Surat sözcüğü Arapçadan kökenlidir ve dilimize Arapçadan geçmiştir. Arapçada "şekil, görüntü, resim" anlamlarında kullanılan "ṣūra(t)" sözcüğünden alıntıdır. Suret kelimesiyle de benzer bir bağlamda kullanılsa da aralarında nüans farklılıkları vardır. Surat kelimesinin tarihte ilk örneğinin 1303 yılında kaleme alınan Codex Cumanicus eseri olduğu düşünülmektedir. Surat farklı anlamları karşıladığı gibi bu anlam karşılıkları bakımından surat eş anlamlısı kelimelere de sahiptir. Türk Dil Kurumuna göre suratın anlam karşılıkları şu şekildedir:
- (isim) Yüz
- (isim, mecaz) Somurtkanlık, asık yüzlülük.
- (isim, mecaz) Soğuk davranma
Surat kelimesiyle ilgili örnek cümleler kurmak gerekirse şu cümleleri örnek verebiliriz:
- Sen hangi suratını bana gösterebilirsin ki?
- Küçük çocuğun suratında küçük küçük lekeler çıkmıştı.
- Bana surat asıp asıp durmaktan başka açıklamalarda bulunabilirsin.
- Suratıma baktığında ne hissettiğimi anlayacaksın.
- Genç adam sinirlendiği için karşısındaki insanın suratına bile bakmadan geçip gitti.
- Suratıma bile bakmayan bir insana neden selam vereyim?
Surat kelimesinin eş anlamlısı olan sözcük
Surat kelimesi kadar suratın eş anlamlısı olan kelimeler de sıkça kullanılan kelimelerdir. Surat eş anlamlısı olan kelimeler cümle içinde surat yerine kullanılabilen kelimelerdir. Anlam olarak aynı ya da benzer ifadeleri karşıladıkları için cümle içinde herhangi bir anlatım bozukluğu oluşturmazlar. Surat kelimesinin eş anlamı olan kelimeler:
Suratın eş anlamlıları ile örnek cümleler
Surat eş anlamlısı olan "yüz" kelimesi çehre anlamında kullanılır, yazılı ve sözlü iletişimde surat kelimesinden daha fazla tercih edilir. Faça kelimesi ise daha çok argo ifadelerde ya da sokak ağzında kullanılan ve yine yüz, çehre gibi anlamları karşılayan ifadelerden birisidir. Suratın eş anlamlısı olan kelimelerde örnek cümleler:
- Ben hangi yüzüne konuşacağımı şaşırmış durumda olduğumdan konuşmayacağım.
- Yüzünde çıkan benleri aldırmak için hastaneden randevu aldı.
- Mutlu olduğunda ya da üzgün olduğundan hemen belli eder ve yüzüne yansırdı.
- Onun yüzüne son kez söyleyeceklerim var.
- Yüzüne gülüp arkasından konuştuğu için sahteliği her türlü belli ediyordu.
- Küçük çocuk annesinin yüzüne tebessüm ediyordu.
- Çocuklar, onları yakalamaya çalışan adamdan façalarını saklamışlardı.