Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, medya, sosyal medya ve kara propaganda yoluyla çok sayıda yalan ve iftira ile emniyet teşkilatının karalanmak istendiğine çok sık şahit olduklarını belirtip, "Bu millet polisini çok iyi tanıyor, çok iyi biliyor, polisine de kendi evladı gibi sahip çıkıyor. Kimin ne dediği değil milletin ne dediği, ne hissettiği önemlidir. Biz milletin hissiyatına bakar, gerçek fotoğrafa bakar, tavrımızı ona göre alırız. Bizi bazı gazetelerin manşetleri değil unutmayın milletin manşeti ilgilendirir." dedi.Başbakan Erdoğan, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde verilen iftar yemeği davetine katıldı. Çevik Kuvvet polislerinin de katıldığı iftarda bir konuşma yapan Erdoğan, polisin Gezi Parkı eylemlerindeki rolüne değindi.Demokrasinin olmadığı ya da gelişmediği ülkelerde polisin sadece devleti korumak gibi gerçekten çok tartışılır bir pozisyonda olduğunu söyleyen Erdoğan, "Demokratik ülkelerde demokrasinin standartlarının ileri olduğu ülkelerde polis devletten ziyade bireyi, bireyin haklarını ve özgürlüklerini, evrensel değerleri korumak için vardır. Son 10,5 yılda polisimizin böyle bir değişimi ve dönüşümü gerçekleştirmesi için önemli reformlar gerçekleştirdik. Sadece devletin çıkarlarını koruyan, gözeten bir emniyet anlayışından, bireyin hak ve özgürlüklerini koruyan, kollayan, yücelten bir güvenlik konseptine geçtik." dedi. Hükümet olarak Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye öğüdünü her adımda temel ilke olarak aldıklarını belirten Erdoğan, "Bu öğüdü her zaman şaşmaz bir ilke olarak değerlendirdik. Şeyh Edebali şunu söylüyordu; İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Dikkatinizi çekiyorum devleti yaşat ki insan yaşasın demiyor. Güçlü insanın güçlü devletle mümkün olacağını değil güçlü devletin güçlü insanla bireyle mümkün olabileceğini söylüyordu. Devleti her taraftan takip edersiniz, çok korunaklı hale getirirsiniz, 100, 200, 500 metre arayla çok korunaklı karakollar inşa ederseniz. Devleti soyutlayarak, izole ederek etrafına surlar, hendekler inşa ederek etten duvarlar örerek çok yücelere çıkarırsınız. Eğer devletin asıl sahibi olan insanı, bireyi, vatandaşı dışarıda bırakırsanız devleti sahibi olan vatandaşa karşı koruma altına alırsanız. O devlet zalimleşir ve yıkılmaya mahkumdur. Tarih bunun nice örnekleriyle doludur. Kendi vatandaşını kendisine tehdit olarak gören devlet zalim, ceberrut devlettir. Aslında kendi temelini tahrip eden devlettir. Bizim böyle bir devlet anlayışımız Osmanlı ve Selçuklu'da olmadı. Cumhuriyet'te de olmaz ve olamaz. Bizim devlet anlayışımız Şeyh Edebali'nin ifadesiyle insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıdır." dedi.10,5 yıldır yapılan her reformun karşısında bir itiraz cephesi ile karşı karşıya olduklarına değinen Erdoğan, "Her reforma itiraz eden, bunu engellemeye, durdurmaya çalışan bloklar oldu. Argümanları neydi? Eğer vatandaşa bu hakkı verirseniz devlet bölünür dediler. Bu yasağı kaldırırsanız devlet zayıfar dediler. Eğer bu kısıtlamayı ortadan kaldırırsanız devletin temelleri sarsılır dediler. Biz bireyleri en tabi haklarını tek tek teslim ederken, birileri bireyleri, özgürlükleri savunacakları yerde ceberrut bir devlet anlayışını savundular. 10,5 yılda olması mümkün görünmeyen hayal gibi görünen nice reformu gerçekleştirdik. Sonuçta bugün devlet zayıflamamış, gücünü kaybetmemiş, tam tersine daha da güçlenmiş, daha adil, demokratik, fazla güvenilen bir noktaya erişmiştir. İşkence, dayak, kötü muamele devletin bekası adına adeta vazgeçilmez bir güvenlik aracı olarak görülüyor. Geçmişte bu böyleydi. Biz bu insanlık dışı muameleye son verdik. Geçmişte emniyet müdürlüğüne, karakollara gittiğimizde gülmeyen yüzlerler karşılaşıyorduk. Ürkerdik, korkardık. Ama artık böyle bir emniyet müdürlüğü, böyle bir karakol yok. Artık içeriye adım atınca, o sert ifadelerle somurtan yüzlerle karşılaştığımız bir yapı söz konusu değil. Ve artık bu insanlık dışı muameleye sıfır toleransın olduğu bir dönem yaşanıyor. Sonuçta kim kazandı? Vatandaş, birey kazandı ama devlet de kaybetmedi, o da kazandı. Devlet ile vatandaş birbirine ne kadar yakın, şefkatli olursa o devlet o kadar kucaklayıcı o kadar adil eşitlikçi ve demokrat olur. Devlet ile bireyin irtibatının koptuğu, aradaki güvenin kaybolduğu ortamda devlet zalimleşir, vatandaşına kibirle tepeden bakar ve zulmetmeye başlar. Biz işte bunu kabul edemeyiz." ifadelerini kullandı.Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu ülkenin polisi bu devletin ne kadar sahibiyse Bingöl'ün bir mezrasındaki Ahmet amca da bu devletin o kadar sahibidir, aralarında fark yoktur. Biz 76 milyon hep birlikte bu ülkenin sahibiyiz. Polis farklı, asker farklı, bekçi farklı, memur farklı değil. 76 milyon bu ülkenin eşit derecede sahibidir. Devlet karşısında hepsi eşit konuma sahiptir. Birey bu ülkenin sahibi benim, ben ne dersem o olur derse oradan eşitsizlik, adaletsizlik, sorun, zulüm çıkar. Aynı şekilde bu ülkenin sahibi benim, ben ne dersem anlayışla hareket ederse oradan da zulüm çıkar. Kim ne yapıyorsa anayasa çerçevesinde yapar, yasalar çerçevesinde yapar. Bunun dışına çıkan başkasının özgürlük alanına müdahale eder, oradan da adaletsizlik doğar. Bizim güvenlik konseptimiz böyle bir anlayış içerisinde ilerliyor. Demokratik reformlarını gerçekleştiren 10 yılların hatalarını telafi eden bir ülkeyiz. Böyle bir süreçte elbette hatalar yanlışlar olacaktır. Böyle büyük bir teşkilat içinde suça karışanların yanlış yapanların olması son derece doğaldır. Önemli olan bunların üzerini örtülmemesi yasalar çerçevesinde bunlarla mücadele edilmesi ve gereken cevabın verilmesidir. Ki bu zaten yapılmaktadır. Bu büyük teşkilat içerisinde yanlış yapanların öne çıkarılmasıyla bütün bir teşkilatın töhmet altında bırakılması asla kabul etmeyiz. Biz bugün polisimizle gurur duyuyoruz. Bugün Batı, AB başta olmak üzere diğer Batıcı ülkeler dahil olmak üzere onların polislerinin vatandaşlarına yaklaşım tarzları bizim gerimizde kalmıştır. Bizde şefkat eli vardır onlarda ise demir yumruk vardır. Artık iş bu noktaya gelmiştir. Ama bunlar kampanyalarını iyi yapıyorlar, sesleri fazla çıkıyor ve Türk polisini karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Onlar ne yaprsa yapsın biz emin adımlarla hukuk içerisinde kalmak suretiyle hukukun sizlere verdiği yetkiyi azami ölçüde kullanmakla bu ülkede özgürlüklerin de, demokrasinin de koruyucusu olacaksınız. Eğer birilerinin dediği noktada hareket edecek olursak şu güvenlik teşkilatımız acınacak hale düşer ki biz polis teşkilatımızı da jandarmamızın da asla acınacak halde görmek istemiyoruz. Bu teşkilat olumsuz örneklerle kirlenmeyecek kadar pırıl pırıl bir teşkilattır. Eğitimli, birikimli, donanımlı, dürüstlük, disiplin, hakkaniyete saygı noktasında hassas bir teşkilatdır. Birkaç kötü örnek üzerinden tüm teşkilatın karalanmasına müsaade etmeyiz. Bunun karşısında da duran ilk biz oluruz. Teşkilatı bu tür ithamlardan korumanın yolu da şüpheleri derhal yargıya sevk etmek, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamaktır. Teşkilatın bu konuda hassas olduğunu biliyorum."Polisin ve jandarmanın suçla mücadelesinin, toplumsal olaylarla mücadelesinin, önleyici tedbirler uygulamasının çok sık eleştiri konusu yapıldığını ve yapılamaya devam edildiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Medya yoluyla, sosyal medya yoluyla kara propaganda yoluyla çalışmalarıyla gayretleriyle çok sayıda yalan ve iftira da ilave edilmek suretiyle polisimizin tüm emniyet teşkilatının karalanmak istendiğine çok sık şahit oluyoruz. Bu millet polisini çok iyi tanıyor, çok iyi biliyor, polisine de kendi evladı gibi sahip çıkıyor. Kimin ne dediği değil milletin ne dediği ne hissettiği önemlidir. Biz milletin hissiyatına bakar, gerçek fotoğrafa bakar tavrımızı ona göre alırız. Bizi bazı gazetelerin manşetleri değil unutmayın milletin manşeti ilgilendirir. Bu millet tarihi boyunca askerine polisine tüm güvenlik birimlerine sahip çıkmıştır. Onları evladı gibi görmüştür. Hata yaptıklarında onları uyarmış haksızlık yaptığında kucaklamıştır. Biz haksız, temelsiz, mesnetsiz iddialara kulak asmayız. Biz bu ülkenin polisine öz be öz evladına utanmadan, yüzü kızarmadan küfreden beyni felçli zihniyete değil, milletin hissiyatına bakarız. Biz polisimize emre itaatsizlik çağrısı yapacak kadar gözü dönmüş, gözünü öfke, nefret, şiddet bürümüş olanların akıldan uzak çağrılarına değil milletin ne değine bakarız. Bu hakaretlere asla kulak asmayacaksınız. Siz sağduyudan, aklı selimden, yasanın yetkilerinden dışarı çıkmamak suretiyle onlara ders vermiş olabileceksiniz. Onlar sizi tahrik etmek için her türlü eylemin içine girebilirler, adap dışı söylemi kullanabilirler. Ama siz hukukla, edeple hareket ederek onlara dersini bildirmelisiniz. Bunların panzehiri ancak budur. Edepsiz olan edepten korkar. Hukuksuz olan hukuktan korkar. Annelere babalara saygısı hürmeti olmayan anne babasına saygılı insanlardan korkar. Siz önce yasalarda, ardından da edepten, haktan taviz vermeyecek, bunların tahrik tuzaklarını inşallah boşa çıkaracaksınız." şeklinde konuştu.Polisin son iki aydır başta İstanbul ve Anlara olmak üzere şehirlerde ortaya çıkan sokak eylemlerine karşı büyük bir sabırla, demokratik bir tavırla karşılık verdiklerini söyleyen Erdoğan, "Yeri geldi zora girdiniz. Bunu Batı'nın polisi yapmaz. Kullandığınız yöntemler demokratik bir ülkede emniyet güçlerinin kullandığı yöntemler neyse onlardan çok daha fazlası olmuştur. Kimsenin yaralanan yüzlerce polisimizi gündeme getirdiği yok. Bunu söylemediler. Kimse polise jandarmamıza yönelik taşlı sopalı hatta silahlı saldırıların üzerinde durduğu yok. Molotof suç değil mi? Suç. Yargıtayın açık kararı var. Ama buna rağmen kimse bunların üzerinde durmuyor. Aylardır her türlü vandallığa, hukuksuzluğa karşı sabırla tahammül eden hukuk içinde müdahale eden polisimiz hedef gösteriliyor ama eylemcilerin sırtı sıvazlanıyor. Bizim polisimiz TOMA'yı da suyu da kullanır yeri geldiğinde biber gazını da kulanır. Bu onun hukuki görevidir. Bunu ne için yapar. Oradaki güvenliğin tesisi için yapar. Güvenliği tesis için polisimize silah sıkanların takındığı tavrı mı takınacaktı? Hiçbir zaman bizim polismiz bu yola tevessül etmedi. Ama bakın ABD'de 17 yaşındaki çocuk vuruldu. Bir zenci öldürüldü. Buyrun. Kıyası yapsınlar. Bize akıl verenler önce kendilerine baksınlar. Bakın bizim polismiz kıyasya eleştirenler sadece son 2 ay içerisinde İngiltere'de sokak olaylarına polisin nasıl müdahale ettiğini görmediler, göstermediler, gündeme hiç getirmediler. Polisimiz linç etmeye çalışanlar bakıyorsunuz polisin göstericilere nasıl müdahale ettiğini her zaman kararttılar, hiç tartışmadılar. Ankara'ya İstanbul'a gelip Türk polisini kıyasıya eleştirenler saatlerce yayın yapanlar kendi ülkelerindeki polisi görmezden geldiler, görmediler. Ankara'yı, İstanbul'u bir şiddet arenasına çevirmek isteyenler kalktılar gittiler ABD'de gösteri yaptılar ama orada polisin müdahalesini hiç ama hiç gündeme getirmediler. Eğer haksızlık, hata varsa bunun karşısında ilk duracak olan biz oluruz. Eğer herşey yasalar, herşey evrensel standart dahilinde ilerliyorsa kara propaganda ve yalanlara alçakça kampanyalarla polisimizin yıpratılmasına seyirci kalmayız. Polisimizin toplumsal olaylara müdahalesine bu konudaki eleştiri ve ithamlar gerek emniyet teşkilatı içinde, gerek yargı düzeyinde hassasiyetle takip ediliyor. Hata varsa yasadışı bir hadise varsa kendi elimizle bunu yargıya taşırız. Ama haksız saldırılara müsamaha göstermedik, göstermeyiz." dedi.Emniyetin son dönemde çok başarılı operasyonlara imza attığına da dikkat çeken Erdoğan, son olarak "Suçların önlenmesi konusunda başarılı operasyonlar yapıldı. Birçok saldırı hiçbir vatandaşımız hissetmeden tertip edilmeden önlendi. Gerek jandarmamızın gerek polis teşkilatımızın zehir ticaretine karşı çok önemli operasyonlar yapıldı. Tarihinde görülmemiş başarı sağlandı. Terörle mücadelede polisimiz başarılı çalışmalar yaptı. Bunların görülmeyip istisnai hataların bütün teşkilata mal edilmesine rıza göstermeyiz. Polis teşkilatımızın da bu saldırılar karşısında başı dik durmasını bu saldırılarda moralini bozmamasını rica ediyorum. Sizin için önemli olan kimin ne dediğinden ziyade milletin ne dediği milletin hissiyatıdır. Siz ona bakacak yasalar dahiinde milletin hissiyatı dahilinde vazifenizin sürdüreceksiniz. Teşkilatı yıpratmaya yönelik saldırıları sizler bertaraf edeceksiniz." değerlendirmesinde bulundu.İFTAR DAVETİNDEN NOTLARBaşbakan Erdoğan davete gelişinde polis bandosu tarafından karşılandı. İftardan önce Kur'an okunduğu, ilahilerin söylendiği programda iftar sırasında ve sonrasında da ilahiler çalındı. İftarda davetlilere Ezogelin çorba, mevsim salata, kuzu tandır, iç pilav, fındıklı şekerpare, baklava, kadayıf ve Ramazan şerbeti ikram edildi.Erdoğan'dan önce de sırasıyla Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar, İçişleri Bakanı Muammer Güler birer konuşma yaptı.Gecenin sonunda emniyet mensuplarının kendi elleriye hazırladıkları hediyeler Başbakan'a takdim edildi. Bir polis kendi yaptığı Erdoğan portresini hediye etti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz