Gürses'in hayat arkadaşı Muhterem Nur, Müslüm Gürses'in vefat ettiği günü, cenaze törenini ve sonrası ilk kez anlattı.
34 yıldır sevdiği adamın yüzüne en son, Zincirlikuyu Mezarlığı'nın gasilhanesinde bakmış uzun uzun. Şahit olduğu manzaranın, rüyayla örtüşen hiçbir yanı yoktu: "Kocamı en alt çekmeceye koymuşlar. Gelişigüzel bir Amerikan bezine sarmışlar. Tam bir paçavra! O bez de kan içindeydi. Çok ağladım. Kimsesiz ölmüş gibiydi..."
Müslüm Gürses'in kalbindeki stendin kontrolü sebebiyle gittikleri hastanede doktoru, "Akciğerler çok kötü. Kalpte anadamar tıkalı. Bu mesuliyeti üzerime almam. Ameliyat da edemeyiz. İlaç vereceğim. Sonra kontrole gelin" demiş. O ilaçlara 20 gün devam etmiş Müslüm Gürses. Muhterem Nur, anzer balı ve polenlerle tedaviyi desteklemiş. Hastaneden döndükleri anda arabada sigarasını yakmış Müslüm Baba. Muhterem Hanım, "Öleceksin. İçme şunu!" demiş. Alacağı cevap, geç kalmış bir vedanın tescili: "Hayatım iki tane kaldı. Birini şimdi, diğerini evde içip bırakacağım." O son sigaradan sonra da ağzına koymamış. Tam 27 gün sonra, gece yatakta "Öf, öf" diyerek acı çekmiş Müslüm Gürses. Kan ter içinde kalmış. 8 tane fanila değiştirmiş. Ertesi gün yeniden gittikleri doktorları, Gürses'teki değişime hayret etmiş: "Ne yaptınız da bu kadar iyi oldu?" O iyileşme üstüne karar verilmiş: 15 Kasım'da ameliyat.
Hastaneye gidecekleri gün, eviyle vedalaşmış adeta Müslüm Baba. Evin dört bir yanını dolaşıp çıkmak istememiş. "Ya Müslüm, aşağıda bekliyorlar, hadi güzelim" diyen eşine, "Öf ya sen de bypass gibi kadınsın" demiş. Hastane odasında doktora, "Bu ameliyat koltuk altından olacak değil mi?" diye sorduğunda, doktorun "Hayır, göğüs yarılacak. Açık ameliyat olacaksınız" sözleriyle, "Muhterem kalk. Öyle de öleceğim, böyle de öleceğim. Evimize gidelim" demesi bir olmuş. Kaçmaya hazırlandıkları sırada odaya giren doktoru, "Ameliyat olmazsanız, yüzde 92 ölüm tehlikesi var. Kalbiniz her an durabilir. Damar çok daralmış" demiş. Başta "Olsun" karşılığını verse de, sonunda ikna olmuş. Ameliyathane girmeden son sözleri, eşine olmuş: "Cebimde saatim ve telefonum var, unutma..." Gidiş o gidiş...
Muhterem Hanım, eşinin cenaze törenini arabadan izlemiş. "Yoksa beni ezerlerdi. Ayak altında kalırdım" diye açıklıyor sebebini. "Peki neden Teşvikiye Camii'nin seçtiniz?
Hayranları buna çok içerledi" diye sorduğumda ise, "Ben 'Cenazesi Teşvikiye Camii'nden kaldırılsın' demedim. Şişli Camii'nden veya Fatih Camii'nden kaldırılmasını istedim. Ya da Eyüp Camii'nden. Orayı kim istedi bilmiyorum! Bana hiç kimse sormadı! Ama 'Entellerin cenazelerinin kalktığı cami' diye düşünmüyorum ben! Cami, camidir" cümleleriyle dışa vuruyor düşüncelerini. Son albümünde 12 şarkı okuyan Müslüm Baba'ya albümünü tamamlamak da kısmet olmuş. Üstelik de hastaneye yatmadan bir gece evvel. Muhterem Nur, o geceyi şöyle anlatıyor: "Evdeki son gece komşuma geçtim. Kapıya kadar geldi. 'Muhteremciğim, ben stüdyoya gideyim. Şarkının birini beğenmedim. Onu tekrar okumak istiyorum' dedi. 'Canın öyle istiyorsa, git hayatım' dedim ben de. Hatta iki şarkı okumuş. Zevkle geldi. 'Çok güzel oldu. Bunlar geçici değil, kalıcı şeyler. İnsan bu dünyaya güzel şeyler bırakmalı, Muhteremciğim' dedi." Eşinin anlatımına göre; Müslüm Gürses'in bıraktığı bir vasiyet yok. Nur, medyada çıkan haberleri "Öleceğini nereden bilecek ki vasiyet etsin?" diyerek karşılıyor.
Aralarında 16 yaş farkı olan Muhterem Nur, Müslüm Gürses'le nasıl tanıştıklarını bütün detaylarıyla anlattı.
1981'de başlayan büyük bir aşk, onlarınki. Malatya'da aile bahçesinde düzenlenen bir eğlencede 'Sahneye en son ben çıkacağım' diye başlayan assolistlik kavgasının ardından Muhterem Nur'un yüzüne inen bir tokatla başlayan... Müslüm Gürses, "İsyankâr" şarkısıyla patlamış, 25 yaşında bir delikanlı. Muhterem Nur ise 15 yaşında girdiği sinemada giderek dibe vuran 41 yaşında bir şantöz. Yediği tokadın ardından organizatöre "İşi bırakıyorum" diyen Muhterem Nur, "Gidersen mahvoluruz" karşılığını alır.