Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Geçmiş yıllarda yaşamış olduğumuz muhtıralar, darbeler, darbe girişimleri, Türkiye'de güven veren bir adalet olsaydı yaşanmayacaktı" dedi.
Ergin, Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti 4. İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, AK Parti'nin 14 Ağustos 2001'de mütevazi bir kadroyla yola çıktığını anımsatarak, "Türkiye son 9,5 yıl içerisinde AK Parti iktidarında adeta yeniden altyapısını imar etti, inşa etti. Otoyolları, demiryolları, havaalanları, limanlar yaptı Türkiye. İnsanımız hızlı trenle tanıştı. Bizim hayal edemediğimiz şeylerdi bunlar" diye konuştu.
Türkiye'nin ekonomide çok büyük gelişmeler kaydettiğini anlatan Ergin, "Türkiye 9,5 yıl sonunda geldiği nokta itibarıyla 2002'de dünyanın en büyük 26'ncı ekonomisi iken bugün dünyanın en büyük 16'ncı ekonomisi haline geldi. 2023 yılı hedefleri itibarıyla Türkiye, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi kendisine hedef olarak belirledi" dedi.
Ülkenin çok acılar çektiğini, sıkıntılar yaşadığını dile getiren Ergin, "Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra 1950 yılında çok partili siyasi hayata geçtik. 62 yıllık süre içinde demokrasimiz sık sık kesintiye uğradı. Bu millet, hak etmediği birçok uygulamaya muhatap kaldı. Siyasi tarihimiz ciddi sıkıntılar, acılar, gözyaşlarıyla yoğruldu. 1960'ta askeri bir darbeyle dönemin yönetimi alaşağı edildi, dönemin Başbakanı ve bakanları göstermelik bir yargılama ile maalesef idam edildi. Orada idam edilen üç devlet adamı değil, milletin iradesiydi, halkın tercihleriydi. Onların verdiği yetkiler idam edildi" diye konuştu.
-"28 Şubat'ta postmodern bir darbe..."-
Ergin, 1971 yılına gelinceye kadar değişik muhtıralar ve darbe girişimleri yaşandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"9 Mart 1971'de bir askeri darbe girişimi yapıldı ve netice alamadı. 12 Mart'ta yeni bir müdahale, hükümet tekrar görevden indirildi, yerinde cunta iş başına geldi. 12 Eylül 1980'de demokrasiye yeniden ara veriliyor, parlamento, partiler kapatılıyor ve Türkiye tekrar bir darbe sürecine giriyor. 1983 yılında yeniden sivil yönetime geçme gayreti yaşanıyor. 1997 yılındaki 28 Şubat tarihine kadar. 28 Şubat'ta bu defa postmodern bir darbe. Halkın seçtiği, iş başına getirdiği hükümet istifa etmek zorunda bırakılıyor."
AK Parti'nin 2001 yılında kurulmasının ardından kısa sürede tek başına iktidara geldiğini anımsatan Ergin, "AK Parti iş başına gelir gelmez önce siyasi istikrarı tesis ediyor. Arkasından ekonomik istikrar geliyor, Türkiye kalkınıyor ve büyümeye başlıyor. 2004 seçimlerinde oyunu artırıyor. 2007'de oyumuzu artırıyoruz, 2009 yerel seçimleri ve 2011'de yüzde 50'lere geliyoruz" dedi.
-"Müdahale geleneği boş durmadı"
Ergin, halkın yoğun ilgisi ve teveccühüyle iş başına gelen AK Parti yönetimlerine bile "müdahale geleneğinin" boş durmayıp müdahale ettiğini anlatarak, şunları söyledi:
"Yıl 2007, Cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyor. Seçim öncesinde AK Parti kanadından Dışişleri Bakanı sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı adaylığı noktasında kararını alıyor. 27 Nisan akşamı bir e-muhtıra ile Türkiye karşılaşıyor ve tanışıyor. Sayın Gül'e, Hükümete ve parlamentoya hitaben, 'Sakın ola sayın Gül aday olmasın, aday olursa karışmayız ha' anlamına gelecek bir yazılı muhtıra. Türk siyaset tarihinde bir kırılma anıdır o an. O tarihe kadar Türk siyaset tarihine baktığımızda muhtıralar, bu tür girişimler yapıldığında hükümetler ya şapkasını alıp gitmişler ya da o muhtıranın içerisinde yapılmış olan telkinlere, talimatlara harfiyen uymuşlar. 27 Nisan muhtırasından sonra da böyle bir beklenti oluştu ama Türk siyaset tarihinde AK Parti hep ilklerin partisi olarak yer aldı.
O akşam yapılan toplantı ve değerlendirmeler sonucunda AK Parti hükümeti bir açıklama yaptı. O açıklamada özetle, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletimizin egemenliği kullanmak üzere sandıkta tercihini yapmış, parlamento içerisinden bir hükümet çıkartmıştır. Milletimizin vekaleti bu hükümet nezdinde kullanılmaktadır. Yetkiler parlamento ve hükümet tarafından deruhte edilmektedir. Bürokratların oluşturduğu böylesi bir metin, bu hükümetin muhatabı değildir. Bu metni tanımıyoruz. Herkes sorumluluğunu ve yerini bilmelidir. Milletimizin verdiği yetkiyi kullanan hükümet, sonuna kadar milletimizden almış olduğu emaneti ve yetkiyi kullanacaktır ve bu tür baskılara boyun eğmeyecektir' denildi."
-"Emanete halel getirmedik"-
Bu açıklamanın Türk siyaset tarihinde bir ilk olduğunu vurgulayan Ergin, "O güne kadar muhtıralar karşısında yapılan yapılmadı. Sizden aldığımız emanetin gereğini yaptık, hakkını verdik, emanete halel getirmedik ve derhal seçimlere gitme noktasında karar aldık. 2007'de yapılmış seçimlerde sizlerden destek istedik. Türkiye kendi emanetini, kendi iradesini yere düşürmeyen AK Parti'ye kucak açtı ve tekrar tek başına iktidara getirdi" diye konuştu.
"Türkiye yoluna böyle devam edemezdi artık" diyen Ergin, şöyle devam etti:
"Her 8-10 yılda bir demokrasisi askıya alınan, parlamentosu kapatılan bir ülke olamazdık. 21. yüzyılda dünyayla yarışan, ekonomik ve siyasi yarış içerisinde olan büyük ülke Türkiye, bu kesintilerle yoluna devam edemezdi. 60, 71, 80, 97 darbe, 2007'de e-muhtıra. Bunlar sizlerin bildikleri. Kamuoyuna yansıyanlar ama kamuoyuna yansımayan başka müdahale girişimleri, bunları da araya koyarsanız buradan Ankara'ya yol olur. Türkiye bu şekilde yoluna devam edemezdi ve etmemesi için de demokrasisini güçlendirmesi, milletin iradesinin üzerindeki dayatma ve vesayet gruplarını, organlarını belli bir noktaya getirmesi gerekiyordu. Bunun için 26 maddelik bir anayasa değişikliği hazırladık. Bu anayasayı yasalaştırma imkanı bulduk ve yürürlüğe girmesi için milletin desteğine ihtiyaç vardı.
12 Eylül 2010 tarihinde huzurunuza geldik ve Türkiye 'evet' vererek Türkiye'nin demokrasisini tahkim edecek, geleceğini inşa edecek, ufkunu açacak kapıyı açtınız. Artık bu ülkede millete tepeden bakma olmasın, bu milletin iradesiyle kimse alay geçmesin istiyorduk. Artık bu ülkede milletin seçip görev verdiği parlamentolar kapatılmasın istiyorduk. O parlamentoların içerisinden çıkan hükümetler muhtıralarla, darbelerle alaşağı edilmesin istiyorduk. Bu ülkede egemenlik, hakimiyet gerçekten milletin olsun istiyorduk."
-"Yargının güven veren bir konuma gelmesi..."-
Adalet Bakanı Ergin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Geçmiş yıllarda yaşamış olduğumuz muhtıralar, darbeler, darbe girişimleri, Türkiye'de güven veren bir adalet olsaydı yaşanmayacaktı. Onun için bundan sonra geleceğe dönük olarak demokratik kurumlarımızı tahkim ediyoruz dedim ama yargının bağımsız ve tarafsız, güven veren bir konuma gelmesi bunların içinde en önemlisi. Zira darbe dönemlerinde, darbeyi yapanlara selam duran bir yargı olduğu sürece o ülkede darbelerin ve muhtıraların arkası kesilemez.
Geçmişte darbelere selam duran bir yargı anlayışı varken bugün darbelerden, muhtıralardan, darbe girişimlerinden hesap soran bir yargı var ise 12 Eylül 2010 referandumunda sizin verdiğiniz yetki sayesinde var. Allah sizlerden razı olsun. Türkiye bugün 16'ncı büyük ekonomi, ilk 10'a girmeyi hedefledik. Bunu yapabilmek için demokrasimizi tahkim etmek, yargımızı güçlendirmek, bağımsızlığını, tarafsızlığını daha da pekiştirmek, Türkiye'de hukuksuzluk adına her ne varsa ondan hesap sorabilecek bir hale gelmesini sağlamak önemliydi. Bu yolda önemli adımlar atıldı, atılmaya devam ediyor."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz