Doğru beslenmek yaşam boyunca önemlidir. Ancak 30 yaşından sonra kırışıklıkların belirginleşmesi, metabolizma hızının düşmesiyle yedikleriniz ve içtiklerinizi gerçek anlamda umursamaya başlayabilirsiniz. Bakalım listede neler var...

Metabolizma hızı yavaşladıkça vücudun şekeri yakma hızı azalır. Bu da size kilo olarak döner. Aşırı şeker tüketimi, kısırlığa neden olabilecek insülin direncine yol açabilir. Yine aşırı şeker tüketimi, kırışıklıklara ve cildin sarkmasına neden olur.

Bazı alkol çeşitleri vücudun insülin seviyesini yükseltir. Bunun yanı sıra kilo alımını hızlandırır ve düzenli tüketimi karaciğere hasar verebilir. Alkol, psikolojik olarak da bireyi olumsuz anlamda etkileyebilir.

Kola, kahve gibi içeceklerde bulunan kafein, uyku kalitesini olumsuz anlamda etkiler. Tıpkı alkol gibi kilo vermeyi yavaşlatabilir.

Vücudunuz beyaz unu glikoza dönüştürür. Glikoz çok kolay bir şekilde yağ olarak depolanır. Liflerden arındırılmış beyaz unun vücudunuza katkısı yoktur. Onun yerine tam tahıllı, kepekli ürünleri tercih edebilirsiniz.


Nitrat içeren işlenmiş etler, vücutta kanser etkisi gösterebilir. Bu yüzden salam, sosis, sucuk, pastırma gibi tüm işlenmiş et çeşitlerinden kaçınmanız tavsiye edilir. İşlenmiş etin sodyum ve doymuş yağ içeriği bir hayli yüksektir. Bu durum ise kalbiniz için doğrudan zarardır.

Vücudumuzun elbette tuza ihtiyacı var ancak bu oran asla sizin tükettiğiniz kadar değil. Sodyum, kan basıncını yükseltir ve felç riskini artırır. Konserve yiyeceklerin içinde de yüksek miktarda bulunur. Bu yüzden satın alırken etiketlerini çok iyi bir şekilde okumalısınız.


Mayonez, ketçap, soya sosu ve diğer benzer hazır çeşniler birçok katkı maddesi içerir. Bu gibi sosların sodyum oranı yüksektir. Soya sosu ise fermente soyadan yapılır. Soya, kronik iltihaplanma ve tiroid ile ilişkilendirilmiştir.
