Diyabet, ne yazık ki yalnızca şekerli gıdaları fazla tüketenlerin değil, hareketsiz yaşayanların, fazla stres yapanların ve genetik yatkınlığı olanların da kapısını çalıyor. Üstelik hastalığın bazı türleri uzun yıllar belirti vermeden ilerliyor.
Diyabet, vücudun kandaki glikozu (şekeri) düzgün bir şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. En yaygın iki tipi vardır:
Tip 1 diyabet, genellikle çocukluk veya genç yaşta başlar. Pankreas, insülin üretimini tamamen durdurur. Ömür boyu insülin tedavisi gerekir.
Tip 2 diyabet, Daha çok yetişkinlerde görülür. Pankreas insülin üretse de vücut bu insülini etkili şekilde kullanamaz. Tip 2, yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir.
Bunun dışında hamilelik sırasında ortaya çıkan gestasyonel diyabet ve nadir görülen bazı özel diyabet türleri de vardır.
Bazı diyabet hastaları yıllarca bu hastalıkla yaşayıp fark etmeyebilir. Ancak aşağıdaki belirtiler dikkate alınmalıdır:
Aşırı susuzluk ve sık idrara çıkma
Açlık hissine rağmen kilo kaybı
Yorgunluk ve halsizlik
Görme bulanıklığı
Yaraların geç iyileşmesi
Ayaklarda uyuşma veya karıncalanma
Bu tür belirtiler varsa, bir sağlık kuruluşuna başvurmanız oldukça önemli çünkü çoğu hastalıkta olduğu gibi şekerde de erken tanı, organ hasarlarını önlemenin en güçlü yolu.
Diyabet yalnızca bireysel bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda toplumsal bir farkındalık konusudur. Ailede bir kişinin diyabetli olması, diğer bireylerin de risk altında olduğunu gösterir. Bu nedenle tüm toplumun bilinçlenmesi, düzenli kontrollerin yaygınlaşması, erken tanı ve yaşam tarzı değişiklikleriyle diyabetin etkileri büyük ölçüde azaltılabilir.