BİZE ULAŞIN
Kivi, asma türünde yetişen çekirdekli bir meyvedir. Türkiye’de ilk üretimi 1994 yılında başlamıştır. Popülaritesi, saklama-tüketim kolaylığı ve içerdiği zengin besin öğelerinden gelir. Adaptasyon yeteneği yüksek olduğundan kivi asması çeşitli bölgelerde yetişip meyve verebilmektedir. Ancak hasat zamanı gelen ve asmasından koparılan kivi meyvesi hem besin değerleri hem de lezzet olarak tüketime hazır değildir.
Hasatından sonra olgunlaşan bir meyve olduğundan içerdiği lifi ve C vitaminini vücudumuza verimli oranda alabilmek için tam olgunlaşması için muhafaza edip o şekilde tüketmek gerekir.
Her meyve gibi kivi de doğal şeker içermektedir. Bileşimine bakıldığında çoğunluğu fruktoz ve glikoz düşük miktarda da sakkaroz şekerlerinden oluşmaktadır. Her kuru meyvede olduğu gibi piyasada satılan kivi meyvesinin kurularında da tazesine göre şeker oranı yükselmektedir. Bu nedenle kivi tüketecekseniz ilk tercihiniz tazesinden yana olmalıdır.
Kivi, organik asitler içermektedir. Antioksidan kapasitesi ve vitamin değerinin yüksek olması aslında içerdiği bu organik asitlere bağlıdır. Baş organik asidi sitrik asittir. Bunun dışında elmadaki malik asiti de bulundurmaktadır. Bu organik asitler kivinin C vitamini kaynağı olmasını sağlamaktadırlar. Araştırmalar kivi meyvesinin şeftali ve elmaya oranla 10 kat daha fazla C vitamini içerdiğini göstermektedir.
Kivi içerisindeki aktifleştirici enzimlerin metabolik enerji seviyelerini iyileştirdiği ve nörotransmiterlerin enerjiyi arttırmasına yardımcı olduğu ortaya çıkmıştır. Yeni Zelanda'da Beslenme Bilimleri Dergisi tarafından yayınlanan araştırmada, altı haftalık bir süre zarfında 18 ila 35 yaşları arasındaki 35 erkeklere, günlük yarım kivi veya iki kivi verildi. Araştırmadan sonra günde iki kivi tüketenlerin enerjide yüzde 31'lik bir artış sağladıkları tespit edildi.
Kivinin hastalıklara karşı savaşması, içerdiği fenolik madde çeşidi ve miktarına bağlıdır. Yapılan bir çalışmaya göre kivinin başlıca fenolik bileşenleri; hidroksisinamik asit, kateşin, klorojenerik asit, epikateşin ve kuersetinden oluşmaktadır. Tüm bu fenolik bileşikler nar, yeşil çay, portakal benzeri besinlerde de yer almakta olup vücutta biriken zararlı maddeleri atmaya yardımcı olmaktadırlar. Bu nedenle bazı kanser türleri ve hastalıklara karşı savaşan besinler arasına kiviyi de rahatlıkla ekleyebiliriz.
Mineral dengesi, düşük sodyum ve yüksek potasyum özelliği ile öne çıkmaktadır. Kalsiyum değeri de oldukça iyidir. Sıvı elektrolit dengesi ve kas kasılmaları için gerekli bu değerli mineralleri kivi tüketerek alabilirsiniz. Özellikle yüksek tansiyonu olan kişilerin kivini potasyum içeriğinden yararlanarak, beslenmelerine ekleyebilirler. Kivinin diğer meyvelere göre en önemli avantajlarından birisi de yüksek lif, düşük kalori değerleridir. Kabızlık sorununa çözüm olabilen, günlük lif alımımızı arttıran ve bol su içeren yapısı ile bağırsakları desteklemektedir.
Kalorisi ve porsiyonuna baktığımızda yaklaşık 1 orta boy kivi 45-50 kalori içermektedir. Yani 1 porsiyon kiviyi 2 adet olarak porsiyonlanabilir. Özellikle kış mevsiminde yüksek C vitamini ve lif içeriği ile bağışıklık destekleyici, son çalışmalarda ise öksürük ve astım durumlarında (özellikle çocuklarda) nefes açıcı etkisi olumlu sonuçlar vermektedir. Kış mevsiminde ihtiyacımız olan bu meyveyi porsiyonunu aşmadan, tam olgunlaştığında tüketmek faydalı olacaktır.
