600 yıllık devlet tarihiyle dünyaya mal olan Osmanlı Devleti'nin en büyük ata sporlarından biri kuşkusuz okçuluktu. Orta Asya'daki Türklerle başlayan, Osmanlı'da devam eden bu ata sporuyla birlikte atılan atışları hesaplamak, mesafeyi belirlemek için nişan taşları kullanılırdı. Bu nişan taşlarının üzerine kazananlar, attıkları mesafeler ve dereceler yazılırdı.
Okçuluk geleneksel ve popüler bir oyun olduğu için özellikle başkent İstanbul'da nişan taşlarını görmek mümkün. Ancak tarihin geçmesiyle bu nişan taşlarına gerekli önem verilmeyince yavaş yavaş azalmaya ve yok olmaya başladılar. Nişan taşlarına bugün Nişantaşı, Teşvikiye ve Okmeydanı’nda rastalayabilirsiniz. İsminden de anlayacağınız gibi Okmeydanı'nda bazı sokak aralarında bile nişan taşlarının kalıntılarını bulabilmeniz mümkün.
İrad-ı Cedit ve Nizam-ı Cedit gibi yeniliklerle Osmanlı Devleti'ne nefes aldırması ve ıslahatlarıyla bilinen III. Selim, tarihteki ilk nişan taşını diktirmiş. Bu bilgiler kesin kaynaklara dayanılmamakla birlikte sadece rivayet ediliyor. Teşvikiye'de 1790-91'de ilk nişan taşını diktiren III.Selim'in, 1794-95'te bu taşın etrafına mescit yaptırdığı söyleniyor. Bugün Teşvikiye Camii'nin ortasında yer alan taşın öğle namazından önce yapılan talimler için yapıldığı rivayet ediliyor.
Avluda bulunan diğer taşın bir başka ıslahatçı olan II. Mahmud tarafından 1811'de diktirildiği rivayet ediliyor. 3.90 metre boyundaki 42x 42 cm kare kesitli mermer taştan oluşuyor. Aynı cami havlusunda bulunan bu süslü taşla o tarihlerde dikildiğine inanılan bir başka nişan taşının Teşvikiye ile Osmanbey, Valikonağı ile Harbiye’nin kesişme noktasındaki taş olduğuna inanılıyor.
1853-54'te Teşvikiye Camii'ni yenilettiği gibi burada bir mahalle kurulması isteğini de iki anıt taşa kazıttığı yazıyla belgeleyen Abdülmecid döneminde Teşvikiye ve Nişantaşı semtlerinin isimlerinin oluştuğuna inanılır. Kazınılan taaşların ikisinde "Eser-i avâtıf-ı Mecidiyye/Mahalle-i Cedide-i Teşvikiyye", günümüzün Türkçesiyle söylenirse "Abdülmecid'in karşılıksız iyilikseverliğinin eseri olan yeni Teşvikiye Mahallesi" yazısı dikkat çekiyor. Abdülmecid tarafından imara yeni açılan mahalle çağdaş kentleşmeye teşvik ettiği için isminin Teşvikiye olduğu düşünülüyor. Ancak mahallede çok fazla nişan taşının olması ister istemez semtin isminin Nişantaşı olmasına ön ayak oluyordu.
Özellikle Abdulmecid'in Topkapı Sarayı'ndan Dolmabahçe Sarayı'na taşınmasıyla büyük değer kazanan Nişantaşı'nın ismi Teşvikiye'den kalma 5 adet Nişantaşı'ndan geliyor. 19. yüzyılın ortalarında batılılaşmayla birlikte gelişmeye başlayan Nişantaşı'nda bundan 100 yıl önce kadar apartmanlar dikilmeye başlanmıştı. Padişahlığın daha sonra Yıldız Sarayı'na taşınmasıyla daha da popüler olan Nişantaşı'nda her ne kadar gelişim hızla yaşanmış olsa da kırsallıkla iç içe oluşunu 1970'e kadar korudu. Gerek Beyoğlu'na yakınlığı gerekse yapılan yatırımların ardından tamamen lüks bir semte dönüşen Nişantaşı bugün ülkemizin en lüks ve popüler semtlerinden biri.
