onlarla geçirdiği süre boyunca Audun kabilenin modern yaşamla daha çok iç içe olmaya başladığını ve kültürel olarak yok oluş içinde bulunduklarını söyledi.
Modern giysiler giyip, saçını keserek şehirde çalışmaya başlayan Paksa, bir süre sonra kabilesine geri döndü. Kısa saçlarıyla göze çarpmamak içinse peruk takmaya başladı.
Audun, Mentawai kabilesinin yaşam tarzının kaçınılmaz bir şekilde ortadan kalacağını üzülerek söylerken “Doğa ve modernite arasında bir denge bulacağımıza inanıyorum. Ne yazık ki bu olmadan önce birçok türün ve birçok ekosistemin yok olmasından endişeliyim” dedi.
