Filozoflar pek çok görüş ve düşünce akımını savunmuştur. Utilitarizmin gelişimi de farklı filozofların katkılarıyla şekillenmiştir. Bu düşünce özellikle faydacılığın öncüsü olarak kabul edilen filozoflar tarafından sistemli hale getirilmiştir. Pragmatizm ile bazı benzerlikler taşısa da temel yaklaşımları farklıdır. Her iki akım da sonuç odaklı olsa da değerlendirme yöntemleri ve amaçları açısından ayrışırlar.
Utilitarizm bir etik teorisidir. Ahlaki doğruluğu ve yanlışlığı belirlerken eylemlerin sonuçlarını esas almaktadır. Bu görüşe göre bir eylemin doğruluğu veya yanlışlığı onun getirdiği toplam mutluluk veya acıya bağlı olmaktadır. Utilitarist düşünce bireysel çıkarların ötesine geçip toplumun genel iyiliğini ön planda tutmayı amaç edinir. Bu sebeple en fazla sayıda insan için en büyük mutluluğu sağlayan eylemler ahlaki olarak doğru kabul edilirken daha fazla zarar veya acıya neden olan eylemler yanlış olarak değerlendirilir.
Utilitarizm bireysel haklar ve özgürlükler konusunda zaman zaman eleştirilmiştir. Çünkü bu etik anlayış eğer çoğunluğun iyiliği için gerekli ise bireylerin haklarını ihmal edebilir. Örneğin bir topluluğun genel mutluluğunu artırmak adına birkaç bireyin fedakarlık yapması gerekebileceğini savunur. Bu durum da bireysel adalet ve haklar açısından bazı etik sorunlar doğurabilir. Ama savunucuları utilitarizmin esneklik sağlayıp toplumsal adaleti ve genel refahı artıran bir sistem sunduğunu ileri sürerler.
Bu düşünce biçimi hukuk, ekonomi, politika ve sosyal reform alanlarında büyük etkiye sahip olmuştur. Yasa yapım süreçlerinde utilitarist bir yaklaşım benimseyen politikalar toplumun büyük çoğunluğu için en fazla faydayı sağlamayı amaçlar. Ekonomide de refahın en adil şekilde dağıtılması ve en fazla insanın yaşam kalitesini artıracak kararların alınması utilitarist düşünceyle örtüşür.
Sosyal reform hareketlerinde ise toplumdaki dezavantajlı grupların koşullarını iyileştirmeye yönelik politikalar utilitarist anlayış doğrultusunda şekillendirilebilir.
Utilitarizm günümüzde de etik tartışmalarda önemli bir yerdedir. Özellikle de sağlık, teknoloji, çevre politikaları ve insan hakları gibi konularda kararlar alınırken faydacılığa dayalı değerlendirmeler yapılmaktadır. Sağlık sektöründe kaynakların en verimli şekilde kullanılması en çok insanın hayatını kurtarmak veya yaşam kalitesini artırmak amacı ile düzenlenir. Teknoloji etiğinde ise yeni bir teknolojinin toplum üzerindeki genel etkileri ve faydaları göz önünde bulundurularak geliştirilmesi gerektiği düşünülür.
Utilitarizmin kurucusu Jeremy Bentham olarak kabul edilir. 18. yüzyılın sonlarında geliştirdiği bu etik teori eylemlerin ahlaki değerini onların sağladığı fayda ve mutlulukla ölçen bir sistemdir. Bentham, “en büyük mutluluk ilkesi”ni ortaya koyarak bir eylemin doğruluğunu veya yanlışlığını o eylemin toplum üzerindeki toplam mutluluk ve acı dengesi ile değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Bentham’ın düşüncelerini 19. yüzyılda John Stuart Mill daha da geliştirmiştir. Mill, Bentham’ın fayda anlayışına niteliksel bakış açısı ekleyip sadece haz ve acı miktarını değil hazların kalitesini de değerlendirmek gerektiğini öne sürmüştür. Böylece utilitarizm etik ve siyaset felsefesi açısından daha kapsamlı bir teori haline gelmiştir.
Utilitarizm ve pragmatizm her ikisi de sonuç odaklı yaklaşımlar benimseyen felsefi akımlardır. Ama temel ilkeleri ve uygulama alanları açısından önemli farklılıklar içerir. Utilitarizm etik bir teori olarak eylemlerin doğruluğunu veya yanlışlığını, bunların sonucunda ortaya çıkan mutluluk veya acı miktarına göre değerlendirir. Ama pragmatizm daha geniş bir düşünce sistemidir. Bilginin, inançların veya eylemlerin pratik sonuçlarına ve işe yararlılığına odaklanan bir sistemdir. Bu yönü ile pragmatizm yalnızca ahlaki veya etik kararlarla ilgilenmez. Bilgi, bilim, sanat, politika ve hatta bireysel düşünme süreçleri gibi birçok alanda uygulanabilir.
Utilitarizm eylemlerin ahlaki değerini ölçerken “en büyük mutluluk ilkesi”ni temel alır. Yani bir eylemin doğruluğu veya yanlışlığı, onun toplumda en fazla insan için en fazla mutluluğu sağlayıp sağlamadığına bağlıdır. Bu teori genel refahı en yükseğe çıkarmayı amaçlar ve bireysel haklardan çok toplumun toplam faydasına odaklanır. Örneğin, bir yasa tasarısı hazırlanırken utilitarist bir bakış açısı ile bu yasanın topluma sağlayacağı toplam fayda hesaplanır. En fazla insanı mutlu edecek olan seçenek tercih edilir. Bu sebepten utilitarizm, ahlaki ve sosyal kararların alınmasında objektif ve hesaplanabilir bir kriter sunmaya çalışır.
Pragmatizm ise doğruluğu ya da geçerliliği bir düşüncenin ya da teorinin pratik sonuçlarına bağlamaktadır. William James ve John Dewey gibi düşünürler tarafından geliştirilen pragmatist felsefe gerçekliğin sabit olmadığını hatta insanların deneyimleri ve uygulamaları aracılığı ile süreklbir şekilde yeniden şekillendiğini savunur. Pragmatistler için önemli olan bir fikrin soyut doğruluğundan ziyade onun işe yararlılığı ve somut sonuçlarıdır. Bu bağlamda bir bilgi veya inanç, insanlara fayda sağladığı sürece geçerlidir. Tersi bir durumda terk edilmelidir.
Bu iki düşünce arasındaki temel farklardan biri utilitarizmin belirli bir etik çerçeve içinde yer alması ve mutluluk ile acı arasında ölçülebilir bir denge kurmaya çalışmasıdır. Pragmatizm ise daha geniş bir perspektife sahiptir ve doğruluğu yalnızca etik çerçevede değil, bilginin ve düşüncenin tüm alanlarında pratik sonuçlarla ilişkilendirir. Pragmatistler için önemli olan, bir fikrin veya eylemin işe yarayıp yaramadığıdır; mutluluk ya da acı gibi ahlaki sonuçlar birincil öncelik değildir.
Utilitarizm ahlaki kararları değerlendirir iken toplumsal faydayı ve mutluluğu esas alırken pragmatizm doğruluğu veya geçerliliği pratik sonuçları temel alarak belirler. Utilitarizm etik bir teori iken, pragmatizm felsefi bir yöntem olarak bilgiye ve gerçeğe bakış açımızı şekillendiren daha geniş bir düşünce sistemi olmaktadır. Bu iki düşünce biçimi zaman zaman benzer noktalara temas etse de biri ahlaki ölçütler sunarken diğeri daha geniş bir perspektifte bilginin ve düşüncenin işlevselliğini sorgular.