MAGAZİN

"Arap edebiyatı çok derin bir edebiyattır"

38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı etkinlikleri kapsamında "Arap Edebiyatı Nereye Gidiyor?" başlıklı panel düzenlendi - Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Fahri Aral: - "Türkiye'de 4 milyon Arap var deniliyor. Bunlar kimdir, ne yapar, ne yazar, nasıl duygulanırlar, bunları bilmiyoruz. Fakat Arap edebiyatı çok derin bir edebiyattır, bunu bilmemiz lazım. Yayıncılar olarak bizim bu gerçeği anlayarak, hazırlıklı olmamız lazım" - Şair ve yazar Adnan Özer: -"O kadar görkemli editörler geçti, görkemli yayınevleri kuruldu. Fakat yıllar sonunda ancak bugün böyle bir panel yapılıyor. Kendisine çağdaş diyen, hümanist kesim bu konuda suçludur ama muhafazakar kesimin de bu konuda suçları vardır"

İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansının Global İletişim Ortağı olduğu "38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı" etkinlikleri kapsamında "Arap Edebiyatı Nereye Gidiyor?" başlıklı panel gerçekleştirildi.

Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından düzenlenen, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Fahri Aral'ın yönetimini üstlendiği panelde, edebiyat eleştirmeni Mamdouh Farrag El-Naby, yazar ve çevirmen Prof. Dr. Mehmet Hakkı Suçin ile şair ve yazar Adnan Özer konuşma yaptı.

Fahri Aral, Türkiye'de birçok ilde Arapça konuşulduğunu belirterek, "Türkiye'de 4 milyon Arap var deniliyor. Bunlar kimdir, ne yapar, ne yazar, nasıl duygulanırlar bunları bilmiyoruz. Fakat Arap edebiyatı çok derin bir edebiyattır, bunu bilmemiz lazım. Yayıncılar olarak bizim bu gerçeği anlayarak, hazırlıklı olmamız lazım." dedi.

Türkiye'de yaşamını sürdüren Arap genç nesillerin ileride Türkçe öğrenerek, eser üretebileceklerinden bahseden Aral, şöyle devam etti:

"Belki ileride Suriye asıllı Türk yazar diyeceğiz. Bu bir gerçek ve bu anlamda Arap edebiyatını öğrenmek zorundayız. Özellikle Arap kültürünü de öğrenmemiz lazım. Çünkü aramızda kültürel bir etki başlıyor. Kültürel etki sadece edebiyat değil, yemek kültüründen tutun, giyime, günlük hayata kadar hepsi toplumsal yaşantının içerisine girdi. Türkiye'de bu çok yeni bir olgu."

- "Arap yazarların eserlerini yayınlamak istediğimde bir sürü baskıyla karşılaştım"

Şair ve yazar Adnan Özer de bugün insanların Arap edebiyatıyla sadece Batı merkezli aktiviteler haricinde ilgili olmadığına işaret ederek, "Bunun nedeni oldukça utanç verici bir olaydır. Yani sıradan bir ırkçılıktır. 35 yıl yayıncılık yaptım. Ara ara Arap yazarların eserlerini yayınlamak istedim ve sürekli de bir baskıyla karşılaştım. Yayınevlerinin baskılarını anlıyorum, 'Arap yazarın kitabı satmaz ki?' patron endişesidir bu. Fakat çevreye ne oluyordu ki?" ifadelerini kullandı.

Filistinli şair Mahmud Derviş'in eserlerini Türkiye'de ilk kez 1980'li yıllarda kendisinin yayınladığını söyleyen Özer, şunları anlattı:

"Herkes Mahmud Derviş'i konuşuyordu o dönem. Özellikle solcu taraf Mahmud Derviş'e hayrandı. Velhasıl o kadar görkemli editörler geçti, görkemli yayınevleri kuruldu. Fakat yıllar sonunda ancak bugün böyle bir panel yapılıyor. Kendisine çağdaş diyen, hümanist kesim bu konuda suçludur ama muhafazakar kesimin de bu konuda suçları vardır. Muhafazakarların suçu bu işi bazı üniversitelerin dar çerçevesine bırakmasıdır."

- "Arap şiirini anlamamız için iç ve dış faktörleri anlamamız gerekiyor"

Prof. Dr. Mehmet Hakkı Suçin de Arap edebiyatında şiirin 6 dönemde incelendiğini aktararak, "Bu dönemler Cahiliye, Sadru-l İslam, Emevi, Abbasi, gerileme ve modern dönemdir. Günümüz Arap şiirini anlamamız için iç ve dış faktörleri anlamamız gerekiyor. İç faktörler Arap şiirinin tarih boyunca kendi iç dinamikleri çerçevesinde yaşadığı değişim ve dönüşümdür. Dış faktörler ise ötekiyi, Batı'yı çevirip, okumanın sonucu olarak yaşanan değişim ve dönüşümdür." diye konuştu.

Arapların divanı olan görülen şiirin İslamiyet'in ilk yıllarında iki damara sahip olduğuna işaret eden Suçin, şöyle konuştu:

"Bu damarlardan birincisi bireyin duygularını, arzularını öne çıkaran anlayıştır. Bu anlayış İmruul- Kays'a yaslanır. İlkeye ya da ideolojiye hizmet etmediği için bu anlayış dışlanmış ve cezalandırılmıştır. İkincisinde ise şiir yaratıcı ve sanatsal alandan uzaklaşıp ideolojik bir enstrümana dönüşmüştür. Bundan dolayı da bir bilgi türüne evrilmiştir ve bu tür iktidar tarafından ödüllendirilmiştir."

Suçin, Arap edebiyatı üzerinde en fazla etki yaratan ismin ise Halil Cibran olduğuna vurgu yaparak, "Cibran'ın birçok kitabındaki üslubu bir ermiş, bilgin üslubu gibidir. Bu anlamda vizyon sahibidir ve bilinmezlik sınırlarında dolaşır. Cibran'ın eserlerinde anahtar kelimeler özgürlük, özgünlük, hayal ve yaratıcılıktır. Birçok türde de eser vermiştir. " dedi.

- "Son yıllarda Arap şiirinde iki genç hareketi var"

Halil Cibran'ın aynı anda modern, klasik, gerçekçi, mistik, nihilist hem de devrimci vasıfları taşıdığına dikkati çeken Suçin, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Cibran moderndir. Çünkü insanın günlük hayatına odaklanarak, derinliklerinde keşfe çıkar. Klasiktir, insanlığın zirvesindeki insana bakar. Gerçekçidir, yaşanan gerçekliği eleştirir. Mistiktir sınırsız bir şekilde bilinmezliğe açılır. Nihilisttir, kötümserlik derecesinde haykırır. Devrimcidir, kötümserliği onu devrime ve yeniliğe götürür. Çamur halindeki insanı görür ve onu yeni bir insana dönüştürmek için yoğurur."

Bugün Arap dünyasının yaşadığı parçalanmışlığın Arap şiirine de yansıdığının altını çizen Prof. Dr. Mehmet Hakkı Suçin, "Devletlerin baskıcı politikaları, iç savaşlar ve ekonomik zorluklar nedeniyle Arap dünyasında kendi içinde iç göç, Arap dünyasından başka diyarlara da dış göç olduğunu görüyoruz. Bu anlamda son yıllarda biri Suriye'de biri de Irak'ta olmak üzere ortaya çıkan iki genç şiir hareketi var. Suriye'deki 'Salı Şiirleri' olarak biliniyor. Irak'taki ise 'Kültür Milisleri' adıyla tanınıyor." şeklinde konuştu.

- "Arap romanlarını etkileyen 3 ana durak var"

Edebiyat eleştirmeni Mamdouh Farrag El-Naby ise konuşmasında Arap dünyasındaki edebiyat hareketlerini özet olarak katılımcılara aktardı.

El-Naby, Arap dünyası romanlarının en fazla Binbir Gece Masalları'ndan etkilendiği yorumunda bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Binbir Gece Masalları'nın romanlara iki tür etkisi olmuştur. Birincisi Şehrazat karakteri, hikayeciliği ortaya attı. Bundan sonra Arap dünyası hikayeciliği sevdi ve bu heves çok hızlı bir şekilde yayıldı. İkincisi ise Şehrazat, tek kişiyi anlatıyordu. Yani tek karakterdi. Bugünkü modern romanlarda ise artık tek bir karakter yok, birçok kahraman yer alıyor. Okur ise asıl etken olmuş durumda."

Arap Baharı döneminin de Arap edebiyatında bir anlatım farkı oluşturduğunu söyleyen El-Naby, "Aslında değişim noktasında 3 ana durağımız var. Bunlardan birincisi 11 Eylül saldırısı, ikincisi Arap Baharı, üçüncüsü ise teknolojideki devrim. Tabii sadece romanlarda değil, edebiyatın her alanını bu duraklar etkilemiştir. 11 Eylül saldırısının ardından Arap dünyasında yaşanan olaylar, Doğu ve Batı çatışmasından, İslamcılar arasında yaşanan bir çatışmaya dönüştü. Bu durum Arap romanlarına yansıyarak, birbiri ile çelişen dağınık eserler olmuştur." ifadelerini sözlerine ekledi.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler