Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Mynet Tatil Bulucu

1 Kimle tatile çıkıyorsunuz?
2 Yurt içi mi yoksa yurt dışı mı tatil yapmak istiyorsunuz?
3 Yaz Tatili mi Kış Tatili mi?
4 Ne tür tatil arıyorsunuz?
5 Vizeniz var mıdır?
6 Balayı Tatili mi yapmak istiyorsunuz?
7 Eğer Seçiminiz yurt içi ise Tatil yapmak istediğiniz yerler?
7 Eğer Seçiminiz yurt dışı ise Tatil yapmak istediğiniz yerler?
8 Eklemek istediğiniz farklı detaylardan burada bahsedebilirsiniz.
    Kalan mesaj: 10

    Senin büyükannen bir feministti yavrum!

    Dünyanın en tanınan ressamlarından biri olan Fransız Post Empresyonist Paul Gauguin'in anneannesi sıkı bir devrimci ve feministti. Peki kimdi bu kadın?.

    Senin büyükannen bir feministti yavrum!

    Fakir bir hayat yüzünden kendini keşfeden ve 1883'te geçirdiği maddi ve manevi bir buhran sonunda işinden ayrılarak kendini resme veren Paul Gauguin'in hayatını anlatsak, anneannesinin yanında solda sıfır kalır.

    Düzenli bir memur hayatından arta kalan boş zamanlarını resme veren ve kendini Van Gough'a kafa tutmaya adamış bir adam Paul Gauguin, ne yazık ki dünyaya resimden başka birşey katamazken kısa zamanda anneannesi Flora Tristan dünya ve insanlık için birçok önemli adıma imza atmıştır.

    Büyükanne Flora Tristan, ressam torunu Paul Gauguin tarafından, "Herhalde yemek pişirmesini bile bilmezdi. Sosyalist, anarşist mavi çoraplının biri işte" diye sığ bir yorumla ifade edilmişti. Kadınların "Tarih yazan kadın" dediği Flora Tristan peki gerçekte kimdi?

    Karl Marx'ın Komünist Manifestosu'ndan 5 yıl önce kendi manifestosunu yazan büyükanne Flora, tüm işçileri birleşmeye çağırıyordu. Tarihte birçok feminist ve sosyalist hareketin ilk kadın öncüleri arasında görülen Flora, Peru asıllıydı ve geçmişi Latin Amerika'nın ezilmiş halkından ilham almasını sağlıyordu.

    Flora Tristan 17 yaşındayken bir evlilik yapmıştı ve 2 çocuk bir anda hayatında belirmişti... Eşi Chazal, sarhoş despot ve borçlarını onu fuhuşa iterek kapatmak isteyen bir kumarbazdı. Flora, 1825'te evini terk ederek annesinin evine kaçmıştı. O zaman bir kadının kocasından ayrılması olanaksız olduğundan, gerçek aile durumunun öğrenilmesinden sürekli korkarak, çeşitli işlerde çalıştı. Sürekli iş ve yer değiştirerek kocasının takibinden kurtulmayı başarıyordu. Belki de bu garip göçebelik hali onu dünya tarihine kazandırdı...

    Latin Amerika'nın en büyük hikaye anlatıcısı Eduardo Galeano daha sonra, Flora için şöyle bahsedecekti; "Büyükanne Flora, gezgin, militan, devrim hacısı çalkantılı yaşamını kocasının karısı, patronun işçisi ve efendinin kölesi üzerindeki mülkiyet hakkına karşı savaşmaya adadı.

    1833'te Peru'ya gitti. Başkent Lima'nın dışındaki bir şeker üretim tesisini ziyaret etti. Orada şekerkamışını ve arkasındaki emeği tanıdı. Dört bir yanda sessizlik içinde çalışarak gidip gelen zenci köleler gördü. Onun varlığının bile farkına varmamışlardı.

    Tesisin sahibi ona 900 kölesi olduğunu söyledi. Daha iyi zamanlarında bu sayının iki katına çıktığını da söylemeyi ihmal etmedi: "Buranın bitik hali bu" diye de şikayet etti.

    Ve önyargıları peşi sıra söyledi: zencilerin tembel olduğunu, en az yerliler kadar dedi...

    Tam oradan ayrılmak üzereyken şekerkamışı tarlasının yanında bir hapishane olduğunu fark etti. Hiç izin istemeden oraya yaklaştı.

    Orada bir zindanın karanlık kısmında, bir köşeye kıvrılmış, çıplak vaziyetteki iki zenci kadını fark edebildi.

    "Hayvan bile değil bunlar." diye bekçi onları aşağıladı." diyordu.

    Kocasından kaçma hali ve değişik işlerde çalışması onu Latin Amerika kıtasında ezilmiş insanları tanımasına yol açmıştı...

    Ömür boyu bir koca kurşunuyla yaşamak

    Ne kadar kaçsada 2 çocuğu olan Flora endişeliydi... Bir çok kez ayrılma talebinde bulunduğu halde, 1836'da mahkeme kararı ile iki çocuğu da babasına verildi. Ancak kısa bir süre sonra eşi Chazal'ın kızına cinsel tacizini öğrenip, ensest denemesi dolayısıyla şikayet etmesinden sonradır ki çocuklar annesinin yanına verildi. Chazal hapis cezasına çarptırıldı; fakat delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Ancak kendisine karşı öldürme girişiminden sonra, Chazal 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

    Flora Tristan ölümden kurtuldu; ama kurşun kalbine çok yakın bir yere saplanmıştı. Ve bedeninden hayatının sonuna kadar çıkarılamadı.

    İşte o zaman feminizmle ilgilenmeye başladı...

    Fransa'ya medeniyetin yeniden inşasına bakmak için giden Flora, Fransız Devrimi'nin bir çok başarısını özümserken Fransızlar ise "Yurttaşlar Yasası" (Code civil) eşitlik ilkesi ve sınıf ayrıcalıklarının kaldırılması ile öğünüyordu; fakat bu durum kadınlar için geçerli değildi. Erkeklerin hakları güçlendirilmiş, buna uygun olarak kadınlarınki oldukça kısıtlanmıştı.Yasaya göre koca her bakımdan karısından sorumluydu; kadın da ona itaat borçluydu. Sendikalaşan bir işçi sınıfı ve bilinci oluşmaktaydı...

    Latin Amerika üzerinden anlatarak topluma bir eleştiri getirmek isteyen Flora, 10 ay içinde Peru'da başından geçenleri anlattığı; toplum eleştirisi, felsefi düşüncesi, röportaj ve hayat öyküsünün bulunduğu "Bir Paryanın Yolculukları 1833-1834" adlı yazısı yayımlandığı zaman kenara itilmek istendi ama bu kitap, geniş bir okur kitlesinin dikkatini çekti ve Flora Tristan adı bilinen bir yazar oldu.

    "Yabancı kadınlara iyi davranılmasının gerekliliği", adlı broşürünü yayınladığında ise bu kadınlar arası ilk dayanışma eylemi olarak tarihe yazılmıştı.

    Fransa'dan sanayileşen İngiltere'ye, ezilen işçilerin yanına gitmeye karar veren Flora, fabrikalar, gecekondu semtleri ve meyhanelerde röportajlar yaptı. Anna Wheer'le tanışması, ona hapishanelerin, akıl hastanelerinin kapılarını açmıştı. İngiltere hakkında yazdığı kitapta, (Londra'da Gezintiler) varlıklı aristokratları, fabrika sahiplerini betimledi; bunlarla işçi mahallelerindeki sefalet arasındaki korkunç çelişkiyi vurgulayarak gösterdi. Flora Tristan, kitabında İngiliz ücretli işçilerin hayatını, yaşam koşullarını, kadınları ve çocukları anlattı.

    Avam Kamarası'na bir Türk'ün yardımıyla erkek kılığında giren bir kadın

    O zamana kadar bir erkekler kulübü olan İngiliz Avam Kamarası'na yaşamı boyunca kızı Aline'ye verdiği bir sözden ötürü girmeye karar verdi.

    1839 yılında İngiltere'de Avam Kamarası'na kadınlar alınmadığı için içerde neler olduğunu merak edip bir Türk sayesinde ve refakatinde erkek kılığına girerek avam kamarasına girdi. Kendisine söz verildiğinde ise; "arkadaki pencerenin kapatılmasını" talep etmiş." Flora Tristan'ın parlamento içinde gerçekleştirdiği eylem Londra'da etkili oldu. Politik çevrelerde epeyce tartışılmaya başlandı.

    Sonrasında ise çok merak ettiği Avam Kamarasıyla ilgili yorumu şu şekilde olacaktı: "Avam Kamarası üyelerinin davranışı beni, kıyafetimin onları şaşırtmasından çok daha fazla hayrete düşürmüş ve sarsmıştı" dedi. Sarsılıyor çünkü içerde sabahlığıyla gelenlerden tutun da horlayarak uyuyanlara kadar vekilleri görünce orada mühim şeyler olduğuna dair inancı kaybolmuştu.

    Flora Tristan 1844'te Fransa Bordeaux'da beyin kanaması yüzünden hayatını kaybederken 41 yıllık yaşamına şu eserleri sığdırmıştı:

    "Yabancı ülke kadınlarına iyi bir kabul göstermenin gerekliliği" (1835), "Bir paryanın yolculukları" (1833-34), "Méphis" (1838)*, "Londra'da gezintiler" (1840), "İşçi birliği" (1843) ve ölümünden sonra yayınlanan "Fransa turu" (1980), "Mektuplar" (1980).

    Hayatı boyunca ezilenlerin yanında olan Flora, yarım asırdan daha az süren ömründe Proleter sözcügünün Avrupa'ya yayılmasını sağlamış, işçiler, kadınlar ve çocukların daima sesi olmaya çalışmıştı.

    "Baskı altında olan erkek, bir başkasını baskı altına alacaktır. Bu da karısıdır. Kadın bir proleterin proleteridir." diyerek erkeklerin başka bir rol dağılımını kabul etmek zorunda olduklarını vurgular. Flora'nın önerdiği kadının üstünlüğü değildir.

    Alp Türkalp

    Mynet Youtube


    En Çok Aranan Haberler