YURTHABER

Şehir Seçiniz
Şehirler
Şehir Seçiniz
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Ankara
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Düzce
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Iğdır
Isparta
İstanbul
İzmir
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kilis
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Şanlıurfa
Siirt
Sinop
Şırnak
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Turizmin geleceği

Antalya'da yıllık 20 milyon turist ağırlayacak tesislerimiz 11 milyonla sezonu kapatıyor, biz kendimizi kârda sayıyoruz.

Türkiye’nin en büyük ve en hızlı gelişen sektörleri arasında yer alan turizm, ülke için önemini her geçen gün arttırıyor. Dünyanın önde gelen turizm merkezleri arasında yer alan Türkiye, 2011’de 31 milyon 400 bin turist ağırlayarak, gelen turist sayısı bakımından dünyada 7’nci sırada bulunuyor. Türkiye’nin turizm başkenti ünvanına sahip olan Antalya, 2011’de 11 milyondan fazla yabancı turist ağırlayarak, çıtasını oldukça yukarılara taşıdı

***

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin katılımcıları arasında olduğu Mavi Plan Organizasyonu 2025 yılında Akdeniz havzasında 637 milyon kişinin turizm aktivitesinde bulunacağını öngörüyor.

Akdeniz havzasında kitlesel turizm merkezleri olarak Türkiye’nin yanı sıra belirli bölgeleriyle İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Mısır, Tunus, ve Fas olarak ortaya çıkıyor. Raporun hazırlandığı 2005 yılından bu yana bakıldığında 2011 yılı hariç Mavi Plan Organizasyonu’nun öngörüleriyle birebir örtüştüğü görülüyor.

2010 yılı sonlarında başlayan ve 2011 yılında Tunus, Mısır, Libya’da rejimleri deviren, Yemen’de yönetimi değiştiren ve hala Suriye’de yaşanan çatışmalarla varlığını sürdüren Arap Baharı hareketi Akdeniz havzasında turizm sektöründe büyük kırılganlığa ve dalgalanmaya neden oldu. Mısır, Tunus gibi ülkelerle yeni yeni büyümeye başlayan Libya, Fas destinasyonları yaşanan karmaşadan dolayı adeta sinek avladı. Öyle ki Mısır’ın 2011 yılında turizm geliri kaybının 10 milyar dolardan fazla olduğunu öne sürenler var.

***

Diğer yandan Avrupa’da devam eden finansal kriz ve buna bağlı olmak üzere Yunanistan ülke olarak iflas noktasına gelmesi, İtalya ve İspanya’da yaşanan zorluklar bu ülkelerde en başta turizm sektörünü vurdu. Özellikle yaşanan grevler tatil planlarını yapanların korkutarak başka ülkelere gitmelerini sağladı. Geçtiğimiz yıl Türkiye bundan dolayı oldukça avantajlı bir konum elde etti.

Bu gelişmeler, 2011 yılında Türkiye’nin ve Antalya’nın turizmde beklentilerin çok üstünde büyümesine neden oldu. Sektör, 2012 ve gelecek yıllarda sektörün en az yüzde 10 civarında ve geometrik olarak büyüyeceği şeklinde yanlış bir algıya kapıldı.

***

Antalya, halihazırda mevcut yatak kapasitesiyle yaklaşık 20 milyon turisti ağırlayabilecek durumda. Ancak yapılan planlamadaki eksiklikler ve sunum yanlışları yüzünden yakın gelecekte bu rakama ulaşması zor görünüyor.

Bu yazıyı yazarken, ‘Acaba eksik yada yanlış mi düşünüyorum, hata mı yapıyorum?’ korkusuyla bilgilerimi tekrar gözden geçirdim. Bu sene Berlin, Moskova ve Utrecht fuarlarıyla ilgi haberlere ve fuarların yayınlarına hatta fuarlarda düzenlenen basın toplantılarıyla ilgili haberlere, kurumsal internet sitelerinden tekrar baktım.

Antalya, yüz milyonlarca turistin tatil hedeflerinin tespit edildiği bu fuarlarda sadece kum, deniz ve güneşi satmış.

***

Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler raporları turizmin gelişmekte olan ülkelerin nefes almasını sağlayan bir can damarı olduğunu belirtiyor. Bu raporlarda ısrarla vurgulanan başka bir konu daha var. En ucuz tatil biçiminin klasik olarak nitelendirilen kum, deniz ve güneş olduğu, yatırım maliyetinin düşük ve getirisinin çok az olarak gerçekleştiği kaydediliyor.

Dünya Bankası ve BM raporlarında Herşey Dahil Sisteminden bahsedildiğini görmedim. Onlar, ideal olan oda ve sabah kahvaltısı şeklinde gerçekleşen klasik anlayışı baz alıyor.

Her şey dahil sistemiyle bu ucuzluk daha da düşüyor.

Yani Antalya’da genel olarak uygulanan mantık dünyanın en ucuz turizm sistemi. Bu sistemle yıllık 10 milyar dolar civarında (Bazıları itiraz ediyor bu rakama, daha yüksek olabileceğini kaydediyor ama ben inanmıyorum) bir gelir elde edildi. Tur operatörlerine sıfıra yakın maliyetle dünyanın en ucuz turizm sistemi üstelik HD olarak sunulduğu zaman, onlarda haliyle bunu kabul ediyor. Pazarlamalarını bu şekilde yapıyor. Tatil planlamalarını yapan insanlar dünyanın en iyi otellerinde çok ucuza kalacaklarını öğrendikleri zaman buraya geliyor.

***

2011 yılında Akdeniz havzasında yaşanan isyan hareketleri ve ekonomik krizle birlikte turizmde yaşanılan artış, bizim artık dünya turizm sektörde büyük oyuncu olabileceğimiz şeklinde algıların doğmasına sebep oldu.

Turizmde büyük oyuncu olarak tanımlanan ülkelere bakıldığı zaman, kum, güneş ve denizle birlikte yanlarında mutlaka 2-3 alternatifleri de var. Burada rakip olarak gördüğümüz Fransa ve İspanya örneklerini iyi irdelememiz gerekiyor. Ayrıca, büyük tur operatörlerini HD dahil olarak pazarladığı en fazla otel Antalya’da var. Türkiye’nin diğer bölgeleri bir yana HD olarak pazarlanan Antalya otellerinin sayısı neredeyse dünyanın bütün otellerine yakın. Hem TUİ, hemde Thomas Cook’un internet sitelerinde yapılacak küçük bir araştırma bunu ortaya çıkarıyor. Üstelik bizim oteller daha ucuz. İnanmayan baksın.

***

Bölgemizde HD sistemiyle çalışan otellerimize ve yatırımcılarına asla bir söz söylemiyorum. Hiçbir yatırımcı veya işletmeci baştan zarar edeceği bir işe girmez. Ancak yaratılan ve oluşturulan değer Türkiye’ye ait olunca insan ister istemez, biz diğer ülkelerden ne daha az gelir elde ediyoruz? Neden bize olması gerekenden daha az turist geliyor diye sormadan edemiyor.

HD sistemiyle turizm işletmecileri binlerce kilometre uzaktan ülkemize getiriyor. Bütün bun rağmen STK’lar ve yerel yöneticiler yaptıkları çalışmalarla o turistleri otelden dışarı çıkamıyorlarsa elbette suç turizm işletmecilerinin değildir. Zaten HD sistemiyle gelen turistin sürekli otelde durması işletmeninin zararınadır.

İşte, tam da burada devreye, ‘Neden biz sadece kum, deniz ve güneşi pazarlıyoruz?’ sorusu giriyor. Antalya olarak bizim kum, deniz ve güneşten başka turizm sektörü pazarlanacak ürünümüz yok mu? Eğer yoksa, marka olmayı nasıl tartışacağız? Antalya markasının içini nasıl dolduracağız?

***

Buna benzer soruların cevabı daha büyük ölçekte olmak üzere geçtiğimiz günlerde tartışıldı. Yukarıda bahsettiğim, 2025 yılında Akdeniz havzasında 637 milyon kişinin turizm aktivitesi yapacağını öngören Mavi Plan’ın da paydaş olduğu ve Dünya Turizm Örgütü’nün katkısıyla 16 ve 17 Nisan’da Tunus’ta uluslararası bir konferans düzenlendi.

Akdeniz havzasında turizmi tamamlayan ürünleri ortaya çıkarmak, kültür, eğlence gibi çeşitli kategorilerde bir Akdeniz turizm etiketi oluşturmak, vizelerin esnetilmesi, turizmde entegrasyon için yatırımları finanse etmek için Akdeniz Turizm Fonu’nun kurulması kararlaştırıldı. Konferansta çok daha başka kararlarda alındı.

Bu konferansa, ekonomik olarak en büyük sektörünün turizm olduğu ve Türkiye’nin turizm başkenti ünvanına sahip Antalya’dan katılım olup olmadığını merak ediyorum. Sanırım hiç kimse ilgi göstermemiştir. Eğer birileri gitmiş olsaydı mutlaka duyardık

***

İlk yazımda Antalya turizmi 2012 ve 2013’ü kaybettiğini belirtmiştim. 2011’deki sebebi farklı ve çok hızlı turizm hareketi bizi oldukça yanılttı. Şimdi durup düşünmemiz lazım, biz dünya turizm pazarına hangi ürünlerimizi daha farklı sunabiliriz ki, hem gelen turistin yapısı değişsin, hemde biz kum deniz güneş algısından uzaklaşalım, bir yandan da yüksek turizm sezonunu uzatalım veya turizmi 12 aya yayalım?

Basit bir örnek vereyim; 11 milyon turistin geldiği 2011 yılında Antalya’daki müze ve ören yerlerini 2 milyon 647 bin kişi ücretli olarak ziyaret etmiş. 774 bin kişinin de ücretsiz gezdiği müze ve ören yerlerinde 27 milyon 134 bin TL gelir elde edilmiş. Bu rakama Türk ziyaretçilerde dahil. 2.5 milyon turiste müze ve ören yerlerimizi gösterebiliyorsak, biz aslında yılın tamamında bunu kullanabiliriz. Yada 8.5 milyon turist neden müze ve ören yerlerimize gitmedi?

Burası bir çıkış noktası olabilir.. Ha keza spor turizmi, sağlık turizmi alternatiflerde her zaman gündemde duruyor. Bu sene İstanbul’da düzenlenen alışveriş kampanyasının bir benzeri Antalya’da yapılabilir.

Aslında yapılacak olan çok fazla ve çok ciddi işler var ama biz kolayına kaçıyoruz. 20 milyon kapasiteli tesislerimiz 11 milyonla sezonu kapatıyor, biz kendimizi kârda sayıyoruz.

Anlayan varsa beri gelsin..

mithatabakan@ymail.com

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler