Dünyanın farklı sofralarında oturmak, aslında o kültürü tanımanın en sıcak yollarından biri. Her tabakta bir hikaye, her gelenekte bir anlam gizli. Eğer seyahat etmeyi seviyorsanız, gittiğiniz ülkede sadece lezzetlere değil, yeme biçimlerine de dikkat edin. Bazen küçük bir hareket, büyük bir saygının ifadesi olabilir.
Japon kültüründe sessizlik ve saygı çok önemli. Sofrada konuşmak pek hoş karşılanmaz ama erişte yerken şapırdatmak adettendir. Çünkü bu, yemeğin lezzetli olduğunu göstermek anlamına gelir. Ayrıca çorbayı kaşık yerine kaseyi ağza götürerek içmek oldukça yaygındır.
Meksika’da yemekler genellikle büyük aile sofralarında, bol kahkaha ve müzik eşliğinde yenir. Özellikle Día de los Muertos (Ölüler günü) gibi özel günlerde sofralar sadece yaşayanlara değil, atalara da kurulur. Masa başında sohbet uzadıkça yemekler de katman katman gelir.
Fas mutfağında yemek genellikle büyük bir tabaktan paylaşılır. Kaşık yerine ekmek kullanmak adettendir. Ayrıca sağ elin üç parmağıyla yemek almak geleneksel bir nezaket göstergesidir.
Misafire sunulan ilk lokma ise ev sahibinden gelir.
İtalyanlar için yemek bir sanattır ve kuralları vardır. Örneğin bazı makarna türlerine parmesan peyniri eklemek saygısızlık sayılabilir. Deniz ürünlü makarnaya asla peynir konmaz. Ayrıca yemek esnasında cappuccino içmek, “yemek sonrası kahve” kültürüne ters düşer.
Hindistan’da birçok bölgede yemek elle yenir. Ancak yalnızca sağ el kullanılır; sol el “temiz olmayan” kabul edildiği için sofrada kullanılmaz. Baharatların zenginliği kadar, yemeği paylaşma kültürü de oldukça güçlüdür.