YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Ahmet İlhan Özek: Hızımı Ve Sol Ayağımı Dedeme Borçluyum

Spor Toto Süper Lig'de bu sezon 4 büyükten 3'ünü hem de deplasmanda (3-1) aynı skorlarla...

Spor Toto Süper Lig'de bu sezon 4 büyükten 3'ünü hem de deplasmanda (3-1) aynı skorlarla mağlup ederek adını duyuran Kardemir Karabükspor'un golcü ismi Ahmet İlhan Özek, "Hızımı ve sol ayağımı dedeme borçluyum." dedi.

Bu özelliğine patlayıcı süratini de ekleyen ve çıkışını Millî Takım'a seçilerek taçlandıran 25 yaşındaki forvet oyuncu Futbol Federasyonu basın departmanının hazırladığı TamSaha dergisinin sorularını cevapladı.

"Büyük maçların büyük golcüsü" diye de adlandırılan, Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş'a attığı gollerle bir anda spot ışıklarının önünde kendini bulan Ahmet İlhan Özek, sağ ayaklı ama solunu da aynı ölçüde kullanabilen bir isim. Özek, bu sezon gollerini sol ayağıyla atıyor.

"Bu sezon bütün gollerimi sol ayağımla attım ama aslında sağ ayaklı bir oyuncuyum. Küçükken dedem kumda koşmaya götürürdü beni. Belki de hızımı o koşulara borçluyum. Sağ ayağıma kum torbası bağlayıp topa sürekli sol ayağımla vurmamı sağlamıştı. Solumu iyi kullanmamı da dedeme borçluyum." diyen Ahmet İlhan Özek, şu ifadeleri kullandı:

"Oyuncu aklından geçenleri hocasına söyleyebilmeli. Ama ülkemizde bunu yapabilmek mümkün değil. Çünkü "Acaba bana takar mı?" diye düşünüyorsunuz. Mesut Bakkal'ın ise bu konuda çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Oyuncularına 'Sen olsan ne yaparsın?' diye fikir soruyor.

Mesut Hocanın ekibinde yer alan iki Alman antrenör Dirk Wüllbier ve Werner Schoupa antrenmanları çok keyifli bir hâle getiriyor. Türkiye'de görülmemiş idmanlar yapıyoruz ve çalışmaktan haz alıyoruz. Mesut Hoca da idmanlarda son derece neşeli, sürekli gülüyor, şakalar yapıyor.

Büyük takımlarda büyük isimler oynuyor ama hepsinin de mutlaka zaafları var. Galatasaray maçı öncesinde Mesut Hocam bana, 'Eboue hücuma çıktığında onunla birlikte geri geleceksin, geri dönüşünde ise seni yakalayamaz' demişti ve ben de bunu maçta çok iyi uyguladım."

Anadolu takımlarının, sadece büyük takımlarla oynadıklarında gündeme gelebildiğini de belirten Ahmet İlhan Özek, "Dolayısıyla büyük takıma karşı kim iyi bir şey yapıyorsa o hafta o takım ya da oyuncu ön plana çıkıyor. Aynı golleri diğer takımlara atmış olsaydım bu kadar göz önünde olmayabilirdim." diyerek, şu ifadeleri kullandı:

"Her antrenmandan sonra Alman hocalarımla birlikte salona giriyorum ve bana müthiş bir kondisyon yüklüyorlar. Şunu çok iyi biliyorum, günümüz futbolunda tek yönlü oyuncuya yer yok. Hedefi yurtdışında oynamak olan bir oyuncuyum ve oyunun iki tarafını da iyi oynamaya çalışıyorum.

Benim hoşuma giden, dışarıda rahat rahat gezebilmek, herkesle selamlaşmak, muhabbet etmek. Safranbolu'da da söylediğim gibi yaşıyorum. Dışarı çıktığımda insanlarla konuşuyorum, dükkanlara uğrayıp esnafla görüşüyorum. Ama büyük takımlarda oynayan futbolcuların durumu farklı olabilir.

Benim için Drogba ve Sneijder gibi oyuncuları görmek hayallerimi süsleyen bir olaydı, şimdi onlarla karşı karşıya oynayabileceğim. Ülkemize böyle oyuncuların gelmesi ligimizin popülaritesi açısından da çok olumlu diye düşünüyorum."

Hayatında canlı gördüğü en büyük futbolcunun takım arkadaşı Lualua olduğunu da belirterek, "Bir yandan da çok mütevazı bir insan. Kongo'da fakir ve kimsesizler için bir yardım derneği kurmuş, burada kazandığı paranın çoğunu o derneğe gönderiyor. Üzerinde bir şey görüp, "Ne güzel" dediğinizde, "Al senin olsun" diyerek çıkarıp veriyor." diyen Ahmet İlhan Özek'in, TamSaha dergisinden Mazlum Uluç'a verdiği röpartajın ayrıntıları şöyle:

Kardemir Karabükspor olarak sezona kötü bir başlangıç yaptınız Skibbe döneminde. Takımın o dönemdeki sorunu neydi sence? Neler ters gitmişti?
Her iki döneme de baktığınızda kadroda aynı oyuncular var. O dönemde ters giden şey, hocayla futbolcular arasında pek fazla iletişim bulunmamasıydı. Oyuncu bir derdi olduğunda bunu hocayla paylaşamıyordu. Hoca da isteklerini direkt olarak takıma aktaramıyordu. Yabancı teknik direktörle olmadı yani...

Senin de Skibbe ile özel bir sorunun oldu sanırım. Kadroya alınmadığın bir maçın ardından attığın tweetle bu durumu eleştirmiştin...
O olayı şöyle anlatayım. İlk üç maçta sakatlığımdan dolayı oynayamamıştım. Dördüncü hafta öncesinde tamamen iyileşmiş ve antrenmanlarda da oldukça yüksek bir performans göstermiştim. İdmanlarda adeta uçuyordum ve takım arkadaşlarım da "İyi ki aramıza döndün, sana ihtiyacımız var" diyordu. Beşiktaş'la çok önemli bir maç oynayacaktık. Bu nedenle hafta içinde hocayla özel bir görüşme yaptım. O da bana "Zaten seni oynatacağım" dedi. Maç günü 19 kişilik kadro belli olmuştu ve ben gençlerden birinin çıkmasını bekliyordum. Yardımcı antrenör yanıma gelip, "Ahmetçim sakatlıktan yeni çıktın, bir kişinin de kadrodan çıkması gerekiyor" deyince hemen Skibbe'nin yanına gittim ve "Bana bu maçta oynayacağımı söylemiştiniz. Kendimi buna göre hazırlamıştım" dedim. Ama bir şey değişmedi. Böyle bir olayın üzerine kadroya alınmadığıma ne kadar şaşırdığımı ifade eden tweetler atmıştım ben de.

Türkiye'de teknik direktör-oyuncu ilişkilerinde bir sorun olduğunu düşünüyor musun? Mesela bu ilişkilerin en demokratik biçimde yürütüldüğü Hollanda'da oyuncular bütün düşüncelerini teknik adamla paylaşabiliyor... Sence bu ilişki nasıl olmalı? Oyuncunun kendisini hocasına ifade edememesi bir sorun mudur?
Dediğiniz gibi, bu ilişki Hollanda'daki gibi olmalı, oyuncu aklından geçenleri hocasına söyleyebilmeli. Ama ülkemizde bunu yapabilmek mümkün değil. Aklınızdan geçenleri söyleyemiyorsunuz, çünkü "Acaba bana takar mı, bir sorun çıkar mı, beni oynatmaz mı?" diye düşünüyorsunuz. Ancak Mesut Bakkal Hocamızın bu konuda çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Her fikrimizi ona rahatlıkla aktarabiliyoruz. Hatta toplantılarda oyuncularına söz veriyor, "Sen olsan ne yaparsın, burada ne yapmamız gerekiyor?" diye sorarak farklı fikirleri öğrenmek istiyor.

Skibbe-Mesut Bakkal dönemleri arasındaki fark, puan tablosuna da son derece çarpıcı bir biçimde yansıyor.
Her şeyden önce Mesut Hoca bize müthiş bir özgüven kazandırdı. Oyuncusuyla müthiş diyaloğu olan, takımını inanılmaz derecede ateşleyen bir teknik adam. Özellikle kendi açımdan baktığımda, o geldiğinden beri müthiş bir performans gösteriyorum. Bana güvendiğini çok belli ediyor. Eksiklerimi söylüyor, gidermem için; artılarımı söylüyor, üzerine koymam için. Benim dışımda bütün futbolcu arkadaşlarımın da böyle düşündüğünden eminim. Zaten maçlarımızı izlediğimizde, gol attığımızda ya da maç kazandığımızda oynayan-oynamayan bütün oyuncuların birbiriyle nasıl kenetlendiğini görebiliyorsunuz.

Antrenman, taktik ya da rakip analizi açısından ne gibi yenilikler getirdi Mesut Bakkal?
Mesela hafta sonunda x takımla oynayacağız; hafta boyunca o takımın bütün eksilerini, artılarını, artılarına karşı alacağımız önlemleri, eksi yönlerinden nasıl faydalanacağımızı gösteriyor bize. Antrenmanlarımız müthiş eğlenceli geçiyor. Mesut Hocanın ekibinde yer alan iki Alman antrenör Dirk Wüllbier ve Werner Schoupa antrenmanları çok keyifli bir hâle getiriyor. Türkiye'de görülmemiş idmanlar yapıyoruz ve çalışmaktan haz alıyoruz. Mesut Hoca da idmanlarda son derece neşeli, sürekli gülüyor, şakalar yapıyor. Tam bir aile ortamı yakalamış durumdayız.

Kardemir Karabükspor'un bu sezon yaptığı çıkışın en önemli kilometre taşları Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor'u deplasmanda aynı skorla 3-1 yenmesiydi. Beşiktaş karşısında da 2-0 geriye düşüp 10 kişi kaldığınız maçta 2-2'yi yakaladınız. Benim merak ettiğim şey bu maçlardan önce o özgüveni nasıl yakalıyorsunuz, soyunma odasında neler konuşuyorsunuz?
Şu bir gerçek ki, büyük takımlarla oynarken daha iyi motive oluyorsunuz. Çok yüksek bir atmosferde oynuyorsunuz ve bu da sizi ateşliyor. Biraz önce de söylediğim gibi, Mesut Hoca rakiplerimizin analizini mükemmel yapıyor ve bu analizin sonuçlarına göre her oyuncuya özel taktikler veriyor. Biz de dersimizi iyi çalışıyor ve sonuçta başarılı oluyoruz. Tamam, büyük takımlarda gerçekten çok üst düzeyde oyuncular var ancak onlar da sonuçta birer insan ve dolayısıyla hepsinin bir takım eksikleri oluyor. Galatasaray maçından örnek vermek gerekirse, ben Eboue'ye karşı oynadım. Eboue hem hücum hem de savunma anlamında çok önemli özellikleri olan yıldız bir oyuncu. Ancak her insan gibi onun da zaafları var. Mesut Hocam bana, "Eboue hücuma çıktığında onunla birlikte geri geleceksin, geri dönüşünde ise seni yakalayamaz" demişti ve ben de bunu maçta çok iyi uyguladım.Büyük takımlara karşı çok iyi savunma yapıp kontratağa çok çabuk çıkabilen bir yapımız var. İlhan, Lualua, Shelton, Juju (Hamroun) ve benim özelliklerim hızlı hücuma çıkmaya çok müsait. Büyük takımlara karşı deplasmanlarda bu özelliklerimizi oldukça iyi kullandık.

Tabii oyuncunun kafasından korkuyu silmesi de önemli. Galatasaray'ı yendikten sonra mı böyle bir düşünceye sahip oldunuz?
Galatasaray karşılaşmasından önce Mesut Hocayla ilk maçımızda İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u yenmiştik. Ardından Galatasaray maçını da kazandığımızda kendimize bakış açımız değişti. "Biz herkesi yenebiliriz" diye düşünmeye başladık. Galatasaray galibiyeti bizi ateşledi diyebilirim.

Kazandığınız üç büyük takım maçında zorluk derecesi açısından farklar var mıydı?
Bence hepsi aynıydı. Üç maçı da inanılmaz seyirci baskısı ve müthiş bir atmosfer altında oynadık. Gerçi bu durum bize de yarıyor diye düşünüyorum. Atmosferin yoğunluğu bizi de olumlu etkiliyor.

Bu sezon Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş'a gol atmayı başardın. Bu gollerin diğer takımlara attığın gollerden bir farkı var mıydı sence?
Aslında benim açımdan herhangi bir takıma gol atmaktan farkı yoktu. Ancak ülkemize baktığınızda, bütün TV kanallarında sürekli büyük takımları görüyorsunuz. Anadolu takımları, sadece büyük takımlarla oynadıklarında gündeme gelebiliyor. Dolayısıyla büyük takıma karşı kim iyi bir şey yapıyorsa o hafta o takım ya da oyuncu ön plana çıkıyor. Aynı golleri diğer takımlara atmış olsaydım bu kadar göz önünde olmayabilirdim.

Savunmaya çok yardım eden bir forvet kimliğine sahipsin. Bunu yapabilmek hem bir mantalite meselesi hem de fiziksel olarak güçlü olmayı gerektiriyor değil mi?
Her antrenmandan sonra Alman hocalarımla birlikte salona giriyorum ve bana müthiş bir kondisyon yüklüyorlar. Şunu çok iyi biliyorum, günümüz futbolunda tek yönlü oyuncuya yer yok. Belli bir düzeye çıkabilmeniz için hem savunmayı hem de hücumu bir arada yapmanız gerekiyor. Büyük liglere bakıyorum, Chelsea'nin 10 kişi kaldığı bir maçta Drogba sol bek oynamıştı. Keza aynı durumu Eto'o da yaşamıştı. Dünyanın en önemli forvetleri yeri geldiğinde bir savunma oyuncusu gibi görev yapabiliyor. Özellikle kanat oyuncuları gol atmayı ve attırmayı sever ama ben savunma yapmaktan da zevk alıyorum. Beni farklı kılan özelliklerden biri de bu olabilir. Hedefi yurtdışında oynamak olan bir oyuncuyum ve oyunun iki tarafını da iyi oynamaya çalışıyorum.

Kuvvetli kalabilmek için oyuncunun özel yaşantısını da bir düzene sokması gerekiyor herhalde...
Kesinlikle çok doğru. Ben o açıdan çok şanslıyım. İki yıllık evliyim ve Allah razı olsun eşim bana çok düzenli bir hayat yaşatıyor. Sabah kalktığımda kahvaltım hazır oluyor, antrenmandan geliyorum, yemeğim hazır oluyor. Erken yatıyorum, sabah erken kalkıp kahvaltıdan sonra eşimle yürüyüşe çıkıyorum. Safranbolu'da oturuyorum ve küçük yerlerde yaşamayı seviyorum. Sessiz, sakin, kendimize ayıracak daha fazla zaman bulduğumuz bir yer Safranbolu. Özel yaşantıma çok dikkat ediyorum. Kendisine iyi bakan bir oyuncu olarak sahada diri kalmanın avantajlarını yaşıyorum.

Ligde senden daha hızlı bir oyuncu var mı?
Sanırım Shelton var, ama o da normal. Adam Jamaikalı ve kanında 100 metrecilik var. Zaten Usain Bolt'un da samimi arkadaşı.

Ama şimdi Shelton yok ve Kardemir Karabükspor'un sol kanadında sen oynuyorsun.
Son dönemde Shelton bir sakatlık yaşadı. Ama sakat olmadığı dönemde de ben onu yedek bırakmıştım. İyileşip geri döndükten sonra o solda ben sağda oynamaya devam ederiz.

Daha önce röportajında sol kanatta oynadığında daha fazla gol attığını söylemiştin, yeniden sağ kanada geçmek seni golden biraz uzaklaştırabilir mi?
Geçtiğimiz sezon sol kanatta oynadığımda içeri girerek sağ ayağımla daha fazla gol atabildiğimi söylemiştim, ama bu sezon farklı bir şey oldu, bütün gollerimi sol ayağımla attım. Aslında ben sağ ayaklı bir oyuncuyum ancak insanlar beni sol ayaklı zannediyor.

Sağ ayaklı bir oyuncunun bütün gollerini ters ayağıyla atacak kadar sol ayağını iyi kullanabilmesi ilginç. Bunu nasıl başardın?
6-7 yaşlarındayken, dedem ve dayılarım benimle çok ilgilenirdi. Babamı erken yaşta kaybettiğim için bana onlar babalık yaptı. Dedem Kuşadası'nda otururdu ve ben 7-8 yaşlarındayken erkenden kaldırıp kumda koşmaya götürürdü. Belki de bugünkü hızımı o koşulara borçluyum. Koşudan sonra da dedemle birlikte yüzerdik. Bir ara dedem sağ ayağıma kum torbası bağlamış ve topa sürekli sol ayağımla vurmamı sağlamıştı. Sol ayağımı bu kadar iyi kullanabilmeyi de yine dedeme borçluyum. Artık sol ayak için özel bir çalışma yapmıyorum çünkü her iki ayağımı da aynı ölçüde kullanabiliyorum.

Ligimizde beğendiğin oyuncular kimler?
Galatasaraylı Selçuk İnan'ı, Beşiktaşlı Fernandes'i, Fenerbahçeli Emre Belözoğlu'nu ve bizim takımımızda da Lualua'yı çok beğeniyorum. Hepsi de benim tipimdeki forvetleri mükemmel besleyecek nitelikte oyuncular çünkü.

Ligimizde bu sezon kolay maç kalmadı. Yukarıdaki takımlar çok fazla puan kaybediyor. Sence değişen ne? Büyük takımlar mı geriledi, Anadolu takımları mı daha iyi futbol oynamaya başladı?
Bence rekabetin yanı sıra kalite de yükseliyor. Büyük takımlara baktığınızda çok büyük paralarla iyi transferler yaptıklarını görüyoruz ama önemli olan takım olmayı başarabilmek. Bu sezon Medical Park Antalyaspor, biz, Eskişehirspor ve Bursaspor takım olmayı başarabilen kulüpler. Sanica Boru Elazığspor'a herkes düştü gözüyle bakarken onlar da büyüklere kafa tutan bir takım haline geldi. Bu takımların katılmasıyla kalitenin arttığını düşünüyorum.

Karabük şehrinin taraftar yapısını nasıl değerlendiriyorsun?
Şu anda işler iyi gidiyor ve taraftar da takımının arkasında duruyor. Eşimle birlikte dışarı çıktığımızda büyük-küçük herkes bize selam veriyor. Mutluluk ve gurur verici bir şey bu. Bazen yemek yediğimiz yerlerde bizden para almıyorlar, "Bu hafta gol attın, sağ ol" diyorlar. Benim de özel olarak taraftarlarla aram çok iyi. Elimden geldiği kadar herkesle konuşmaya çalışıyorum, Twetter'dan sorulan her soruyu cevaplandırıyorum. Bir de taraftarlarla bir ilk gerçekleştirdik. Taraftarlarımızın "kırmızı-mavi" isminde bir forum sitesi var. Evimden bu siteye bağlanmış ve 3 saat boyunca oradan yöneltilen sorulara cevap vermiştim. Tribünden de bana özel bir ilgi var. Ben de onları çok seviyorum. Beni çok destekliyorlar ve bu yüzden şanslıyım.

Taraftarla bu kadar yakın olman enteresan. Çünkü günümüz futbolcuları özellikle İstanbul'da kendilerini biraz daha toplum hayatının dışında tutuyor. Halkla ilişkilerini minimum düzeye indiriyor. Bu tavırların hangisi doğru acaba?
Galiba bu biraz da şartlarla ilgili. Söylediğiniz gibi, futbolcuları artık piyasada göremiyorsunuz. Ama benim hoşuma giden dışarıda rahat rahat gezebilmek, herkesle selamlaşmak, muhabbet etmek. Safranbolu'da da söylediğim gibi yaşıyorum. Dışarı çıktığımda insanlarla konuşuyorum, dükkanlara uğrayıp esnafla görüşüyorum. Ama büyük takımlarda oynayan futbolcuların durumu farklı olabilir. Mesela ben Arda'nın Sinem Kobal için sinema kapatmasını da anlayışla karşılıyorum. Arda sinemaya herkesle birlikte gitse insanlar fotoğraf çekmekten filmi izleyemez (gülüyor). Büyük takımlardaki oyuncuların kendilerini biraz toplumun dışında tutmasını da anlayabiliyorum. Ben şimdi Karabükspor'da insanlarla iç içe olmayı tercih ediyorum ama İstanbul'da yaşasam belki ben de onlar gibi davranabilirim.

Kardemir Karabükspor, deplasmanlardaki başarısını iç saha maçlarına aynı oranda yansıtamıyor. Bunu neye bağlıyorsun?
Aramızda bu durumu konuşuyoruz ama bir çözüm bulamıyoruz. Sanırım oyuncu grubumuzun geniş alanda daha iyi iş yapan futbolculardan kurulu olmasına bağlayabiliriz bu durumu. Bir de şunu eklemek gerekiyor; Kasımpaşalı oyunculardan birisi, "Büyük takımlara karşı nasıl hazırlanıyorsak, Karabükspor'a da öyle hazırlandık" demişti. Elde ettiğimiz başarılı sonuçların ardından rakiplerimizin bizi daha fazla ciddiye alması da iç saha maçlarında sıkıntıya girmemize yol açıyor olabilir. Mesela Kasımpaşa bizi öyle iyi çalışmış ki, bütün artılarımızı kapatmışlardı sahada. Kendime koşu yapacak alan bile bulamamıştım. Ama buna da bir çözüm bulacağımızdan eminim.

Şampiyon adayın hangi takım?
Şampiyonluğa en yakın takım Galatasaray gibi görünüyor. Bence ligin en iyi futbolunu onlar oynuyor, kadrolarının kalitesi de ibreyi Galatasaray'a yakın tutuyor.

Drogba ve Sneijder transferleri hakkında ne söylersin?
Benim için Drogba ve Sneijder gibi oyuncuları görmek hayallerimi süsleyen bir olaydı, şimdi onlarla karşı karşıya oynayabileceğim. Ülkemize böyle oyuncuların gelmesi ligimizin popülaritesi açısından da çok olumlu diye düşünüyorum.

Bu sezonun unutulmaz maçın hangisiydi?
Medical Park Antalyaspor maçı...

Öyle mi, ben büyük takımları yendiğiniz maçlar olacağını tahmin ediyordum.
(Gülüyor) Medical Park Antalyaspor'u 1-0 yendiğimiz maçın benim açımdan önemi çok büyüktü. Oyuna sonradan girmiş ve 90+2'de galibiyet golünü atmıştım. Skibbe dönemiydi ve maçtan önce on birde olmayı bekliyordum. Çünkü bir hafta öncesinde on birde yer alıp iyi de oynamıştım. Ancak maçtan 1 saat önce kadro açıklandı, yedeğim. Şoka uğradım. Eşimle konuştum ve üzüntümü onunla paylaştım, telefonda ağladım resmen. Eşim, "Kendine güvenini hiç yitirme, oyuna girecek ve Allah izin verirse gol de atacaksın" diye teselli etti beni. Kafa olarak bitmiştim o gün. İlki iki oyuncu değişikliğinde beni oyuna almayan Skibbe son 5 dakikada sahaya sürdü. 90+2'de galibiyet golünü atınca formamı çıkarıp eşime koşmuş ve "Seni çok seviyorum" diye bağırmıştım. O maçı ve o anı unutamam

Kardemir Karabükspor'dan konuşurken Lualua'dan söz etmemek olmaz. Onu yakından tanıyan bir takım arkadaşı olarak Lualua için neler söylersin?
Hayatımda canlı gördüğüm en büyük futbolcu Lualua. O takımda olduğu zaman gözüm kapalı öne doğru koşuyorum. Çünkü biliyorum ki Lualua üç kişiyi peşine takıp geçecek ve topu benim önüme atacak. O oynamadığı zaman zorluk çekiyoruz. Topu mükemmel saklıyor ve asla kaybetmiyor. Oyun görüşü de harika, en uygun durumdaki arkadaşını buluyor mutlaka. Bir yandan da çok mütevazı bir insan. Ülkesi Kongo'da fakir ve kimsesizler için bir yardım derneği kurmuş, burada kazandığı paranın çoğunu o derneğe gönderiyor. Üzerinde bir şey görüp, "Ne güzel" dediğinizde, "Al senin olsun" diyerek çıkarıp veriyor. Çok neşeli bir insan, idmanlarda bizi kahkahadan kırıp geçiriyor.

İlhan Parlak da bu sezon çıkış yapan ve dikkat çeken oyunculardan birisi. Sanırım gerçek mevkii olan santrfora geçmek ona yaradı.
Gerçekten de İlhan kariyerinin en iyi dönemini yaşıyor bu sezon. Dediğiniz gibi asıl yerine dönmesi ona yaradı. Çünkü topu çok iyi saklayan ve çok uzun boylu olmamasına rağmen hava toplarına inanılmaz hâkim bir oyuncu. Sıçrama yeteneği ve zamanlaması çok başarılı. Yanında oynayanlara da top indirebiliyor. Santrfor mevkiinde oynadığında takıma daha fazla fayda sağladığı çok açık.

Bu sezon sonu için neyi hedefliyorsunuz takım olarak?
UEFA Avrupa Ligi'ne katılmak istiyoruz. Neden olmasın ki? İyi futbol oynuyoruz, iyi bir kadromuz, teknik direktörümüz, yönetimimiz ve bize her zaman destek veren harika bir taraftar grubumuz var. İnşallah sezon sonunda bu hedefimize ulaşabiliriz.

Senin kariyer planlamanda neler var?
Kariyer planlamamı yaşam danışmanım Erdinç Şehit'le birlikte yapıyoruz. Kardemir Karabükspor'a gelirken birlikte çizdiğimiz plan, buradan A Millî Takım'a seçilmek ve sonrasında Avrupa'ya gidebilmekti. İspanya veya İngiltere Ligi'nde oynamayı çok istiyorum. Millî Takım'a gelerek ilk hedefimi gerçekleştirdim, Allah'ın izniyle Avrupa'da oynama hedefime de ulaşacağım.

Daha önce A2 Millî Takımı'nda 3 kez oynamıştın. Bu defa A Millî Takım'a seçilmeyi bekliyor muydun?
Evet, doğrusunu söylemek gerekirse bekliyordum. Millî Takım'daki hocalarımızın maçlarımıza gelerek beni izlediğini biliyordum. İyi bir çıkış yakalamıştım ve sağ olsunlar hocalarım da beni buraya lâyık gördü. Onlara çok teşekkür ediyorum. Küçük yaşlarda Millî Takımlarda oynama fırsatı bulamadım. Çünkü çok geç yaşta, 20 yaşında bir kulüp takımında oynamaya başladım.

O yaştan sonra Bozüyükspor'a gidip profesyonel olduğunda bir gün bu noktalara gelebileceğini umuyor muydu?
Açıkçası küçükken bugünleri düşünürdüm. Ama lise yıllarında annemin "Okuyacaksın oğlum" ısrarı üzerine futbolu bırakmıştım. 20 yaşında profesyonel olduğumda artık Millî Takım için çok geç kaldığımı düşünüyor ve hayallerimi Süper Lig'le sınırlı tutuyordum. Ama Allah nasip etti, bugünleri de gördüm.

Seni buraya getiren en önemli faktör nedir?
Bu soruya "yetenek, çalışma" gibi cevaplar verilebilir ama ben hepsinin önüne inancımı koyuyorum. Ben şükretmesini bilen bir insanım. Allah da kalbini temiz tutup çalışana veriyor.

Millî Takımımız 2014 Dünya Kupası elemelerinde 4 maçta 3 puan toplayabildi. Bundan sonrası için şansımızı nasıl değerlendiriyorsun?
Ben her şeyin bittiği düşüncesinde değilim. Geçmişi arkamızda bırakıp önümüze bakmamız ve kalan maçlarımızı kazanmamız gerekiyor. Ben bu kadronun bu hedefe ulaşabilecek güçte olduğuna inanıyorum. Şansımızı sonuna kadar kovalayacağız.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler