
Türkiye’nin ürettiği çöp miktarı son yıllarda gözle görülür şekilde arttı. Bunun nedenlerini genel olarak nüfus, kentleşmede, paketli gıdalar ve harcama alışkanlıklarımızdaki artış olarak görebiliriz. Ancak çöp artışındaki tek nedeni yukarıda saydığımız etkenlere değil, bu değişkenlerin çevreyi etkilemeyecek şekilde kontrol altına alamamızdan kaynaklandığını da söyleyebiliriz.

Artan çöp sadece konteynerlerin dolmasından öte, yaşadığımız bölgenin havasını olumsuz anlamda etkilemesi de demek. Özellikle doğada çözünmediği için yıllarca kalan plastik ve tekstil atıklar gibi ek bir çevresel baskı yaratan bu durum, yaşam kalitemizin sandığımızdan çok daha fazla atık yönetimine bağlı olduğunu gösteriyor.

İsraf bir yönüyle ekonomik bir kayıp anlamına da geliyor. Üreticiden tüketiciye geçen her aşamada harcanan su, enerji, iş gücü ve yakıt, ürün geri dönüşüme değil de çöpe gittiğinde anlamını kaybediyor, bu da kaynakların boşa gitmesine yol açıyor. Bu nedenle atık yönetimi aslında çöpü yok etmede yakılan enerji ve kaynakların yol açtığı büyük maliyetlerin önüne geçmede büyük rol oynuyor.

Atık miktarının büyümesindeki temel nedenlerden birini hiç kuşkusuz günlük yaşam alışkanlıklarımızın değişmesi olarak gösterebiliriz. Daha hızlı tüketiyor daha çabuk sıkılıyor, kullan-at mantığını normalleştiriyor veya bir eşya bozulduğunda tamir ettirmeye çalışmadan çöpe atıyoruz… Hepsi bir araya geldiğinde ve toplum boyutunda uygulandığında büyük bir soruna dönüşüyor ve bunun önüne geçecek politikalarla kontrol altına alınmadığı sürece de var olan problem azalmanın yanına dahi yaklaşamıyor.