Denizli Özel BSK Cerrahi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ömer Erhan Karahasanoğlu, oruç vücudun zinde kalması, bir aylık sürede bir nevi rehabilitasyon sağlaması ve psikososyal anlamda faydaları olduğunu söyledi.
Araştırmalarda oruç tutanlarda iyi huylu diye bilinen yararlı kolesterolün (HDL) arttığı ve homosistein düzeylerinin düştüğünü ifade eden Karahasanoğlu, “Bu bulgular, sağlıklı kişilerde orucun kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi olduğunu göstermektedir. Oruç, en çok koroner arter hastalıkları, kalp yetersizliği ve hipertansiyonu olan hastaları etkilemektedir. Bu etkilenmenin esas sorumlusu olarak da sahura kalkmadan oruç tutulması ve iftarda aşırı yemek üzerinde durulmaktadır. İftarda hızlı ve bol yemekten sonra sindirim sisteminin kan dolaşımı artar. Bu durum, kalbe yüzde 20 ilave yük getirir. Kalp yetersizliği olan hastaların tekrar kötüleşmesine yol açar.” dedi. Ramazanda acil servise başvuruların büyük çoğunluğunun iftarla sahur arasındaki tokluk zamanı süresince olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Karahasanoğlu, “Özellikle iftarda aşırı kalorili ve yağlı gıdalar yenmesi, gündüz içilemeyen sigaraların hızla içilmesi kalp hastalarını olumsuz etkiler. Sahura kalkılması, iftarda midenin fazla doldurulmaması ve sigaranın azaltılması veya bırakılması en iyi önlemlerdir.” şeklinde konuştu.
Öncesi ve sonrasıyla ramazan ayının incelemesinde, kalp krizi ve felçle başvuran hasta sayısında herhangi bir artış olmadığının tespit edildiğini vurgulayan Karahasanoğlu, “Literatürde oruç tutmanın, kalp krizi ve inme gibi sebeplerle ölüm riskini arttırdığıyla ilgili hiçbir veri bulunmamaktadır.” dedi. Tedaviyle kontrol altında tutulabilen kalp damar hastalarının normal diyet kurallarına uymak suretiyle oruç tutabileceğini belirten Karahasanoğlu, “Kalp yetersizliği olanlar, genellikle vücutta artan tuz ve suyu azaltmak için idrar söktürücü ilaçlar kullanır. Bunların etkisi nedeniyle oruç zamanı aşırı tuz ve su kayıpları olur; bayılmalara, hattâ şoklara neden olabilir. Son dönemde kalp yetersizliği olan, istirahatta dahi nefes darlığı çeken hastalar,oruç tutmayarak yerine İslâm dininin önerdiği diğer yöntemleri uygulayabilir.” ifadelerini kullandı.
İftarda hızlı ve fazla yemekten özellikle kaçınılması gerektiği uyarısında bulunan Ömer Erhan Karahasanoğlu, şunları kaydetti: “İftarda öncelikle hurma, çay, ekmek, peynir veya çorba gibi hafif bir kahvaltı şeklinde yapılıp daha sonra kızartılmamış ve aşırı yağlı olamayan gıdalar tercih edilmelidir. Mesela makarna ile komposto veya hoşaf idealdir. Börekten vazgeçilemiyorsa kızartılmamış, fırında pişirilmiş bol sebzeli olmalı ve ölçülü yenmelidir. Nohut, mercimek ve fasulye de tavsiye edilir ancak baklagillerin sindirimi zor olduğundan az miktarda yenmelidir. Midenin asit salgısını arttıran baharatlar, ramazanda az kullanılmalıdır. Sahurda ise çok yemenin uzun süre tok tutacağı inancından vazgeçilmelidir. Ne kadar çok yenirse, o kadar çok acıkılır. Sahur sofraları, kahvaltı gibi hazırlanmalıdır. Su ve mineral ihtiyacını karşılayacak gıdaların yanında ölçülü miktarda yumurta, süt, yoğurt, peynir veya sebze yemekleri gibi lifli gıdalar, hem kan şekerinin yavaş yükselmesini sağlar ve aşırı mide salgısına yol açmaz, hem de acıkmayı geciktirir.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz